- 948 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ON BEŞİĞNCİ BÖLÜM KARINI ÇEKER ALITIM KOYNUNDAN
ON BEŞİNCİ BÖLÜM KARINI ÇEKER ALIRIM KOYNUNDAN
Şimdi de mapustan yeni çıkmış , yıllardır kadınsız kalmış ağan dan , parayla .ikişen çingen kızını mı esirgiyorsun ? Akıllı ol , kafamı attırma benim. Muradiye’yi de, karını da çeker alırım koynundan. Anladın mı ? Anladım de uleen . Anladım ağam , Recep ağam vallahi anladım . Aferin leen, biraz para bırak, bir büyük rakı ve meze falan getir. Kebap getirsinler soğutmadan . Sen de git ,gelme bu gün Hadi toz ol.
Musa başı önüne eğik bir şekilde Edirne sokaklarını arşınlamaya, hayata kahrederek kısa adımlarla , bu beladan nasıl kurtulabileceğini düşüne düşüne dolaşmaya başlamıştı. Recep’ten, bütün hapishane çekinirdi. Üstelik Meryem onun silah taşıdığını da söylemişti. Dükkana gitmezse nasıl iş alacaktı. Üstelik bu herif ,yok kelimesini hiç bilmezdi. Eve gidip Nurcan’ın koynunda ağlamak istiyordu. Eve geldiğinde onu, çocuğu arabaya yerleştirirken bulmuştu. Nereye kız? Ablamlara gideceğim . Sen de gelmek ister misin ? Salonda domuz gibi oturup somurtan anası ile göz göze gelmişti. Kaynana zırıltısı gibi durmaksızın söylenip duruyordu. Gidin gidin ben yemeği yaparım, çamaşırları yıkarım, evi temizlerim. Sen tazecik karınla dolaş bakalım. Nasıl olsa kocakarı evde oturur ,sesi bile çıkmaz ,o kim ki, gezmeye ihtiyaç duysun. Seni doğuracağıma taş doğursaydım .
Yolda Mustafa’nın arabasını birlikte iterek gülüşleri sevgi dolu, mutluluk dolu ilk günkü gibi ihtiraslı yürüyorlardı. Bir ara kaldırım daralınca Nurcan’ın arkasından yürümeye başladığında ; Ulan oğlum Musa, ne karı bulmuşsun bee. Şu göte bak, hiç çocuk doğurmuşa benziyor mu? Yaşı tutmaya az kaldı. Devlet nikahı da kıyacağım. Bir de anam dirlik verse kıza. Yok muhacir miş ,yok çeyiz getirmemiş, yok çocuk bakmasını bilmezmiş, bıktırdın be anacığım. Kalk çık dolaş meydanda. Çarşıya git , dükkana gel, kızı rahat bırak be kadın. Musa’çığım, ne derdin var senin? Belki paylaşınca rahatlarsın. Musa kızın elini tutarak içinden geldiği gibi önce sıkıp, sonra da etrafa aldırmadan dudaklarına götürerek öpmüştü. Ama neyi nasıl anlatacaktı ki? Sen üzülme Nurcan. Hapisten tanıdığım bir pislik ,başıma dert oldu. Bu yüzden canım sıkkın. Hadi gel , bir Edirne yaprak ciğeri yiyelim. Yiyelim aşkım, ne zamandır benim de canım ciğer çekiyordu. Bak ne derler gün doğmadan neler doğar , üzülme sen Musa’çığım.
Ertesi günlerde içinde hep bir umutla gitti dükkanına. Artık sekreter masasında Musa oturuyor, Kamyon Recep onun masasını elinden aldığı için kahroluyordu. Muradiye eski yerine dönmüştü. Sık sık onu meydanda görmeye giden Musa , çiçek satın alıp fazla para vermeyi de adet edinmişti. Yukarı odada Recep ,Meryem ile yaşamaktaydı. O ibne ev sahibine, kirayı daha fazla ver de, sesini kessin. Yemekler orada yeniyor , çamaşırlar yine orada yıkanıyordu. Recep Ağam, diyorum ki, burada pek rahat değilsindir. Acaba bir daire mi tutsak sana? Ulan dangalak! Daire tutmayı ben bilmez miyim? Şartlı tahliyemi bile yaktım. Anlıyor musun leen tümbük? Zaruretten burada kalıyorum. Kahvede, benim buraya karı kapattığımı dedikodu yapıyormuş . Bir daha laf ederse dilini kesip , götüne sokacağımı söyle ona . Haydi şimdi siktir git buradan. Ağam kurbanın olayım , müşteriler ben olmayınca ayaklarını kestiler dükkandan. Köşedeki dekorasyon dükkanına gidiyorlar. Müsaade et bari biraz iş alalım. Ulen ben mi kaçırıyorum onları? O köşe dükkanı gider dağıtırım , Allah’ıma .
Aşağıya inip küçük masaya oturduğunda, Önüne çay koyan Meryem’in yaşlı gözleri çekmişti dikkatini. Ağlama kız , her şey düzelecek. Recep, çok öfkeli bu sıralar Musa. Devamlı dövüyor beni Geçen gün karnıma öyle bir tekme attı ki, az kaldı ölüyorum sandım. Ona yatakta iyi muamele yapmıyormuşum. İçimden gelmiyor orospu çocuğu, içimden gelmiyor. Açıp bacaklarımı, malak gibi yatıyorum. Dün bir haber getirdi adamları. Okuyunca deliye döndü. Ne haberi kız? Bilmem , küfürler ederek yırtıp çöpe attı. Çöpü döktün mü yoksa? Daha dökmedim, masanın altında duruyor. Hemen bir naylona, bütün çöpü doldurup bana ver . Kız ,içinde boş kağıtların da olduğu çöp sepetini boşaltıp verince, Musa kaptığı gibi evine doğru yola koyulmuştu.
Kız Nurcan , çabuk boşalt şu yemek masasını . Her şeyi kaldır bebeğim. Nurcan , torba masaya boşalınca ufak parçalara ayrılmış kâğıt parçalarının üzerindeki resmi yazılardan , bunun bir mahkeme kararı olduğunu anlamıştı. Belli ki, tebligatı arkadaşları almış ve Recep’e ulaştırmışlardı. Kağıt parçalarını yarım saat içinde birleştirmişlerdi. Afyon Ağır Ceza Mahkemesi nin, cezaevinden çıktıktan sonra, evini basıp döverek yaraladığı Başgardiyanın ölmesi üzerine gıyabi yargılamada aldığı tutuklama kararıydı bu. Musa çılgınca bir sevinçle sarılmıştı karısına. O gece , bir şey olmamış gibi işe gitmeye, tam yemek yerlerken Nurcan’ın bant ile birleştirdiği , okunacak hale gelmiş mahkeme kağıdını Komiser Kemale’ eliyle götürmesine karar vermişlerdi.
Sabah dükkanı açtığında içeriden sucuklu yumurta kokularının geldiğini duyunca, borç yazdırdıkları şarküterinin neden bu kadar fazla hesap çıkarttığını da anlamıştı. Gel uleen maraba. Bak seviyormuş kaynananseni. Musa’nın içinde bir anda oluşan pişmanlık, Meryem’in parlamış dudaklarını görünce hemen geçmişti. Ne bakıyorsun leen , hiç mi dayak yemiş karı görmedin. Bizim orada derler ki; Karıya acımecen, üç öğün vecen y.rağı, vecen sopayı.
Öğlen olunca , Recep’in bir adamı, üzülerek ve korkak adımlarla dükkana girip, Kamyon Recep’i mutfağa çekmiş, ona karakoldan haber uçurulduğunu, yer değiştirmesi gerektiğini anlatıyordu. Abi sana bir ev tuttuk. İstersen bu karıyı da yanımıza alıp ,hemen gidebiliriz. Dışarıda bekleyen bir de taksi var. Sivil polis ,sabah kahvede seni sormuş. Belli ki o karar kağıdından polisin bilgisi var. Musa bir şey bilmiyormuş gibi, haydi dönerleri soğutmayalım diyordu . Kes leen ,önemli bir konu var . Döner diye bağırma , döndürürüm yoksa seni. Öyle değil mi Meryem? Meryem bir şeyler olacağını hissettiği için çok mutluydu. Saçına işaret parmağıyla birkaç bukle atarak, fingirdek bir gülüşle, ay hem döndürürsün, fırıldak gibi, hem de çarparsın dibine ,Kamyon gibi. Kız sen ne güzel konuşuyorsun çingenem benim. Gülüşmeler arasında her şeyi unutup dürümlere saldırmışlardı. Recep iki dürüm kapmış, koca ağzı ile üç ısırışta birini yok etmişti. Birden tanıdık bir yüzün vitrinin dışında görmüştü Musa. Bu suratı gördüğüne ilk defa seviniyordu. İçeriye yedi –sekiz polis birden ,ellerinde silahlarıyla doluşmuşlardı. Herkes ellerini havaya kaldırmışken Kamyon Recep masada oturmuş ,ikinci dürüme ısırıklar atıyor, bir yandan da Musa’ya dönmüş , Ulan ibne beni sen ispiyonladın . Bunun elbet dışarıya çıkışı da olacak . O zaman gelip kızını düzeceğim. Benim kızım yok ki. Olacak oğlum olacak. Hem de anası kadar güzel bir kızın olacak. Dua et beni içeride sağ koymasınlar. Bu konuşma Komiser Kemal’in bile kanını dondurmuştu. Recep’i kolundan tutup masadan kaldırarak arkadan ters kelepçeyi vururken , o Musa’ın kızına tecavüz edeceğine yeminler ediyor , Anasına da iyi bak Musa, senin eşiğini beşiğini, tavuğunu kazını ,karını kızını düzmezsm , seni adam diye doğuran orospu anann a.mına koymazsam bana da kamyon demesinler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.