- 738 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
SELVİ......
Hatırlar mısın?
Ben sana abla derdim, sen adımı şiir gibi söylerdin. Gözlerimin içine bakardın kara kara. Benim için yaptığın şeyleri, yine ellerinle yedirirdin. Sen bana aşıktın bilirdim. Hep bir bahaneyle dokunurdun. Ellerimi ısıtırdın soğuk kış sabahları avucunun içinde.
Her zaman erkenden gelirdin işyerine. Öğlen yemeklerini benimle paylaşırdın. Bu benim hoşuma giderdi. On yedi yaşındaydım. Sen otuzuna yakın. Gözlerini üzerimden alamazdın. Selvi boyluydun. Diğer kızların benimle konuşmalarını istemezdin.
Anlardım beni sevdiğini. Ama seni yine de abla gibi görürdüm. Bir tek gün bile gülümsemeden yüzüme baktığını hatırlamam. Saçların çok güzeldi. Uzun düz taranmış, her zaman bakımlı, en az tenin kadar güzel kokan siyah saçlarını nasıl beğenirdim.
Çay molalarında bana sokağın başındaki bakkaldan içecek şeyler alırdın. Ahh! Ne iyiydin Selvi Abla. Seni görmek isterdim şimdi. Çocuklarını. Hüzün kokan yüzünü, içi gülen gözlerini, ince parmaklarını...
Sen aşıktın bana. Ben aşkı oyundan ibaret zannederdim. Yine de kalbim yerinden fırlardı. Bakışlarından sesim titrerdi. Hatta baş başa kaldığımız öğlen aralarında dizlerimin bağı çözülür, kalbim duracak gibi olurdu. Kendinden çok beni düşünürdün. Ben hep susardım. Anlatır dururdun. Gözlerinin içi parlardı sabahları beni görünce kapıda.
Seni sever miydim, yoksa saygı mı duyardım. Anlayamazdım. Çocuklarına değişmezdin beni. Aradan uzun yıllar geçti. Bugün gibi hatırımda her şey. İnce uzun boyun, kar beyaz tenin, kaşın, gözün... En çok sıcacık ellerini ve konuşurken okşar gibi çıkan buğulu, sıcak sesini özledim.
Çok güzeldin patron da sana aşıktı. Ama sen onu görmezdin bile. Akşamları iş çıkışlarında arabasına almak isterdi. Ne yapar eder her seferinde bir bahaneyle sahile kadar yürürdün benimle. Kumkapı’ nın en güzel yıllarıydı. Ah ! nasıl özlüyorum o günleri. Sahildeki taşlara atardık kendimizi yaz akşamları. Hâyâllerine ortak ederdin beni Marmara’nın kızaran sularıyla. Geçen gemilerin içinde olmayı düşlerdik. Olur olmaz hâyâller kurardık.
Ne kadar severdik Arapzâde Ahmet Sokağı’nı. Düşündükçe hâlâ tüylerim diken diken olur. Güneşli havalarda altında oturduğumuz koca çınar ağacını unutabildin mi?
Kâğıt ve tutkal kokusunu, balık kokusunu, Kadırga’yı unutabildin mi? Sen daha fazla duygusaldın benden. Banliyö trenine binerdik her akşam. sen daha uzakta otururdun. Zerrin Özer’ i, Müslüm Baba’yı dinlerdik beraber.
Şimdi nerdesin Selvi Abla? Bir kızımız olsa derdin. Adını ben koysam. İlk kez o yaz ağlamıştım çocukluğumdan sonra. Bana sarılıp uğurlarken hıçkırarak ağlamıştın. Ben de dayanamayıp doyasıya ağlamıştım. Sonra ellerimi bırakarak arkana bakmadan koşarak ayrılmıştın.
Seni sevdiğimi söyleyemeden……….
YORUMLAR
Sevgi adres sormuyor işte, büyük küçük dinlemeden saplanıyor kalplere aşk okları. Anlatımızla hayalimde canlandırdım selvi ablayı, adı gibi ve ressam Van Gogh'un yaptığı açıklama gibi " mısır sütunu kadar güzel" izlenimi bıraktı bende... Dileyelim selvi abla hayatına adı gibi güzel devam ediyordur. Özlemleri olmadan. Beklemlerini bularak.