- 2305 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Ceviz Ağacı
Küçük ellerimin arasına alıp hayallere daldığım çocuk usumda kaldı o yeşil vadi.
Anlar; eski, kısa metrajlı siyah beyaz filimler gibi sık sık kesilse de, acı yüklü bulutlar hüzün yağdırsa da gözlerime, yanaklarımda kırılmışlığa inat hiç solmayan bir tebessüm var…
Seni çok özleyeceğim…
Hiç bitmeyecek sanmıştım, beni çocukluğumdan alıp karmakarışık yüksek binaların arasına hapseden o uzun yolculuğun… Yol boyu pembenin en güzel tonlarından hayaller kurmuştum, yine yeşile boyalı bir yaşam ummuştum… Soluk aldıkça ciğerlerime batmayan bir hava, baktıkça içimi aydınlatan bir doğa, özgürce koşabileceğim çimenler, dalından doyasıya meyve yiyebileceğim ağaçlar…
Beton yığını binaların arasında yeşile hasret büyüyeceğimi nerden bilebilirdim.
Hiç sevmedim bu şehri…
Taşındığımız mahallede kimseyi tanımıyordum. Farklı simâları ve değişik konuşma şekilleri vardı. Kendime yakın bulduğum, ona baktıkça mutlu olduğum tek dostumdu, evimizin tam karşısında tek başına duran ceviz ağacı. Besbelli o da yalnızdı bu koca şehirde. Tek başına dimdik ayakta durmaya çalışıyordu. Dallarına basarak en yükseğine tırmandığım, kulağına “ yalnız değilsin” diye fısıldadığım çocukluğumun tek dostuydu. Evden kaçıp sığınırdım kollarının arasına. Ağabeyim her seferinde kızardı bana, “ağaca çıkma”.
Hiç anlayamazdım nedenini. Oysa yeşil vadide yaşarken ağaçlardan hiç inmezdimve hiç kızmazdı bana. Bu koca kentin boğucu havasında, anlamsız kalabalığında bana doğduğum toprakları hatırlatan tek dostum olana ceviz ağacına çıkmama kızıyordu.
Belki o da anlayamamıştı bizim dost olduğumuzu. Çünkü o büyümüştü. Belkide hiç çocuk olmamıştı…
Ya da ben anlayamamıştım, köyümün kötülükten arınmış, tehlikeyi içinde barındırmayan o vefalı yüreğinin, biz göç ederken bizimle birlikte gelmediğini. Bu koca kente, kötülüğün art niyetin hâkim olduğunu…
Bilemezdim siyahın beyaz gibi göründüğünü…
Ve ben bu şehri hâlâ sevmiyorum.
Bu koca şehirde ve yalnız kalabalıklarda hapis kaldı en pembe hayallerim. Büyümem gerekiyordu artık. Uzayan boyuma ayak uydurmalıydım. Ama ben moru hiç sevmiyordum. Büyümüş gibi davranıp hep pembeye göz kırpıyordum. İçimde hapsolan, o günlerde kelimelere sığdıramadığım, bu günse anlatmak için cümlelerin dar geldiği, çocuk dostum ceviz ağacım hâlâ duruyor mu acaba?
Dondu mu yüreği yalnızlığın ayazında, kırıldı mı dalları, yorgun mu umutları, uçurdu mu kuşları…
Yoksa o da mora mı boyadı düşlerini…
Leyla Usta
2006