- 508 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
-SEÇMENLİKTE OTUZ YIL-
1987’den beri oy veririm. Her seçimde kullanırım reyimi, hiçbirini atlamam hani.
İlk seçimim bir referandum idi. Evet/hayır noktasındadır bu. 12 Eylülün yasakladığı siyasilerin politikaya dönüp dönmeyecekleri hususunda yapılan oylamada evet verdim. Dönmelerini, dönebilmelerini destekledim. Görünen o ki, Evren paşa çok yaşa söylemi bende tükenir o dem.
Sonraki yıllarda muhtelif partileri desteklediğim seçimler olur. Teklemem hiçbirinde. Farklı ama kararlı oylarım olur. Bugün geriye dönüp baktığımda pişmanlık duyduğum reyim yok. Kim bilir, kafama taş düşmedi belki de. Hâlâ kafa basmıyor mu acaba? Değil.
Bugünkü aklım olsa şunu yapardımcı değilim. O günün şartları ve değerlendirmesi hakimdir çünkü.
Doksanlar boyunca Ecevit ve DSP’yi destekledim mesela. Deniz Baykal’ın SHP ve CHP evrelerini ise desteklemedim. Ne farkları vardı? Ecevit’te iktidar hedefi gördüm, Baykal’da görmedim. Kuşkusuz kimi zaman muhalefeti de desteklemek mümkün. Işık olmalı fakat. İktidar hedefi olmalı düşünceme göre. Bir parti ve genel başkan kendisini destekleyecek ki, ben de onu destekleyeyim hani.
Ticaretle meşgul olanlar bilir. Kişi önce kendi yaptığını beğenecek. Mesela bir kuaför düşünün. Kendisi yaptığı saçı beğenecek öncelikle. O yaptığı saçı beğenmiyor ve hatta bunu önemsemeden salt para odaklı bakıyorsa yaptığı işe düzenli müşterisi olabilir mi? Terminal müşterisi tipli günlük, düzensizdir onun müşteri profili. Çünkü önceliği yaptığı işin niteliği, kalitesi değil, para para para diyor başka bir şey demiyor.
Yine, bir dönemin Bosch reklamını hatırlarsınız. "itibar kaybetmektense para kaybetmeyi yeğlerim" derdi. Çünkü, itibar kaybettin mi paranın daniskasını kaybedersin. Bosch’u bu noktada haklı bulurum da, gerisi boştur.
Şimdi bunun gibi başarının ve kalıcılığın dayanağı, yaptığın işe sen inanacaksın önce. Rahmetli Ecevit’te o ışığı gördüm, Baykal’da görmedim açıkçası. Bazı noktalarda tasvip etmesemde Ecevit iktidarı hedeflerken, Baykal’a muhalefet liderliği yetiyordu.
Evet ne diyordum? Ecevit ve DSP’yi en son 99’da desteklerim. 2002’de baktım miat dolmuş vaziyette. Bu sefer AKP’yi destekledim. Nasıl? Yatacak yerim mi yok? Gerçek bunun tam tersi oysa. Yepyeni bir partidir o dem AKP. Sıfır kilometre. Bugün de geriye dönüp baktığımda, o AKP’yi bir parti değil hareket olarak görür tanımlarım. Artı genel başkan konumunda şimdinin Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi yasaklı ve hapiste idi. Bu da tuhafıma giden bir durumdur açıkçası. Genel başkan kişi, milletvekilliğine aday olamıyor. Böyle bir garabet hani.
İşte bu minvalde yeni umutlar dedim AKP’yi destekledim. 2004 Belediyede de devam. 2007’de de ilk dönem başarısı ve bunu da aşan bir nedenle yine AKP diyorum. Suni mitinglerin yoğunluk kazandığı düşüncesi oluşmakta bende. Kişisel gözlemim AKP’den bir cumhurbaşkanı istenmez, bir kaşık suda fırtına koparılır. Ben yine AKP diyorum.
Fakat bundan sonra Ergenekonlar peyda olacaktır. Evet, gerekçesi cuntacılıkla mücadale gibi makul, akıllı başlı bir etken olarak görünmekte. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat karşıtı olup e-muhtırayı desteklemek mümkün mü? Yine de bir şeyler iyi gitmez nazarımda. Önüne gelen içeri girmekte. Yaşın yanı sıra kuru deyişi zihnimi meşgul ediyordu ki, Allah rahmet eylesin Muhsin Yazıcıoğlu dağlık arazide hayatını kaybeder. Tamda birkaç gün sonra belediye seçimi var. Ulan dedim kendisi hayatta değil ama tepki oyunun tam zamanı. Basıverdim Büyük Birlik Partisine ilk ve son kez. Rahmetlinin mezarına bir kürekte ben atıyorum karınca kararınca, çapım kadar. Öyle ya Isparta uçağının düşmesi ve kaç tane bilim insanımızın hayatını yitirmesi, bir müddet sonra bu hadise. Rahmetli Çeçen lider Dudayev’in cep telefonu sinyalleriyle yerinin belirlenip bombalandığı çağda Yazıcıoğlu’na üstelikte köylüler doğru noktayı işaretlediği halde ulaşılamıyor. Hay şerefsizler hay dedim bastım tepki oyunu.
2010 evet hayırda ise anayasa değişikliğine evet veriyorum. Maddeler arasında tereddüt duyduğum hususlar olsa da, sivil kişilerin askeri mahkemelerde yargılanamayacağı hususu önemli idi. Askeri vesayete karşıt yönde oyumu veririm. Sendikal düzlemde Türk Büro Sen/Türkiye Kamu Sen üyesi olduğumdan bu referandum tercihimi paylaştığım kimi dostlar yahu senin sendikan hayır verdi sen ne yapmışsın bile dediler ya sendika ayrıydı siyaset ayrıydı nazarımda.
2011 ve 2015 genel seçimlerinde Milliyetçi Hareket Partisini destekliyorum. Gerek 07 Haziran gerekse 03 Kasım hani. Neden mi? Artık AKP hükûmetinin tavsadığını düşündüm açıkçası. 2010 Mavi Marmara’yı hatırlayın. İsrail denen şerefsizin yaptıkları hani. Şimdilerin FETÖ lideri Gülen bir açıklama yapar o günlerde. Yardım götürmeden önce İsrail ile diyalog kurulmasının uygun olacağını, uluslararası kamuoyunun hiçe sayılamayacağını dolayısıyla hükûmetimizin yanlış yaptığını bildirmektedir. Kendi kendime yahu dedim Gülen bir din adamı, cemaat lideri ise siyaset üzerine hükûmete neden rota çiziyor ki? Ve bu gücü nereden almakta? Elbette askeri vesayet sistemine karşı hükûmetle tümleşik hareket etmektedir. Söz söylemek hakkını kendinde görmektedir. Kanımca sayın Cumhurbaşkanımızın o vakit sıtkı sıyrılacaktır Gülen’den. Ne ki, parti Gülen’ci doludur. Ancak 17/25 Aralık 2013’den sonra Gülen ile köprüler atılabilir hani. Şu kadar ki, dışardan bakıldığnda tümleşik görünen hükûmet yapılanmasında enstrumanlar arası bir uygunsuzluk ve uyumsuzluk Mavi Marmara kriziyle sinyal vermekle beraber GEZİ ve sonrasında ayyuka çıkar artık. Kendi hesabıma MHP istikametinde yönelim gösterdiğim yıllardır o vakitler.
Tamda bu noktada şu sorulabilir. AKP çevrelerinde hepte söylenir ya. Başka seçenek mi var? Maalesef bu alternatifsizlik siyasi sistemimizde türlü nedenlerle bulunmakta. Ciddi seçeneklerin oluştuğunu düşünmemekle beraber AKP hükûmetininde ilk dönem ki kudretinden ve hatta safiyetinden uzaklaştığını düşünerek oyumla bu mesajı sisteme vermeyi düşündüm. Kazanacağı bellidir, sistemsel bir seçeneksizlik vardır ama toplumsal bir uyarıya da ihtiyaç bulunmaktadır nazarımda. ve bu mesaj oyunun adresi Miliyetçi Hareket olacaktır.
Nihayet 2017/16 Nisan, evet/hayır referandumu. Açıkçası anayasa değişikliği madddeleri hakkında bazı olumsuzluklar duysamda genel anlamda olumsuz da gelmez bana. Demem o ki, tek tek baktığımızda her madde eveti ya da hayırı hak etmiyordu. Şöyle bir yaklaşım gösterdim; kazanan evet olacak nasılsa dedim veee!
Hani derim ki, elbette değişim kötü bir şey değil. Bin yıllara mal olmuş "değişmeyen tek şey değişme" sözü boşa mı? Ancak bu tam gaz evet yerine fren tertibatlı olmalıydı benim nazarımda. Bu noktada hayıra vurdum mührü. Nitekim %51,5/48,5 tablosu da sanki beni desteklemektedir.
Bugün mü? O da bir başka bahara belki.
Efendim! İktidar/muhalefet her iki kesime ve daha da önemlisi aziz milletimize, devletimize hayır vesilesi olacak bir netice diliyorum yüce Allah’tan
Ve dilerim rabbimden; dirlik, düzen, selamet, bereket eksilmesin ülkemizden
L.T.