- 1409 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
UNUTMAK/UNUTULMAK
Hayatta her şey unutulmaya mahkum der ya hani bir söz..
Ümit Yaşar Oğuzcanın:
Bir gün gelir de unuturmuş insan
En sevdiği hatıraları bile.
Bari sen her gece yorgun sesiyle
Saat on ikiyi vurduğu zaman
Beni unutma.
Dizeleri de bu söze arka çıkar nitelikte sanki.
Aşk da unutulurmuş her şey gibi maalesef.
Oysa insanoğlunun var olduğu tarihten bu güne değin süregelen ölüm kadar kaçınılmaz bir gerçek aşk.
Hem de yaşanıp bittikten soğuyup küllendikten sonra değil, tam da dolu dizgin devam ederken unutulurmuş aşk.
Hemen hiç kimse unutulmak büsbütün akıldan ve gönülden çıkarılmak istemese de bu özel yoğun duyguların zamanla kalpleri durduracak gibi olan şiddetini ayakları yerden kesen heyecanını dünyanın Onun çevresinde döndüğü hissini yitirdiği de ayrı bir gerçek olsa gerek.
Kaybettiğimiz en yakınlarımızın canlarımızın yürek yakan acıları geçen zamanın acımasızlığına yenik düşmüyor mu her ne kadar o korlar küllerin altında için için yanmayı sürdürseler de…
Bu bir doğa yasası ve bir dünya sabır sınavı belki de…
Aslında unutmamayı/unutmamayı dilemekten önce yaşadığımız süreç içinde birbirimizi gönlümüzde sarıp sarmalamanın yanı sıra yine birbirimizin yakınında olmak fiziksel dokunuşlarla birbirimize olan sevgimizi ilgimizi aşkımızı hissettirmenin yollarını aramalıyız türlü olanakları kullanarak.
Ne diyor Neveser Kökdeş o unutulmaz harikulade eselerinin birinde:
Kuş olup uçsam sevgilimin diyarına/Saçından bir tel alsam ah taksam başıma
Söylesem sevgimi/kalbimi açsam ona/Aşkımın çiçeğini taksam başına..
Cânândan uzak kaldı gönül
Hasretinle yandı gönül
Ümitsiz olsa da vâdeder gönül
Bir gün şâd olacaktır gönül
Bana göre aşkın temeli ve ebediyeti özellikle klasik eserlerin o muhteşem eşsiz güftelerinde sürdürüyor.
hükmünü ve gerçekliğini.
İşte elleri öpülesi bu güftekar bestekar ve o eserleri yüreklerinden kopup gelen ilahi duygularla dillendiren ses sanatçılarıdır ki hemen hepsi aramızda değiller. Ruhları şad olsun.
Bakıyorsunuz her şeyi bildiğini sanan adamların “”Ben aşkın kitabını yazdım!” diyerek, alabildiğine basit çapkınlıkla gerçek aşkın sevginin bağlılığın eşsiz doyumsuzluğunu ayrıcalık ve asaletini birbirine karıştıracak kadar hiçbir şey bilmediklerini görüyorsunuz...
O güzelim şarkı güftelerinden biri giden sevgilinin ardından çaresiz bir kalbin yakarışını ne güzel dile getirmiş bakın:
Anar ömrünce gönül giden sevgilileri./Bilmez biçare kalpler giden dönmez ki geri..
Kalbim yine üzgün seni andım da derinden/Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden..
Ayrılmak ne kadar zor unutulmak çok acı/Dün gülen bakışların bu gün bana ybancı..
Unutulmaz adınla dudakta kal sevgili/hatıran bana yeter uzakta kal sevgili..
Doğrusu benim için unutulmak önem taşımaz diyebilirim.
Yaşadığım sürece unutmamak ve vefa gibi; karakterimin çok güçlü ve insani bir özelliği var.
Melih Cevdet ANDAY’ın MiSAFİR adlı bir dörtlüğü:
Bir misafirliğe gitsem
Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup
Uyusam…
Ne güzel.. Ben de adımı bile unutacak kadar uyumak isterdim..
Çeşitli sürprizlerle dolu bu misafirhanede konukluk süresi ve ağırlanma şekli her insana göre değişiyor kuşkusuz. Kimileri hoşnut, kimileri değil bu misafirlikten…
Ancak kim vazgeçmek ister ki hayattan yine de.
Bu gün hala onların bıraktıklarıyla besleniyor onların ayak izlerini dokuyoruz kendi tezgahımızda kolay yoldan bana kalırsa.
İnandığım bir şey daha var ki o da gidenin yerinin asla doldurulamadığıdır.
ASLA!
Ne delice emekler yılarca süren çalışmalar çileler zorluklar var geride bıraktıklarında...
Onlara olan özlemim hasretim unutamamam daha çok bu nedenledir.
Oysa günümüzde her şey nasıl da emeksiz basit ve sıradan bir eyleme dönüştü.
Nasıl da kolay harcanır oldu onca değerler, onca ele geçmez güzellikler …
Yazık!
YORUMLAR
Hep ağır şarkılar umut anlamıyla tırmalar kulaklarımızı. Bir söyleşi bir sesleniştir hayat, damarlarımıza kadar yorumlar ve yorar bizi. Sonra bir kadeh içmişcesine, vurur savurur evren denen o anlamsız boşlukta hepimizi.
Kendimizden geçiyoruz , imgenin suikastine uğramış şiir ve bir umut çalar yüzümüze, hatırda kalan her şey
Beklemek, beklemek, ve bir şaykıyla döneriz unuttuğumuz geçmişe...
Sevgiler