ZORLARI SEVİYORUM
Dünyada kullanılan Sisal bitkisinin ( Kenevire benzer büyük yapraklı, bol elyaflı, dokumada kullanılan bir bitki ) büyük bir kısmı Yakutan da ( Meksika Körfezi ile Antil Adaları arasında bir bölge ) üretilir. Bu bitkinin ana özelliği taşlı, sert ve faydalı organik maddesi az toprakta yetişmesidir.
Bir zaman sonra bir Amerikan şirketi Florida da Sisal üretmeye karar verir ve oldukça verimli bir araziye tohum atılır. Aylar sonra bitkiler olgunlaşarak iyice büyüyüp gelişir.
Amerikalılar sevinirler:
— Yaşasın! Sisal ticaretini ele geçireceğiz!
Ve gerekli olgunluğa ulaşan ürün hasat edilir. Biçilen Sisal yapraklarının içinde bulunması lazım gelen elyaf aranır. Fakat o büyük yapraklarda bir gram elyaf bulunmadığını büyük bir hayretle görürler.
İşte o zaman mesele anlaşılır:
Hayatının kolaylaştırılması bu bitkiyi verimsiz kılıp kullanılmaz hale getirmiştir.
Evet, Sisal in Sisal olabilmesi için ancak sert, taşlık bir toprak, soğuk iklim şartları gibi zorlu ortamlar gerekmektedir.
Düşünüyorum da bizi biz yapan karşılaştığımız zorluklarımız değil midir? Hani hiçbir sıkıntımız olmasa maddi ve manevi hiç bir ihtiyacımız olmasa hayattan zevk alabilir ve bizi insan yapan değerlerimizi koruyabilir miydik? En azından hangi değerlere sahip olduğumuzu fark edebilir miydik?
Yaşamı verimli ve yaşanılır kılacak karşılaştığımız zorluklar ve onların aşılmasından doğacak mutluluklarımızıdır. İnsan zor olandan kaçar nedense. Çoğu insan fırsatları da nadiren tanır. Düşünürün dediği gibi “ Fırsatlar çoğu zaman zorlu bir iş kılındığında gelir.”
Hayatın her anını fırsata çevirmeye ne dersiniz? Buna zorluklarımızı noksanlıklarımızı severek ve onları aşma yollarını arayarak başlayalım. Çağlara ışık tutan Mevlana’nın da dediği gibi “ Nihayet arayan bulanlardan oluyor.”