- 415 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SÜMERLER VE TARİHİ ÖNEMİ.
SÜMERLER KİMDİR?TARİHTEKİ ÖNEMİ.
Sümerler kimdir? Tarihteki önemleri!
Tarihin başlangıç noktası kabul edilen Sümerler; ilk medeniyet, ilk devlet ve ilk sosyal toplumdur. Bilim ve teknoloji açısından da dönüm noktasıdır…
İlk devlet ve yönetim biçimini oluşturan Sümerler, ilk kültürel eserleri ve yazıyı ortaya çıkartarak insanoğluna medeniyeti de armağan etmişlerdir. İnsanoğlunun otorite altına girmeden dağınık yaşadığı çağlarda çok geniş bir coğrafyayı yurt edinmişlerdir.
Sümerliler’in tarihteki serüveni M.Ö. 4000yılında başlamıştır ve 2000 yıl gibi çok uzun bir süre varlıklarını devam ettirmişlerdir.
Sümerler’in ataları olan toplum, M.Ö. 5000’li yıllarda Aral Gölü civarından göç ederek yeni yurtları yaptıkları Türkmenistan bölgesinden yeni bir göç hareketine daha girişip M.Ö. 4000’li yıllarda Hazar Denizi’nin güneyinden batıya doğru ilerleyerek Mezopotamya’ya ulaştılar.
Bu Asyalı kavim, burada tarihin ilk medeniyetini ve ilk devletini inşa ettiler. Bu toplum devleti, sanıldığı gibi kendilerine Sümerler demiyorlardı. Onların kendilerine verdikleri ünvan Kenger idi.
Hissettiklerini ifade etmeyi seven ilk Sümerler, hissettiklerini şekillendirerek kil ve çamurdan heykeller yapmış, resimler çizmişlerdir. Hatta bu yeteneklerini geliştirerek yazıyı bulmuşlardır…
Önceleri hissettiklerini resimlerle ifade etmişlerdir. Zamanla bu resimleri hem kolay çizilebilir hem de küçük alanlara işlenebilir hale getirmek için simgelere dönüştürdüler. Bu simgeler, sıkça kullanılarak belli bir standarda erişmeye başlayınca ise herkes tarafından anlaşılır hale gelmiş ve belli standartları olan simgeler düşünceleri ifade eder hale gelmiştir. Tek başına belli bir düşünceyi ya da kişiyi ifade eden simgeler ise daha da pratik hale dönüşerek bir heceyi ve sesleri ifade eder hale gelmiş; bu sesler birleşince daha az simgeyle daha çok kelime ifade eden bir alfabeye dönüşmüştür.
Sümerler’in M.Ö. 3200’de ilk kez kullandıkları yazı sistemi, Sümer Devleti‘nin zayıflayıp yıkılmasıyla önce Mezopotamya, sonrasında ise tüm dünyaya yayılarak medeniyetin gelişimine fayda sağlamıştır.
Sümerler, bilim ve teknik alanında da bulundukları dönemin oldukça ilerisindeydiler. Aynı tarihlerde diğer coğrafyalardaki toplumlar henüz barınaklar ve şehirlerde yaşamaya tam olarak başlayamamışlardı. Şehir hayatı ve yerleşik düzene geçen toplumlar ise nispeten daha ilkel koşullardaki yapılarda yaşamlarını sürdürmekteydiler.
Oysa Sümerler çanak, çömlek, kazan, ekmek pişirme tandırları ve çeşitli ev eşyalarını yapabilmekteydiler. Bunun yanında sert madenleri de işleyebilen Sümerler, gelişmiş bir yapı tekniği kullanarak taş, kerpiç ve tuğlalar kullanarak iki ve üç katlı evler inşa edebilmekteydiler.
Sümerler, kendi geliştirdikleri bir sulama sistemi kullanarak bataklıkları kurutup yaşam alanlarına kanallarla su taşıyabiliyor; bentler yaparak sel baskınlarının önüne geçebiliyor ve barajlar yaparak hayat kaynağı olan suyu muhafaza edebiliyorlardı. Düzenli sulama ile tarım arazilerinden iyi verim alıyor ve elde ettikleri mahsulleri depolayabiliyorlardı. Tekerleği de icat etmiş oldukları düşünülen Sümerler, tarım alanlarını öküz ve sabanlarla işliyorlardı.
Matematik ve geometrinin temellerini atan Sümerler, matematiğin temeli olan dört işlemi bulmuşlardır ve dairenin alanını hesaplayabilmişlerdir. Tüm bunların yanında zaman hesaplamasında büyük bir başarı elde ederek gelişmiş bir takvim kullanmışlardır.
Ay yılına dayalı ilk takvim olan Sümer Takvimi‘nde yıl 360 gün, aylar 30’ar gün olarak hesaplanıyordu. Güneş saatini de bulan Sümerler, yalnızca günleri ve ayları değil güneşin hareketleri ile saatleri de hesaplayabiliyorlardı. Sümerler’in bilim alanındaki faaliyetleri, günümüzdeki matematik, geometri ve astronominin temellerini oluşturmuştur.
Milli bir kimliğe sahip olan Sümerler, yaşadıkları coğrafyaya Kenger (Kengir), konuştukları dile ise Emegirdemekteydiler. Sümerler’in Nuh Tufanı öncesi (M.Ö. 4000-3000) dönemde ailevi yapısı anaerkil yani kadınların erkeklerden daha çok saygı gördüğü, toplumsal geleneklerin kadınlar etrafında döndüğü bir düzene sahipken; tufandan sonra ortadan kalkan anaerkil yapı, yerini ataerkil yapıya bırakmıştır.
Toplumsal olarak da sınıflara bölünen Sümerler’de en yüksek sınıfı Ruhban Sınıfı olan din adamları ve askerler oluşturuyorlardı. İkinci sınıfı halk, yani Sümer toplumunun kendisi; üçüncü sınıfı ise köleler, yani savaşlarda esir alınan ve hayatı bağışlanarak yaşaması karşılığında hizmet etmekle yükümlendirilen hizmetkarlar oluşturuyordu.
Sümer tarihinin en önemli dönüm noktası olan Nuh Tufanı’ndan sonra kurulan ilk şehir devletleri Kiş, Uruk ve Ur olmuştur. Tufan sonrası birbirlerine komşu olan şehir devletleri, tufan öncesinde iyi ilişkiler kurmaktayken tufan sonrasında mücadele içerisine girişmişlerdir. Birbirleri üzerinde hakimiyet kurmak ve genişlemek isteyen şehir devletlerinin mücadeleleri yüzyıllarca sürmüştür.
Bulundukları tarihsel dönemdeki rakiplerinden hem sayıca, hem kültürel hem de ilmi açıdan çok ilerlemiş olan Sümerler, tufan sonrasında birbirleri ile giriştikleri mücadeleler neticesinde yıpranmaya başladılar. Mezopotamya’daki rakip uygarlıkların da saldırıları sonrasında bölünen, zayıflayan ve kendi içinde düzeni sağlayamayan Sümerler, zaman içerisinde küçük parçalar halinde dağılmış ve en sonunda da yıkılmıştır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.