- 452 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Eski Nağmeler
Öyle bir zaman geliyor ki, neye ihtiyacınız varsa onu arar oluyorsunuz. Sokakta kalan bir insanın sıcak evi arzuladığı gibi, çölde susuz kalan bir insanın bir bardak suya duyduğu özlem gibi, uzun süre gurbette kalan bir insanın sılaya duyduğu özlem gibi…
Yaş ilerlediği zaman, gençken hiç duymadığınız bir özlem kendini gösteriyor. Belki bunun farkına bile varmıyorsunuz. Hani insanın canı bir şey ister de ne istediğini bilmez ya… işte öyle.
İhtiyaçlar kendi kendine de ortaya çıktığı gibi bir tetikleyici de onları ortaya çıkartabiliyor. İşte şu anda bunu yaşıyorum. Bilgisayarımdaki eski Yeşilçam film müziklerini dinlerken geçmişe gitme ihtiyacı hissediyorum. O zamanlar beğenmediğimiz filmlerdeki, çoğunlukla da yaşamadığımız o hikayeleri arzu ediyorum. Biz o yaşlarda bu filmleri izlerken baş roldeki kızın karşısında, ister istemez kendimizi hayal ediyormuşuz. Ve nasıl oluyorsa oluyor, o atmosferin içine giriyor, hayallere dalıyormuşuz.
Yıllar sonra anladığım ve fark ettikçe de beni sıkan bu duygu, aynı zamanda tatlı bir nostalji de yaşatıyor.
Bilgisayara parçaları gelişi güzel atmışım. Sıradaki parça, şimdilerde dinlediklerimizden, birden uyanır gibi oluyorum. O güzel düşten uyanıyor, tatsız zamanımıza dönüyorum. Kulağıma ezgisi ve sözleri bizim olsa da duygusu bizim olmayan sesler geliyor.
“Beni kategorize etme
Benimle oynama…”
Ve ardından Zeki Müren’in Beklenen Şarkısı:”
Çok görmeyin ne olur, bırakın seviyorum
Dünyalar sizin olsun ben onu istiyorum
Razıyım ağlatsa da, bin bir derdi atsa da
Naz edip yalvartsa da, ben onu seviyorum.”
Yeni o hayale dönüyorum. Sanki benim beklediğim şarkı bu. Gözümün önünde Hülya Koçyiğit çiçekli bir bahçede bu şarkı ile dans ediyor, tek başına. Ardından
“Talihin elendi oyuncak oldum
Kader böyleymiş buymuş alın yazım
Zalim elinden sarardım soldum
Şimdi gönlüm kırık yaralı kuşum.”
Dönmek istemiyorum artık günümüze, ne olur beni oralarda bırakın, gençliğimin o anlamlı yıllarında, hülyalarında...
Ne olur!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.