- 5925 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BENİM ANNEM GÜZEL ANNEM
İki gün önce Ramazan Bayramı için anneme gittiğimizde,ablamla ve eşimle konuşuyorum.
Ben annemin 2-3 güne kadar öleceğini hissediyorum diyorum ablama,o da yok hayır annem ne zamandır böyle diyor.Bekle ve gör diyorum ısrarla.
Aynı akşam arabada evimize giderken eşime "Annemin ölümü sanırım senin kemoterapine denk gelecek.Sakın sen gelmeye kalkma,ben gönül koymam,kendim giderim,sen tedavini ol "diyorum.
İki gün sonrası...
Yıl 2018...
18 Haziran Pazartesi...
Sevgili Eşimin 4 yıla yakın hastalığıyla ilgili tedavi süreci devam ederken istenen ilaçlı MR’ı çektirmek için 19 Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine akşam saat 21 de randevu saatinden bir saat önce gidiyoruz.
Hasta yoğunluğundan dolayı zaman uzadıkça uzuyor.
Saat 23,30 da içimden ablamı arayıp annemi sormak geliyor,elim telefona gidip geliyor,geç oldu diye vazgeçiyorum.
O sırada bana aniden fenalık hissi geliyor,eşime söylemeyeyim diyorum,duramıyor söylüyorum.
Eşim de bana "Senin uyku saatin geldi de ondandır" diyor.
Ben de "Bu uyku hali değil,çünkü uykum gelince bana tatlı bir rehavet çöküyor,bu kötü bir şey,bayılacakmışım gibi"diyorum.
Eşim şaşkınlıkla ne alacağını bilmeden,su alıp geliyor.
Bende belki şekerim düşmüştür diye çantamdan çikolata çıkarıp yiyorum,biraz kendime geliyorum.
MR çekiliyor ve gece saat 01 oluyor,eve gidiyor,yatıyoruz ama beni uyku tutmuyor.
Aynı gece saat 3,5 da kapı zilimiz çalıyor,korkuyla irkiliyor,eşimi kaldırıyorum,bu saatte kim ki diyorum.
Gelen canım kardeşim Metin.
"Ayla abla annem bu gece saat 23.30 da mide kanaması geçiriyordu,hemen hastaneye götürdük.
Onlarda Samsun Fakülte acil yoğun bakıma sevk ettiler;getirdik yatıyor,tedavisi sürüyor"diyor ve ekliyor...
"Aslında size tedaviniz var diye ablamla söylemeyecektik ama doktor hastayı bir iki saat içinde kaybedebiliriz dedi,o yüzden geldim" diyor ve hemen apar topar giyinip gidiyoruz.
Eşim gelmek istiyor,sen gelme diyorum çünkü sabah Medikal Park Hastanesi Onkoloji bölümünde 7. kemoterapisini alması gerekiyor.
Gecenin en siyahında annemin yanına hemen girmek istiyorum,cebelleşiyorum görevlilerle sabırsız.
Hemşireyim diye doktorla annemin durumu hakkında görüşmeye giriyorum zorluklar içerisinde.
Doktor bey "Anneniz çok kan kaybediyor,mide kanaması durmuyor.
Endoskopiye almak içinde tansiyonu yükselmiyor,nabız düştükçe düşüyor" diyor ümitsiz bir bakışla.
Canım annem hemen az ilerde yatıyor,yanında başka hasta olmadığından dolayı,yanında kalmak için yalvarırcasına izin istiyorum.
Diyorum ki;"Ben de yıllarca hemşirelik yaptım,her şeyin bilincindeyim.Bırakın da annemin son anlarında yanında olayım.Söz başka hasta gelirse sizi zor durumda bırakmam hemen çıkarım "diyorum.
Sağ olsun doktor beyden izin çıkıyor ve beni annemle başbaşa bırakıyor...
Güzel anneme bilinci açık mı diye sorular soruyorum.
"Ben kimim anne?" diyorum...
"Ayla’sın diyor;yarı açık,kapanmakta olan fersiz gözleriyle umutsuzca beni süzerek...
"Geldim annem!Ben,biz çocuklar seni hiç bir zaman yalnız bırakmadık,şimdi de bırakır mıyız hiç"diyor öpüp kokluyorum hiç durmadan,aralıksız.
İlk geldiğimde monitörde tansiyonu 4/2,nabzı 20 ye kadar düşmüştü.Kan,serum ve ilaçlar gidiyordu ama doktor bey ne kadar kan versek de kanı durduramıyoruz,endoskopiye de bu halde alamayız diyordu.
Annemin kanadığını gördükçe;gözlerimin kuytusunda pusuya yatmış gözyaşlarım içime akarken;seyrediyordum o güzel yüzünü,çaresizlik içinde,kanım donarak...
Annemin üşümüş omuzlarını ellerimin sıcaklığıyla ısıtıyor,öpüyor,sevgimi hissettiriyordum.
Sarılamasam da ne güzeldi anneyi öpmek,sevmek!
Öptükçe annem daha da güzelleşiyor,tansiyonu,nabzı yavaş yavaş çıkıyordu.
Kendime "İşte sevginin gücü bu" diyor,seviniyordum!
Derken tansiyon 5,6,7,8,9,nabız 60 oldu,kan durdu.
Her dediğime cevap vermek istiyordu;o beni,ben onu anlıyor,hissediyorduk ama ben onu yormak istemiyordum.
Yalnızca beni duy yeter annem diyordum.
Doktorlar tansiyonu çıkınca öğleden sonra endoskopi yapmaya karar verdiler.
Yanına hasta gelince de doktorla gözlerimiz konuştu ve ben ayrıldım odadan annemi sevgiye boğarak...
Annemi yalnızca şimdi değil,yıllardır her zaman çok ama çok severdim.
Biz birlikte evlenince de yıllarca kaldık,birbirimizi hiç kırıp incitmedik,eşim de dahil.
O bizden memnundu,biz de ondan.
Sevmelerimden,öpmelerimden ayıp diye rahatsız olmasına,beni ittirmesine rağmen hiç dinlemez,gücenmezdim.
Her nedense son zamanlarında annemde büyük değişiklikler olmuştu.
"Annem benim,güzel annem seni ben çok seviyorum" dedikçe "Bende seni seviyorum" demesi büyük mutluluktu,devrimdi.
Son yıllarda eşimin rahatsızlığından dolayı gidemediğim zamanlarda;sık sık telefonla arardım,en sonunda bir de sesli öpücük kondururdum nur yüzüne,uzaktan uzağa...
Ardı sıra bir öpücük sesi de ondan gelirdi şaşardım,daha çok coşardım.
Annemin yanından ayrılınca,öğle üzeri kardeşimle birlikte geldik,diğer hastanede kemoterapi gören Sevgili Eşimin yanına.
Eşimin yanında birlikte askeri okuldan başlayıp;bekarlık ev arkadaşlığı,yıllarca aile komşumuz,dostlarımız ve bacanaklığa kadar uzanan,kardeşten öte gerçek dost,arkadaşı,meslektaşı Erhan vardı.
Hastanedeki tedavi bitiminde hep birlikte geldik bizim eve.
Eşimin evde Port’tan iki günde giden uzun salınımlı ilacı vardı.
Onlar istirahat ederken,gerekli olan ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tekrar fakülteye gittik kardeşimle annemin yanına.
Müdahale yapılacak diye rahatsız etmemek için dışarıda beklemeye başladık.
Müdahale olmuştu,haber geldi "Annenizi Dahiliye Yoğun Bakıma kaldıracağız,az sonra buradan geçecek birlikte gidersiniz"diye.
Endişe içinde annemi nasıl bir şekilde göreceğim diye düşünürken,annemi getiriyorlardı.
Bize doğru gelseler de hemen koştu üç çocuk ve yardımcımız Arife.
Annem artık kendinde değildi,söylenenler,beklenenler yaşanıyordu bir bir.
Annemi götürürken hepimiz de etrafından tutuyor,yanından hiç ayrılmadan gidiyorduk,annemi sonsuzluğa uğurlamaya doğru.
Geldik yasaklı bölgeye,yoğun bakımın kapısına.
Canım annem artık uyutuluyordu,bizleri duymuyordu,görmüyordu ama belkide hissediyordu kim bilir?
Oradaki tedavisi düzenlenirken,kardeşler olarak her birimizin aklından,eskiyen uzun sandığımız yıllar gözümüzün önünden bir su gibi akıp geçiyordu.
Sonra görevli doktor yanımıza gelip hasta hakkında bilgi istiyor ve konuşuyordu...
"Hastanızın böbrekleri iflas etmiş,asidoz da,diyalize almamız gerekecek ama durumu itibariyle alamıyoruz.
Sonra "kalbi nasıl" diye sordu.
Bir önceki hastaneye yatışında yapılan araştırmalarda doktorun "Teyzemizin kalbi genç kız kalbi gibi çok güzel"dediği,aklımda kalmıştı.
Demek ki;yüreği güzel,seven insanların kalbi korunuyordu.
Doktor "Kalbinin sağlam olması güzel" diyor ve yoğun bakıma doğru gidiyor...
Sekreter "Eviniz yakınsa telefonunuzu bırakın,burada beklemeyin" diyor,içeri almıyorlar ve bizim eve gidiyoruz.
Tarih:19.06.2018
Eve geldikten yarım saat sonra akşam saat 6 da telefonum çalıyor...
Karşımdaki ses kendini tanıtıyor ben doktor Mehmet...
Susuyor dinliyorum,annesizliğin acı sesini...
"Annenizin kalbi durdu,yeniden çalıştırdık,gelin"diyor...
Hemen gidiyoruz,bir solukta yoğun bakımın kapısındayız.
Annemi kaybettiğimizi öğreniyoruz!!!
O an kendimi öyle sıkıyorum ki;bağırsam avaz avaz annem duyar kızar,başkalarını rahatsız etme,çocukluk yapma der diyorum kendime,susuyorum.
O an yine hemen görmek istiyorum,yıllardır görmemişim gibi.
Doktor çıkacak birazdan diyor,ağlamamak için sabrımı zorluyor,kendimi tutuyorum.
"İşte annemi getiriyor bir görevli beyaz çarşafa sarılı!!!"
Çarşafı birden açıyorum,soğuk yüzünü görünce çocuk yanım önce sarılıyor,öpüyor bağırıyor,ağlıyorum,boğuluyorum sanki...
Kendime bile yabancı sesim önce çok çıkıyor...
"Annem benim,güzel annem..."diye hastane koridorları çınlıyor devamı gelmiyor,fenalaşıyorum...
"Kendimi kaybedecek oluyorum;ablam,kardeşim kollarımdan tutuyor ve diyorlar"Bizimde annemiz sakin ol biraz"
"Görevli beklemiyor,aceleyle morga götürüyor,birlikte sürüyoruz sedyeyi.
Morg görevlisi kapıda bekliyor...
Yalvaran gözlerle "Ne olur anneme iyi bakın,size emanet ediyorum"diyorum,görevli şaşırmış bir halde benim perişan halime bakıyor,hiç bir şey söyleyemiyor.
Annemi buz gibi yerde bırakıp,gidiyoruz ağlaya ağlaya!!!!
Sevgili eşimin evde tedavisi devam etse de,her zaman ki soğukkanlılığıyla yarınki planlamayı yapıyor,ben de geleceğim anneme son görevimi yapacağım derken,ben yok hayır gelme diyorum,söz dinletemiyorum.
Simsiyah gece de,sabah olmak bilmiyor.
Annemin büyüttüğü canım oğlum;kaybettiği çocukluğunu elleriyle defnetmek için akşam duyar duymaz eşiyle birlikte hemen yola çıkıp geliyorlar.
Sabah yine fakülteye annemi almaya gidiyoruz.
Kardeşim cenaze arabasında önde,bizler,arkada gidiyoruz.
Şoför 170 km hızla annemi bir an önce cennete kuş gibi uçuruyor,zor yetişiyoruz.
Kısa sürede geliyoruz güzel memleketim Vezirköprü’ye...
Gasilhane de iniyoruz annemle birlikte.
Yıkamaya hazırlanan üç hocaya,kollarımı sıvayarak annemi bizimde yıkamamıza izin vermelerini söylüyorum,tamam diyorlar,yardımcı oluyorlar.
Orada da annemin yüzünü görünce yine çok kötü oluyorum,çıkarmak istiyorlar,çıkmak istemiyorum,ağlamayacağıma söz veriyorum,başlıyoruz annemi yıkamaya.
Hastanedeki ödem hali de yok annemin yüzünde,öyle güzel ki,sanki canlı gibi!
Nur yüzlü annem sanki bizi görüyor ama konuşamıyor.
Kefenleme anında dışarıya çıkıyorum daha fazlasına dayanamıyorum.
Annem ağlamama kızdığını hissediyorum,üzmek istemezcesine metanetimi korumaya çalışıyorum.
Son durduğu yeni evine geliyoruz,harap olmuş bir şekilde.
Sağ olsunlar,dostlarımız,arkadaşlarımız,komşularımız evde okuyor,dua ediyorlar,acımızı paylaşıyorlar.
Evde tüm eşyalarında bizim gibi boynu bükük yas ediyorlar,annemi soruyorlar bana,cevap veremiyorum.
Annemin selası verilirken kalabalıktan ayrılıp tek başıma ayrı bir odada dinliyor,çaresiz ağlıyorum.
Az sonra annemi son defa evine getirip,götürecekleri gözümün önünde canlanırken,kendimden geçiyorum.
Bir daha hiç göremeyeceğimi düşündükçe özlemim devleşiyor,duaya sığınıyorum.
Derken annemi son defa hiç benimseyemediği yeni evine getiriyorlar cemaat eşliğinde.
Görmek istiyorum yine yeniden,doyamıyorum,kopamıyorum güzel annemden.
Oğlum da görmek istiyor soğuk yüzünü.
Yüzünü açmamızla kapamamız bir oluyor,dayanılmıyor.
Duasını çocukluğumdan bu yana komşumuz,kıymetli Hafız abimiz yapıyor ve öğle namazına müteakip Köprülü Mehmet Paşa Camisine götürülürken,tükenmiş bir halde sokak başına kadar uğurluyorum,kan çanağı gözlerimle arkasından bakarak...
Eve giriyorum binbir güçlükle sağa sola yalpalayarak.
Sağ olsunlar uzaktan yakından sevdiklerimizle annemin evi dolup taşıyor.
Bir ara yıllardır çocukluk arkadaşımız,komşumuz "Kadriye Bekçi "geliyor ve sıralıyor üzünç dolu kelimelerini...
"Kusura bakmayın Ayla,Hatçe teyzemi çok istediğim halde görmeye yetişemedim!"diyor.
Annesini,kıymetli Şerif teyzemi soruyorum...
"Hasta az sonra randevu aldım,saat 3 de Samsun’a doktora götüreceğim" diyor.
Herkes can arkadaşımız Kadriye’nin annesine selam söylüyor,selamın ulaşamayacağını hiç düşünmeyerek!
Sevgili Eşim geliyor "Ayla mezara da gidecektin,haydi gidiyoruz "diyor.
Arkadaşım Kadriye’de annesini hastaneye götürmek için evlerine gidiyor...
Samsun’dan gelen arkadaşlarım da beni orada da yalnız bırakmayıp mezara kadar geliyorlar.
Nihayetinde mezarlığa geliyoruz,arabalardan iniyoruz.
Bir bakıyorum ki;mezarlık bayram yeri gibi.
Kendi kendime "Acaba başka ölen mi var,çok kalabalık" diyorum?
Hava da günlük güneşlik ve insanları bunaltmamacasına güzel güzel esiyor.
Annem için gelmiş hepsi diye çok seviniyorum,uzaktan uzağa sağ olun diyemesem de,içimden Allah razı olsun hepsinden de diyorum.
Bir ara derin düşüncelere dalmışken,kıymetli Hafız abimin duasına kulak veriyorum...
"Bu dünyada Hatça abumla yıllardır çok iyi komşuyduk.İnşallah ahirette de hayırlı komşuları olur"diyor devamını getiriyorken amin diyorum gönülden...
Sonrasında eve geliyoruz ve acı bir haberle daha yıkılıyoruz.
Canım arkadaşım Kadriye eve gider gitmez Şerif teyzem son nefesini vermiş.
Annemin mezarında olan hem sınıf,hem mahalle arkadaşımız olan oğlu Ahmet’e annen hasta diye telefon geliyor,gidiyor şok!
Annemin evindeki misafirlerden izin isteyip Kadriye’lere gidiyorum,bu defa büyük olarak.
Konuşuyoruz bu kadar mı kader benzerliği olur diye.
Yıllar önce sevinçlerimizi paylaştığımız gibi,şimdi de acılarımızı paylaşıyorduk,bir anlamda da seviniyorduk,ahirette de aynı gün birlikte oldular diye.
Kim aklına getirirdi ki aynı gün öleceklerini.
Yıllar önce aynı mahallede,aynı şartlarda birbirini çok seven ne de güzel komşulardık.
Şerif teyzemin eşi İdris amcam sebzecilik yapardı.
Kasa kasa meyveler ve sebzeleri,komşulara dağıttıkları gözümün önünde,veren cömert bir el gibi bir tablo ki,değeri biçilmez.
Dar sokaklarda bizler oynarken mutlu,onlar minder ellerinde,kapı önlerinde otururken,hep bizlerden söz ediyorlardı umutlu.
Küçük kız kardeşler olarak Arzu’yla ben hemşire olduk,iyi ki de olmuşuz.Herkesi yakınımız bilip hep öyle davrandık hastalarımıza,yakınlarımıza,dualar aldık,dualar ediyoruz,edeceğiz de cümlemize.
Öyle bir hasret çöktü ki yüreğime canım annem;yaşanmışlıkların şahidi enkaz yığını eşyalar
ayaklanmış hepsi birden nasılda üstüme üstüme geliyorlar.
Şimdi öksüz kaldı anılar,hiç silinmeyecek hatıralar.
Yıllardır ne güzel bir aileydik biz...
Yoksa hayal miydik hepimiz?
Alıştıra alıştıra koptun ya bizden,bizleri korkutmak istememezcesine...
Duygularım sel olmuş akarken korkutmamak deyince 5 yıl öncesi çok etkilendiğim bir rüyam geldi aklıma.
Eskişehir’de eşim asker,ben hemşire olarak çalışıyoruz.
Bir sabah ağlayarak uyandım.
Eşim "Hayırdır niye ağlıyorsun,ne oldu "sorusuna ben de annemi gördüm rüyamda dedim.
Anlat dedi,anlattım daha dünmüş gibi.
Rüyamda annem hastalanıyor,112 acili çağırıyorum.
Müdahale yapıyorlar ve ex (öldü) oldu diyorlar.
Ben avazım çıktığı kadar çocukluk şarkısını söylüyorum.
"Benim annem,güzel annem,beni al kollarına"derken...
Annem "Gözlerini açıyor,korkma ölmedim"diyor ve uyanıyorum
kan ter içinde kalarak...
Sevgili Eşim saat 9 olsun da ararsın diyor ve arıyorum annemi.
"Merhaba günaydın annecim,nasılsın?Rüyamda seni gördüm" diyorum henüz anlatmadan.
Annemde ben de seni gördüm rüyamda.Bu sabaha karşı senin sesinle uyandım,yanımdasın sandım.
"Benim annem,güzel annem,beni al kollarına"diye bana şarkı söylüyordun deyince kulaklarıma inanamadım.
Sonra eşimle düşündük;nasıl oldu da aynı anda aynı şeyleri hissettik diye.Sanırım derin sevgi bağı olan kişilerde bu böyle oluyor dedik.
İki kız bir oğlan üç çocuk olarak hepimizin de vicdanımız rahat.
Babam öldükten,ben evlendikten sonra annem ve kardeşimle birlikte yıllarca hep birlikte kalarak çok güzel hatıralar biriktirdik,yaşadık eşle,dostlarla,komşularımızla. Annemin,kardeşimin mutluluğu benim mutluluğumdu yıllar yılı.
Oğlum Yavuz onun eseriydi.
Nice güzel anılarımız vardı annemle birbirimize hatırlattığımız,andığımız,yazsam sayfalar yetmez roman olur...
Sevgili Kardeşimin onca beraberlikten ve sonrası anneme yüzünü kararttığını,kızıp bağırdığını hiç görmedim,şahit olmadım.
Çalışsa da öğle yemek arası,akşam dar vakitte hep geldi,gitti yarın yine geleceğim diyerek.
Annem ne derse o da bir dediğini iki etmedi,evlense de kız gibi evinde kendi çorbalar yaptı,eliyle yedirdi,sevdi sevdi...
İyi zamanlarında komşularıyla birlikte onları pikniğe,gezmeye hep ama hep götürdü,duasını da aldı.
Ya Ablam...Canım benim!
Annemin son zamanlarında en zor görevde ona düşmüştü.
Sanki anneme olan görevlerimiz eşit biçimde pay edilmişti.
Annemin zor zamanlarında hep o yanındaydı.
Kaç kez yardımcı tutmuştuk ama gücüm yetiyor diye kabul etmiyordu.O yüzden ablam,annemle evi uzak olmasına rağmen gidip gele yolu düzlüyordu hiç durmadan.
Önce ablamın alt katı boşalmıştı oraya taşımıştık hep birlikte.
Bir yıl sonra sahibi Sevim teyze gelmek istedi.
Ablamın yakınlarından çok ev aradık ama bulamadık,geri evine taşıdık.
Evinde herkes gibi,o da çok mutluydu,evine yakışandı.
Sonra bir gözü görmez olunca,zorlanınca,o sıra da ablamın tam karşısında yeni yapılan ev kiralık olunca hemen tuttuk.
Annem istemeyerek ama bizler mecbur kalaraktan...
Son dört ayda iyice bir yardımcıya ihtiyaç artmıştı.
Biz yalnız gündüz isterken,Allah gece de,hafta sonu da kalacak birini anneme denk getirdi.
Eşimin hastalığı dolayısıyla ben çok fazla ilgilenemiyordum ama her fırsatı annem için değerlendiriyordum.
Ablam elini annemden hiç çekmedi,yardımcısı olsa da.
En ağır iş onun işiydi,hiç yüksünmeden seve seve,helal ede ede yaptı.
Bakımı,banyosu,günlük yiyeceklerini yapması ve arta kalan zamanını gece yarılarına kadar yine annemin yanında değerlendirmesi onun iyi bir evlat olduğunun göstergesiydi.
Benim annem,güzel annem koskocaman bir çınardı.
Engin hoşgörüsü vardı,güleç yüzünün yanında.
Hep derdi ki bize "İyiliğe iyilik her kişinin karı,kötülüğe iyilik er kişinin karı"
O yüzden hep iyilik yapmaya devam edeceğim,vazgeçmeyeceğim annem.
Bir çoğunun annesi gibi önceden çok sıkıntılar çekmiş olsa da,biz çocuklarından hep yüzü güldü,mutlu oldu ta ki son nefesine kadar sevildi...
Severek,sevilerek güzel bir ömür yaşadı;sağlığında da,hastalığında da.
Mutlu öldü benim annem.
Yalnızlığın saltanat sürdüğü mezarlarda,sen uyurken sonsuz uykunda,bizler sana dualar yollayacağız her zaman,rüyalarda buluşacağız,kabrini her fırsatta ziyaret edip seninle sensiz konuşacağız annem!
Allah rahmet eylesin.Mekanın cennet olsun.
AYLA CERMEN TÜFEKÇİ 04.07.2018
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.