Hazan Mevsimi ve Şair
Şu günlerde yazdan kalma sıcak günler yaşıyorsak da Sonbahar mevsiminin ilk ayı Eylül’ün ortalarına geldik bile. Eskiler bu zamandaki sıcaklar için ’pastırma yazı’ terimini kullanırlardı.
Belkide şu yaz sonu, sonbahar başı sıcaklarında; kış mevsimi için, başta tarhana, bulgur, salça yapma, incir ve çeşitli meyveler (kak) kaynatma/kurutma gibi daha birçok hazırlıkları tamamlarlardı. Beni ise bütün bunların yanında, sonbahar mevsiminde kırlarda çıkan ve hiç de ilkbaharı aratmayan çim(en)lerin tekrar çıkışları ve her yerin yeşile bürünmesi heyacanlandırırdı. Bakardım ağaçlara; palamuda, çınara, asmaya, duta, ayva ve nar ağaçlarına.... Onların yaprakları sararmaya yüz tuttuğunda, kırların yeşiller giymesi, içimde başka dünyalara kapılar aralardı. Hem zeytinlik tarlamızın üst kesiminde mor kasım (zambak) çiçeklerinin açması, çör ve çaltıların içinde yabani tavşankulağı (siklamen), sarı papatyaların görünmesi aklıma hep ilkbaharı getirirdi. Ve ben, sonbaharda ilkbahar hazzını yaşayan ender çocuklardan biriydim o zamanlar.... Hatta bir defasında dedeme, ’dede bu çaltıların içinde laleler niye çıkmıyor?’ diye sormuştum. Dedemde ’oğlum onlar ilkbahar çiçeği, şimdi ilkbahar değil ki, güz...’ derdi. Ben lalenin çok özel bir çiçek olduğunu, öyle her baharda açmadığını, ilkbaharda onları koparmaya kıyamadığımı ve onları koklamak için yerlere yatıp, öylece kokladığımı hatırlıyorum. O sebeple de, üstüm başım ne çok batıp-kirlenirdi. Nedenini sorduklarında hep ’düştüm!’ derdim.
İşte bu duygular içinde, yüreğimde kıpırdanmalar, dalgalanmalar olur, bir-iki satır birşeyler karalardım. O dalgalanmalar-kıpırtılar şairlik hayatımın başlangıcıdır diyebilirim. Ve benim ilk şiirlerim hep tabiat, ağaç, çiçek, kuş, köy üzerinedir. Şimdi adına ’DOĞA SEVGİSİ’ dediğimiz sevginin temeli de daha o zamanlarda, o küçük yaşlarda atılmıştı. Bu yüzdendir benim doğa sevgimin, köy sevgimin, yüreğimde tüm sevgilerin en başında, yerini alması... Bunu da en güzel şiirlerimle anlatmışımdır. Ama kime? Tabii ki, yine kendime... Çünkü o tarihlerde yazdıklarımı (sıkılganlık ve utangaçlıktan dolayı) kimselere okuyamazdım. En yakınlarıma bile...
İnsanın yaşı gereği, kültürü ve donanımı gereği, sonradan şiirlerinin teması-konusu ister istemez değişiyor. Ama o ilk şiirlerim keşke şimdilerde ortalarda olsa da, hiç bıkmadan okuyup dursam. Henüz başında bulunduğumuz GÜZ MEVSİMİ ve onun sıcak günleri, çiy yağmış geceleri, yukarıdaki kısa yazımın yazılmasına vesile oldu.
Bütün okuyucularıma; sonbahar tadında ve altın renginde güzel günler, mutlu yarınlar dilerim. Hoşça kalın, sağlıcakla kalın...
İsmail GÖKTAŞ
(Foto: Meteor)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.