- 883 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Sonuncu Mektup
Gerçekte Kimi ya da Neyi Seviyoruz?
Gerçekte neyi seviyoruz? Hangi hayali kovalıyoruz? Yılmaz Erdoğan meşhur şiirinde “Ben senin beni sevebilme ihtimalini seviyorum” diyordu. Düşününce, şair gibi, bir ihtimali mi seviyoruz çoğumuz? Onun da sevebilmesi ihtimali, kavuşma ihtimali, hayallerin gerçekleşmesi ihtimali, mutlu olma ihtimali ve devam edip gidiyor. Ama bu ihtimaller için sevmek sana yapılacak en büyük haksızlık sevgili. Seni, sevilmesi gereken kişi sen olduğun için seviyorum. Hiçbir şarta, hiçbir ihtimale bağlı kalmadan seviyorum.
Sonunda aklım ve ruhumdaki bütün safralardan kurtuldum, sadece seviyorum.
Sadece sevmeye başladıktan sonra sorgulamayı, düşünmeyi bıraktım. Artık kâr zarar hesabı yapmıyorum, bir gün mutlu olabilir miyim diye düşünmüyorum. Eski normal halime dönmeyi istemiyorum. Birkaç ay öncesiyle kıyaslayınca moral olarak acınacak halde olsam da düşününce, ancak şimdi seni gerçekten seviyorum.
Sadece seviyorum ve mutsuzluktan dağılmak üzereyim. Ama şikayet etmiyorum. Mutsuzluğumun tadını çıkarıyorum. Hatırlıyor musun? Birkaç defa ısrarla gerçekten iyi misin diye sormuştun. İyiyim, mutsuzum ama iyiyim demiştim. Hiç bu kadar mutsuz ve hiç bu kadar iyi olmamıştım. Garip gelecek ama huzurlu bir mutsuzluk içindeyim. Sanırım beynimdeki sükuneti sağlayabildim.
Kim istemez mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın?
Cemal Süreyya
Çağın mutlu olmak üzerine kurulu düşünce anlayışına muhalif olup mutsuz bir şekilde seviyorum. Unutmayacağım, alışmayacağım. Mutsuz olsam da, geleceğe dair hiçbir umudum olmasa da seveceğim. Hatta, şu ankinden fazlası nasıl olur bilmesem de, daha fazla seveceğim. Yaptığı resmi bitirmiş bir ressamın durup durup küçük düzeltmeler yapması gibi seni her hatırladığımda daha bir süsleyip daha bir güzelleştireceğim. Ve sonunda büyük bir huzur ve hasretle “şeb-i aruz”u bekleyeceğim…
………………………………………..
Hayaller
En kötüsü beynini susturamamak. Hayal kurmayı engelleyemiyorum. Her gün yüzlerce defa onu düşünüyor, onlarca defa onunla konuşuyorum. Psikolojik yönden oldukça sıkıntılı bir durumda olduğumu kendim bile fark edebiliyorum.
Yine de keyifli anlarım da var. Uyumadan önce yatağımda kıvrılıp onu düşünüyorum. Sadece onu… Bazen sohbet ediyorum onunla. İyi geceler dileyip onunla kapatıyorum gözlerimi.
Biliyorum mümkün değil ama yine de umutsuzca hayal ediyorum, belki bir gün bir şey, bir mucize falan olur; gözlerimi açtığımda onu görürüm, yüzünü rahat rahat seyredebilirim, günaydın diyebilirim: Günaydın iki gözüm, sultanım, sebebim, ahiret yoldaşım, günaydın. Gün, yalnız seninle aydın.
Tabi bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Her şey bir hayalden ibaret. Bittiğinde iç yakan, kalp kemiren bir hayal… Günler aydın değil, karanlık. Yaşamanın ne anlamı var bir mecburiyetten başka?
İsyan etmemeliyim. Allah’ım bana yardım et, beni affet. Bana sabırlar bahşet.
……………………………………..
“ O ”
Niye “o” ya da onda ne arıyorum? Her şeyi. Çoğu zaman her şey “o” gibi duruyor. Ama bazen de sığınılacak bir yer. Onu tanıdıktan sonra mutluluk kavramına yüklediğimiz sıradan anlamın eksik olduğunu fark ettim. Gerçek mutluluk gülüp eğlenmekten fazla bir şey olmalı. Tarif etmesi zor, ama gerçek mutluluk huzur, güven ve sükunetin de olduğu karışık bir şey olmalı. Bazen kendimi dış dünyadan soyutlayıp onunla baş başa kalabildiğimde içimi bir şey kaplıyor. Garip bir şey, bir sıcaklık, huzur… ve sadece ona sığınırsam bu duyguyu kalıcı olarak yaşayabileceğimi zannediyorum. Ona sığınıp onda kaybolmak…
Onun his ve düşünce dünyası çok güzel ve tanıdık. O kadar tanıdık ki sanki bütün bir ömür fark etmeden onu beklemişim gibi.
Bütün bir ömür onu beklemişim… Bu duyguyu kafamdan atamadığım için ona bağlandım sanırım. İlk önceleri her zaman olduğu gibi mantık devreye girdi ve bütün çıkarımları yaptım. Yasak, günah, yanlış, uygunsuz vs. Bütün bunları akıl kabul ediyor, ama o duyguyu yine de yenemiyorsun. O duygu yerleştikten sonra diğerleri takip ediyor. Sanki o olsa her şey güzel olacak veya onsuz her şey eksik ve yarım. Sakin bir kafayla düşününce bunlar mantıksız geliyor. Hayatımda yer almayan birisi için soyut bir hayat kurguluyorum ve buna bütün inancımla bağlanıyorum. Her duada onu da anıyorum. Akıl çizgisini her zaman koruyan benim için bu durum oldukça garip, hatta şizofrenik.
Onun muhteşem taraflarından birisi de hem güzel bir kalbi ve vicdanı var, hem de hayatı sorguluyor. Özellikle sorgulama ve mantık yürütme sık görülen bir özellik değil. Aslında ondaki vicdan da bugünün materyalist dünyasında pek görülen bir şey değil. İnsanların bedence konuştuğu bir çağda o ruhuyla konuşuyor. Hareketleri, dış görünüşü yalın ve asil. Ama o kendinden şikayet ediyor ve kendindeki asaletin farkında değil. Kendini benim gözümle görebilse kendine hayran olurdu. Hani derler ya “hayal ettiğim gibi”, işte tam öyle. Hayal olarak kalacağını bilsem de hayal etmesi de güzel. En azından hayal edilebilecek mükemmel bir şeye sahip olmak da güzel. Ona sığınıp küçük bir dünya kurmak. Küçük, huzurlu, asil bir dünya…
………………………………………………………………………………………………
Bu yazıları değişik zamanlarda günlüğüme yazmıştım. Bu yazıları neden onunla paylaşıyorum?
Daha çok kendimle konuşuyorum. Hatta son zamanlarda sadece kendimle konuşuyorum. Söylemek istediğim, biriktirdiğim çok şey olsa da konuşmamak daha doğru sanırım. Bencilce davranıp onun iç dünyasını da altüst etmemem gerektiğini biliyorum. Ama onunla hayallerim dışında da konuşma isteğini engelleyemiyorum. Çıkmayan sesimi en azından bir kez duyurmak istiyorum. Buna da haddim ve cesaretim olmadığı için onunla bu yazıları paylaşma acizliğini gösteriyorum.
Bir de onun kendini benim gözümle görüp kendine biraz güvenmesini istiyorum. En güzel şeyleri hak eden en güzel insan o.
Geçen hafta okuduğum Wilhelm Schmid’in “Mutsuz Olmak” kitabında mutsuz olmanın da hayatın bir parçası olduğu anlatılıyordu. Mutsuzluğa yabancı olmayan biri olarak bunu ben de kabul ediyorum. Mutsuzluğu reddetmiyorum ve ondan korkmuyorum. Fakat insan yine de sorgulamadan edemiyor. İnsanın doyasıya mutlu olması ihtimali yok mu? Öyle yarım yamalak değil, bütün hücrelerini kaplayan bir mutluluk. Biteceğinden korkmadan mutlu olmak. En kötü durumda bile ona yaslanıp gülümsemeye devam edebilmek. Sabah onu görüp güne gülümseyerek başlamak, gece hala gülümserken uykuya dalabilmek... Çok şey mi hayal ediyorum?
Hayat garip, sanki bizimle biraz alay ediyor. Olması gereken kişiyi olmadık bir zamanda buluyorsun. Ya da başka bir ifadeyle senin için onun doğru kişi olması yetmiyor, onun için de senin doğru kişi olman gerekiyor. Umarım her iki şartı sağlayan doğru kişiyi bulup doyasıya mutlu olabilirsiniz. Ömrümün kalanında bunun için dua edeceğim.
Bizim başımızda başka bir himmet, başka bir iş vardır.
Bizim güzel sevgilimiz, başka güzellere benzemeyen
bambaşka bir güzel.
Allah’a yemin ederim ki, biz yalnız aşk ile de kanaat etmeyiz,
aşkı da yeter bulmayız.
Bizim bu sonbahardan sonra gelecek başka bir baharımız vardır.
Mevlana Celaleddin-i Rumi
Sonbahardan sonra gelecek başka bir bahar… O başka baharda, cenneti sadece onunla doldurmak isterdim.
İnanıyorsan her yol sonunda aydınlığa çıkar. Her şeyin gönlünüzce olmasını diliyorum. Allah yolunuzu açık etsin ve yardımcınız olsun. Size verdiğimiz üzüntüden dolayı bizi affetmenizi özellikle rica ederim. Hakkınızı helal edin. O başka baharda, ıhlamurların çiçek açacağı o baharda, görüşmek dileğiyle.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.