- 742 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
O Yabancı
Hayranlıktan insanların ağzını iki karış açık bırakıp bir put hâline dönüşmeyi mi yeğlersin; her saniye bir parça daha putluğundan sıyrılıp iyi kötü ne varsa olduğun hâlinle gerçek bir insan olmayı mı? Bir kez hayranlık uyandırmanın tadına varınca, ondan vazgeçip “abartıyorsunuz” demek çok da kolay değil...
Bir yanınla sen de inanıyorsundur çünkü onların sende gördüğü surete. Bir gölgenin içini doldurmak ister gibi bir yanınla direnir, olduğun o insan her kimse ondan vazgeçersin... Ya da gerçeğe saygı duyan herkes gibi kendin olmayı yeğ tutarsın gölgene. “Tamam, benziyor bana.” dersin. “Onların bende gördüğü, gerçeğimden çok da uzak değil... Ama görmedikleri yanlarım da var. Onlar da gördükleri kadar bana dair, beni tanımlayan şeyler...”
Ya o hayal kırıklığının yüzlere vuran karaltıları?!.. Sırf onlara rast gelip suçlu hissetmemek için sığışmaya zorlamaz mıyız bazen kendimizi; bize çok dar gelen, nefes almakta zorlandığımız o kalıba?
Hayır, ben asla böyle bir kafese mahkum edemem kendimi! “Düşündüğümüz gibi değilmiş” diyen bakışlarından kendime bakıp ‘oradan gördüğüm bana’ dünyanın en geniş, en püfür püfür esintili yaylalarını hatırlatan tebessümünü gönderir, “böyle çok güzelsin” derim ona hatta. Onların önceden bende gördüğü o kadında olmayan ne varsa en çok o yanlarıma gönderirim gülüşümü. Çünkü onların göremediği her bir yanım bir parça daha alan açar bana... Sınırlarımı genişletir.
Aşk da böyle kafeslerden biri değil mi? Hayranlıktan büyüyen bir çift gözden kendine bakıp oradaki suretine âşık olur, sonra bu büyüyü yaratan kişiye yöneltirsin o duygunun aynısını. En azından kimi kadınlarda durum böyle... Kadın kendisini bir tanrıçaya dönüştüren bakışlarına âşık olur erkeğin. Büyüyü bozmamak için de nefes alamaz hâle gelir. Elini kolunu kıpırdatamaz ona âşık erkeğin zihnindeki resme aykırı düşmemek için. Şöyle sabah yeni uyanmış da günü karşılarmışçasına geniş geniş gerinmek, daha çok yer açmak ister kendine bu evrende... Ama o resimdeki kadına hapsolmaktan da vazgeçemez birtürlü.
Tabii her aşk için böyle olması şart değil... Gerçekten gören gözlerle de aşkı yaşatmak mümkündür, kim bilir? Hem böyle bir şey mümkünse -şahsen pek mümkün olduğunu sanmıyorum ama- geçici olmaktan da çıkar aşk. Günün birinde büyüsünden sıyrılarak önceden göremediğimiz şeyleri gözümüzün önüne serip âşık olduğumuz insanın dönüştüğü o yabancıya karşı ıssız bir çöle döndermez içimizi. Görmemiz gereken ona dair her ne varsa önceden görmüşüzdür çünkü. Sevdiğimiz gerçek bir insandır, gölgesi değil...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.