- 842 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
GECENİN SAHİBİ (EDEBİ METİN)
Geceyi yaz dedi bana gecenin sahibi. Gecenin sahibi ayrılıktı. Ayrılık geceyi kuşanmıştı. Gece ayrılığı okşamıştı. Ben ayrılığı yazacak kadar ruhsuz muydum? Ben geceyi kuşanacak kadar uykusuz muydum?
Ölümdü gece... Karanlıktı... Her gece uyutarak, bizi o son geceye yani ölüme hazırlayarak, Tanrı bize ölümsüzlüğü sunmadı mı gecenin ellerinde...
Gecenin bir yerinde uyandırarak, kabuslarla, düş oyunlarıyla, bizi ayrılıklara salmadı mı, sevgilimizin kollarında?
Gecenin sahibi gecenin kollarında yakaladı bizi her zaman... Sahipsiz, çaresiz, yenilgiye hazır bir halde ve hatta yenigiyi beklerken kapılarımızın önünde. Üşüyorduk ısınırsınız dedi. Mahzunduk... Şefkate sığınırsınız dedi.
Ama ne seni bana sundu bir daha... Ne de haber verdi figan gecelerini...
Gecenin tutkusunu yaz dedi bana gecenin sahibi. Ben tutkularla yaşarım dedi. Tutkular kilometrelerimi sıfırlar. Tutkular dağlarımı düz eder dedi benim için ayrılık. Yani gecenin sahibi böyle seslendi gururlanarak.
Ama ne sen bana döndün güneşin battığı yerden... Ne de mektuplarını aldım bir daha postacının öpülesi ellerinden...
Biliyor musun? Ama nerden bileceksin ki... Ben o ellere aşıktım. Postacının ellerine. O eller uzattı üzerine elinin dokunduğu beyaz zarfları yıllarca bana. O eller gecenin sahibine karşı tek gündüzümdü her zaman. Ve onlar onu yaz, bunu yaz diye bana emir vermedi geceden yana. O eller kutsalımdı benim. Ama sana diyemedim.. Bana gülersin dalga geçersin diye.
Gecenin sessizliğini yaz dedi bana gecenin sahibi. Sessizlikte dinlersin sesimi. Sessizlikte yaşarsın tükenişimin hayalini. Sessizlikte şiirler okursun allı turnalara. Ve yalnız sessizlikte duyarsın "yüksek yüksek tepeler ev kurmasınlar" şarkısını söyleyen kızların yürek yangınlarını ve gurbet çığlıklarını... Sessizlikte yok sayarsın beni. İçine akan hicran gözyaşları ve hasret ağuları baş veripte boşalır, zamanın ruhunu sarmalayan bulut pamukçuğu yatağına...
Ama ne sessizlik sildi izlerinin kelepçesini, ne de yeni bir sevda çaldı manastırımın bin asırdır açılmayan kapısını...
Ey gecelerimi varlığıyla gasp eden, sevda fukarası hain ayrılık!
Biteceksin ve tükeneceksin günü gelince. Beni bitirmeye ve tüketmeye muvaffak olamayacaksın. Ben bitireceğim ve ben tüketeceğim seni, bir cellat soğukkanlılığıyla ve gardiyan delikanlılığıyla...
İşte o gün ben günü ve güneşi yazacağım, yarin gözlerinde ki ışık cennetinde kaybolarak. Gündüzün coşkusuna dönüşecek yüreğimin seslenişi...
Haberin olsun...
YORUMLAR
Gecenin sahibi ayrılıktı... Nedense hep gece gelir ayrılıklar ve ayrılıkların bıraktığı hüzünler. Gün içerisinde avuturz da yaralı yüreklerimizi, gece olunca çıkıverirler anadan üryan her bir köşeden acılar. Emeğinize sağlık arkadaş. Gecelerinizin aydınlık geçmesi dileğimle.