- 406 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yenilgi
Yenilgi
“Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır. Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır” (Sezai Karakoç- Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine)
Üstad Sezai Karakoç’un değimine göre yenilgiler zaferlerin ön adımlarıdır. Her zaman öncü olmuştur. Yenilen insan çoğu kez hırs yapar. Yenilgi olumsuzluğu, geride kalmışlığı, kaybetmişliği imler. Üzüntü, sancı, kaygı gibi olumsuz duyguları beraberinde taşır. İnsan hezeyanının inkişaf halidir yaşanan. Amacım yenilgiyi övmek değil kesinlikle. Yenmek ve yenilmek eylemleri ip çekme yarışması gibi yarışsal bir sonuç değildir sadece. Yanlışa giden yoldan ziyade başarmaya giden yolları, istikameti gösterir. Yanlış yoldan giden bir insan eğer yanlışını görür ise doğru yolu bulma olasılığını artırmış demektir.
Bazı yenilgiler “bir musibet bin nasihatten daha iyidir” türünden dersleri de barındırır. Gerileme ve durağan halleri tercüme edip kendine gel sarsıntısını yapar ve silkeler muhatabını. Denenmişlik ve tecrübeyi de beraberinde taşır. Her yenilgi ve her engel, başarmayı tetikleyecek ve yaşam koşullarını daha da iyileştirecek büyük bir fırsattır değerlendirebilenlere. Amiyane tabirle "tecrübe, yenilen kazıkların bileşkesidir" anlayışı bu anlamda önemli bir tespittir.
Yenilgiyi benimsemek ve uzun süreli kabullenmek çoğu zaman daha çok negatiflik ve olumsuzluk ihtiva eder. Biz Müslüman âleminin yaşadıklarını bu noktada değerlendirmek gerekir. En basit haliyle hac ve umre organizasyonlarında dahi paranın dolar veya euro olarak toplanması biz Müslümanların ekonomik anlamda yenilgiyi baştan kabullenmiş görüntüsü vermemize neden oluyor. Bunun gibi müstemleke bakış açılarını terk edip yer altı ve yerüstü enerjilerimizin farkına varmamız gerekiyor. Bir buçuk milyardan fazla olan dünya Müslüman nüfusunun gücüne inanmamızın zamanı gelmedi mi? Atalarımızın değimiyle “pekmezin olsun yeter ki sineği ta Bağdat’tan gelir” sözündeki gibi her daim özgüveni kuşanma vaktidir diye düşünüyorum.
Yenmek, başarı kazanmak çoğu kez rehavet getirir insana. Kişiye sarhoşluk verir. Yarışmak akabinde kazanmak ahlaki, insani, vicdani, adalet çerçevesinde olursa çok kıymetlidir. Yoksa kazanılan zafer zulüm getirir, hayır getirmez. Dünya ve ahiret dengesini kuramayanlar için istikamet daha çok yaşanılan dünya boyutuyla tek taraflı kalmaktadır. Bu da dengeleri kökten sarsmaktadır. Ölüm gerçeğinin ardından sorgu suali göz ardı ederek yaşayan insan, her yolu mubah görmekte ve bu felsefede hareket etmektedir. Zulümden taraf olmayan insan ise zulme karşı koyabilecek güçte olmalıdır. Egemen güçlerin bakış açısına göre dünya üzerindeki sorunların sorumlusu Müslüman âlemi gösterilirken neden hep Müslümanlar zulüm görüyor? Neden ölümleri genelde Müslümanlar yaşıyor? Tüm bu sorulara kafa yormamız ve nedenlerini sorgulamamız kaçınılmaz artık. Dünya insanının kendi savaşında aslan, başkasının kavgasında sus pus kesilen yaklaşımından kurtulması gerekiyor. Hümanist ve hüsnü zan anlayışları bu anlamda daha çok kıymetli, evla olduğunu görmeliyiz. Bütün insanlar acılarını bir havuzda toplayıp ortak üzülme birlikteliğini sağlayamadıkları müddetçe, insanlığın ne yarası diner ne de yaraları kabuk bağlar.
Yaşadığımız şu ölümlü dünyada kim neyi kazanıyor kim neyi kaybediyor belli değil. Egemen güçler hep kazanıyor gibi gözükseler de kayıpları da öyle çok ki. Rehavetten sıyrılmış tembelliğini üzerinden atmış Müslümanların kendine has bakir hasletleri, seküler dünyanın gelişmişliği yanında yeni bin yıla hazırlayıp tekâmülünü sağlayacak çok önemli bir avantajdır. Çok çalışarak, sabır ve tevekkül halinde hakkın ve adaletin yanında olmamız, dünya üzerindeki birçok sorunun çözümünde anahtar rolünü bize verecektir.
Yenilgi içerisinde olan insan yeter ki bu yenilgiden gerekli derslerini çıkarsın. Yeter ki insanın içinde o ruh olsun. O kararlılıkta olan insan, yalın ayaklarıyla dahi büyük medeniyetini kurmak için yola koyulur ve büyük medeniyetini inşa eder.
İlkay Coşkun
18.05.2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.