- 513 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
AKLIMIN KAPLICALARINDA ILIMAN İKLİMLER SAKLI...
Mutsuzluğun imgelem gücüne esirim belli ki şahidi olduğum haziran kışından yana muzdarip olduğum soğuk iklimlerin veryansınıdır yine içimin titrek izleğinde ben bir düş vazifesi yapıyorsam gerçeklerin miadı hani olur da dolar; hani olur da dolduruşa gelir gökyüzü bir netice mi bir sebep mi olduğuna sadece Yaratıcı iken karar veren.
Karar mekanizmalarında seğirten güçler var: aşkın ilahı bir serzenişte ruh ikizim değil de ruh denklemime şirk koşan insanlar yine maruzatımı belleyip meramımı sadece evren sunacak iken.
İkbalindeyim ömrün.
Şevkindeyim acıların.
Yalanların feri ah, bir sönse.
Kayıtlara geçiriyorum duygularımı: ne hazin…
Titreyen imgeleri sıraya sokuyorum: ölsem de ne gam.
Yana yakıla sevmeyi sürdürüyorum yoksa sonum Leo gibi mi olacak?
Aklımın mimarı; yüreğimin fermanı hangi yazarsa çocukluğumdan miras ve sancılandığım yaz akşamlarında ben sayfalarca hüzün kondururken gecenin siyahla cilveleşen titrine.
Mutsuzluğuma binaen sessizliğim derken iç dökümü bir beyit ile arz-ı endam ettiğim yine şerbeti ömrün; sefası hüznün belki de asaleti yüreğin yine diyet ödediğim de bir o kadar aşikâr.
Aklımın kaplıcalarında ılıman iklimler saklı.
Fevri yüreğimde sabit iz düşümleri yine hangi yürekse dokunmak istediğim ve hangi fermansa öleceğimi beyan ederken.
Miladım kayıp.
Miadım yarına kadar uzatıldı.
İkramı evrenin hep devingen ve sancılı iklimlerde ben boy veren çocuk neşeme yeni eklentiler yapıp sabahı ıskaladığım belki aklımı yitirmeme az kala duygularımı sabit ve metazori bir gülümseme ile temize çektiğim…
Ah, deli kelam; nazlı ve süzgün yıllarım.
Ah, yaşsız yaslarım.
Ah, yaslı hezeyanlarımda tüten yine yüreğin buharı, deli beyitlerin tekeri belli ki ömürlük gazeller benlik bir maruzatla çıkıp da yola varmayı unuttuğum kayıp yakası şehri İstanbul’un.
Yalnızlığına kefilim şehrin.
Yazdıklarıma kefil kayıp şehrim.
Kayıp yarım, ayıp heyecanlarım yine de dillendirdiğim bir çocuk masumiyetine takılı aklımın silecekleri ile yüreğin buğusunu dağıttığım; aşkları damıtan hüsranlara yol verdiğim ve kere’lerimi sonlandırıp katrelerimi çoklukla tanıştırdığım.
Buğum.
Mecazi firarım.
Ömürlük sevdalara düşüp de yola beylik sevinçlerle arşınladığım ne çok yürek; ne çok mağlubiyet; ne çok yanlı isyan yine arşınladığım yollarda içimin eskimeyen aksanı belli ki insan ve sevgi arsızıyım akabinde iteklenen ruhumla yansızlığımı eşleştirip hep Rabbime çıkıyor yolum.
Sevgim…maruzatım.
Aşkım…ikrarım/ikramım.
Sevda masallarım… tek kişilik hücremde çok boyutlu sevdalarla hemhal, ömürlük mutluluğu yine kapışan gazel benzeri itiraflarım ve bir yanım çökük; elemle kenetlenmişim; esefle lanetlenmişim.
Aşk şarabı belki de mısraların dokunaklı tezahürü ve gölgelerden ummanlara uzanan aslında günlük sevdalardan İlahi Aşka dokunan yarasında istikbalin, bir beşeri bin bir niyetle deşifre eden aslında ihya eden nefsi aslında kumpasa kurban giden duygular nasıl ki harmanlıyor yaslı anılarımı…
Düşkünüm ezelden.
Müşkülüm zira çatal karam yüreklik azaplarımda hep şerh düşüyorum yarım yamalak sunumlardan çıkıp da yola tümlerken ömrümü.
Esir düştüm mademki ömürlük neşeme.
Gıyabında tutuldum mademki mahremlik külfete.
Beyanımdır.
Vasiyetimdir.
Hazanımdır her yarım kalan hikâye.
Afakımdır kurduğum cümlelere denk düşen beyit beyit ve sunarken ehli kalemin yok iken tek itirazı yine feyiz aldığım bin bir gece masallarından varmayı umduğum yüreğin tutsaklığını sonlandıran bir sabah seherinden alamazken ruhumu ve ifşa ettiğim duygularıma tercüman kıldığım bin bir umut ile harmanlanan gölgemin de başı göğe ermişse.
Erip ereceğim hidayet.
Sunup sunacağı keramet yine veballerden kaldırıp da başını insanoğlu.
Nirengi noktası elzem bir tümceden alıp da başımı gittiğim uzakların en siyah yas’ı iken karalara bürünen ruhun devrik sultanı suskun kalem.
Fıtratın gizemine yenik; şiirlerin ferine sönük bir lal mum kondururken belki de tek maruzatımdır anlam olmak her anlam veremediğime gazeller okuyan tümlenen varlığımla şerh düşmeyi umduğum bir gecenin afakına yenik düşmüşken aciz kimliğimle örselenen hecelerden alırken intikamımı dün mihraklı bir düş’ten kaldırıp da başımı.
YORUMLAR
Sunumu...
Hissettiklerimiz...kaçınılmaz, dostlarım.
Sevmek değil mi mubah ötesinde sahiplenmek insanları: ne yani, suç mu?
Sahipleniyorum sevdiğim insanları taraflarında ne anlam ifade ettiğimi kestiremezken sevgimi sahipleniyorum.
Sevmeyi öğretebilirdim aslında öğrettim de: kendimce ve karınca kararınca eğitim ile iştigal ettiğim zamanlarda, rast geldiğim nice öğretmenle ve sayısız öğrencimle ortak bir dil kurmuştum.
Ne kötü, değil mi? Geçmişin etkisiyle ve hala aynı insan olduğunuzu haykırıp da insanların sizi duymasını istemek...
Duyanlar olduğunu biliyorum yoksa şu an aranızda olmazdım.
Çok şey diliyorum kimine göre ama kimse kimsenin yüreğine vakıf değil ki.
Biliyorum çok net biliyorum; akla zarar olduğumu ve alabildiğine mazlum ve örselenmiş ama bu şekilde Allah ile kurduğum bağ daha da daha da güçleniyor çünkü mazlum ile Allah arasında perde olmadığını çok net bir şekilde duyumsadım.
Sizlere garip geliyor belki de aslında ben bile hala alışamadım.
Gecenin bir vakti illa ki bir şeyler dökülüyor kalbimden asla hepsi can kırığı ve ben kalemimle, inancımla ve sevgimle bu kırıkları birleştirip aklımca kendimi tamir ediyorum.
Hem zararsız tıpkı benim zararsız olduğum kadar zararsız ne ise kalemle söz birlikteliği edip, hala umutlarımı saklı tutup hala kendime yeni bir dünya inşa edeceğime dair inancım.
Öğreniyor insan zamanla aslında karşıtım da çoğu öğretiye.
Sevmeyi öğretemediğim kim varsa bana nefret etmem yönünde baskı yapıyorlar ve bazen başarıya ulaşıyorlar da lakin söz dönüp dolaşıp kendime geliyor ve tek nefret ettiğim varlık bizzat kendim iken...geri duruyorum ansızın geri çekiliyorum ve sadece af diliyorum ve sadece az da olsa beni sevenlerin sayısı tüm gönlümle niyaz ediyorum...sevmek kadar kutsal değil mi sevilmek? En azından sevgiye olan inancınızın pekişip evrene yayılması.
Perdesiz yüreğimden üç beş satır ki ben hala Kadir Gecesinin enginliğinde ve dualarımın da karşılık bulmasını beklediğim Allah katında üstüne üstük Allah rızası için yaşayıp Allah rızası için yazdığımın da bilincinde...
Sevgiyi körükleyen ilginç bir temasla kalemin ruh ile olan birlikteliği bu vesile ile İlahi Aşkın işareti belli ki Rabbim bana sayısız işaretler gönderiyor ve ben hala saflığıma biat, tüm sevgisizliğe inat sevmeyi şerh düştüm aciz benliğim...
Sevgilerimle.