BİR PAZAR GÜNÜ....
Durup şöyle bir düşündüğüm zaman,pazar gününün haftanın diğer günlerinden bir farkı kalmadığını görüyorum...
Yaşamda nasıl da sıradanlaştı herşey....
Eski pazar günleri bir başka olurdu,aile bir araya toplanır birlikte kahvaltı şimdiki deyişle brunc yapılırdı...Evin babası haftanın yorgunluğunu kahvaltı masasında keyifle acele etmeden gazetesini okuyarak,evdekilerle sohbet ederek geçirirdi...
Şimdi kaç aile bir arada bir şeyler paylaşıyor merak ediyorum aslında...
Herkeste bir telaş,bir vurdumduymazlıktır gidiyor...
Nerdeyse aile değilde ev arkadaşı olmuş insanlar...
Herkesin kendine göre önemli işleri,randevuları var...
Başkalarına cömertçe ayırdığımız bu vakitleri neden kendi ailemize ayırmayı düşünmeyiz acaba?
Birlikte birşeyler yapmak,paylaşmak,sohbetler etmek,ailece bir filme,tiyatroya,konsere gitmek....herkesin ekleyeceği bir sürü seçenekle uzar bu yapılabilecekler listesi....
Her zaman bir savunma mekanizması içindeyiz...Bunları neden yapmıyoruz dediğimizde kendimize karşı bile....Nerdeyse birer robot gibi duygulardan uzak bir yaşama dönüştürdük hayatlarımızı...
Aramızdan kaç kişi ben halimden memnunum diyebilir acaba?
Ben bile değiştiğimi görüyorum,eskiye dönüp baktığımda...Yaptığım pek çok şeyi es geçtiğimi...
Aslında hayatı es geçiyoruz ama farkında bile değiliz...Oysa hayat o kadar kısa ve her dakikasını dolu dolu yaşamak gerektiren bir kavram...Yapmak istediklerimizi erteleye erteleye bir gün bakacağız ki yaşam avuçlarımızdan uçup gitmiş...
Neyse bir pazar günü diye başladım yazmaya,nereye geldim...
Yaşamınızın her dakikasının özel olmasına çalışın,hiçbir isteğinizi ertelememeye gayret edin ve her sevincinizide acınızı da sevdiklerinizle paylaşın...Acılarda sevinçlerde paylaştıkça azalır veya artar...
Hadi şimdi evde kim varsa kalkın yerinizden ona sarılıp öpün ve onu ne kadar sevdiğinizi söyleyin...
Birlikte ne yapalım deyin....
Sevgiyle ve dostça kalın daima....
06.07.2008/18:38
ADA(Handan Savaşçın)