İnsan nereye koşar ki?
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Okuduğum mesajdan başımı kaldırıp etrafıma baktığımda bir de ne göreyim?
Aman yarabbim, herkes koşuyor…Şaşırdım bir an elbette...daha az önce herkes etrafımda gayet rahat masalarında oturmuyor muydu?
Peki ama neden koşuyor bu insanlar? Ve nereye?
Herkes koşuyor!
Ne yapacağımı bilmiyordum,ne yapmam gerektiğini de,kimse buna dair bana bir şey söylememişti.
Bu durumun nedenini anlamalıydım ama nasıl?Koşan birine sorsam mı acaba?
’pardon,siz acaba neden koşuyorsunuz? desem, tuhaf olmaz mı ama?
Olmaz öyle,biraz düşünüp ona göre hareket etmeliydim.
Telefonu çantamdan çıkarıp birilerini aramalıydım.
Telefon rehberine baktığımda dikkatimi çeken ayrıntı şu oluyor:
herkesin profili koşma temalı..
Kimi yürüyüş bandında koşarken kimi parkta kimi yolda…
Şaşkınlığım giderek artıyor.En iyisi anneme sormak...
Annemi arıyorum.Annem telefonu önce açmıyor,haliyle canım sıkılıyor..
içimde hala bir boşluk hissi…Telefonum çalıyor bakıyorum arayan annem,oh seviniyorum..
Annemin sesi telaşlı geliyor biraz:
’’Hayırdır anne,diyorum, sesin neden öyle,hasta mısın yoksa?’’
’’Yok kızım hasta değilim de koşuyorum diye soluğum böyle biraz kesildi işte.’’
Yüzümdeki şaşkınlığı ben bile tahmin edemiyorum o an:
’’Anne sen nasıl koşarsın ya, başka işin yok mu, delirdin mi anne kalp sorunundan aylarca hastanede yatmamış mıydın sen, hem niye koşuyorsun ki ?
‘’Valla bilmiyorum kızım, herkes koşuyorken ben boş boş durmayayım dedim.
Sen nerede koşuyorsun,ailece aynı yerde koşsaydık daha iyi olmaz mı, baban da yanımda,selamı var,
kızlara haber ver de ayrı yerlerde koşmayalım ,birlikte koşalım diyor.’’
‘’Anne kendine gel, ne koşması ya, ne birlikte koşması ya..hem babam da mı koşuyor, o da mı?
Duyduklarıma inanamıyordum gerçekten,bu bir kabus olmalı ama uyanıkken de kabus olmaz ki..
peki bu yaşadığım ne öyleyse?
Saate bakıyorum okula gitmem gerek, hemen hazırlanıp okula gidiyorum.Okul kapısına vardığımda Mustafa Abi’nin koşarak
okuldan çıktığını görüyorum:
‘’Hayırdır Mustafa Abi yoksa kötü bir durum mu var, neden koşuyorsun?
Mustafa Abi gayet doğal bir üslupla:
‘’Yok hocam,çok şükür bir şey olduğundan değil herkes gitti ben de işleri bırakıp onlara yetişecem,
Siz de boşuna okula gelmişsiniz,burada kimse yok.’’
‘’Nasıl yok,öğrenciler nerede,peki arkadaşlar,onlar da mı yok?
‘’Yok hocam kimse yok,herkes koşuyor,müdür de az önce geldi bir evrak alıp o da koşmaya gitti.
‘’Müdür de mi,o da mı koşuyor’’
‘’Evet hocam,o da koşanlar içinde.’’
(Mustafa abi yarış öncesi antrenman yapar gibi koşuyor, ben de sorularıma cevap alabilmek için hızla yürüyordum yanında,sorularım bitince hızla uzaklaştı yanımdan.)
Müdür de koşuyormuş, gerçekten enteresan..Bu durumun yasal bir dayanağı olmalı,bizim müdür okulu bırakıp hayatta koşmaya gitmez,kural insanıdır o,prosedür ne ise onu yapar,hem niye koşsun ki müdür de?Acaba Milli Eğitim Bakanlığından alınan bir karar mı bu? Yok canım öyle olsa annem niye koşsun ki,yaşlı ve hasta haliyle..Yok yok farklı bir durum var..Daha genel daha kapsayıcı bir gerekçe olmalı..Olmalı da,peki ne?
Ama o kadar kapsayıcı bir durum varsa neden benim haberim yok?Ve niye bana kimse söylememiş ki bu durumu?Filmlerde bir zaman atlama olur ya acaba ben de onu mu yaşıyorum şuan,iyi de geriye mi gittim ilerde miyim acaba?Bir film izlemiştim yıllar önce şimdi içeriğini tam hatırlamıyorum.adı ’Koş Vera koş’ Acaba yanlışlıkla bu filmde mi yer alıyoruz hepimiz? Ya da öyle mi sanıyor herkes?
Bir de bir adam şarkı söylerken koşuyordu durmadan,sahi o da neden koşuyordu?Edebiyat sitesinde yazılarını takip ettiğim bir yazar da birkaç yazısında koşmaktan söz etmiş,hatta koşarken sevgilisine evlenme teklif etmişti de çok romantik bulmuştum..Neyse,konumuz bu değil,dağıtmamalıyım..Bu insanlar neden koşuyor?
Bunu bilmem gerek ama nasıl?
Berna’yı arasam mı acaba? Evet ya bilmem gerek bu durumu,çıldıracağım yoksa..Berna hemen açıyor telefonu,İlk sorum şu:
‘’Ne yapıyorsun Berna?’’
‘’Ne yapayım canım koşuyorum işte’’
Haydi gel de yanma, bu da koşuyor.
Niye dememe kalmadan Berna’dan soru geliyor.
‘’Senin koşmalar nasıl gidiyor?’’
‘’Yav ne koşması,ben koşmuyorum ki’
‘’Manyak mısın ne demek ben koşmuyorum,hemen koşmaya başla!’’
Berna öyle kararlı bir ses tonuyla ’koş’ deyince adeta bir suç işlediğim hissine kapılıyorum,Acaba koşmayarak suç işleyen bir sanık durumunda mı oluyorum şimdi ?Etrafıma dikkatle bakıyorum da gerçekten benden başka koşmayan kişi yok..’’Eyvah!’’ diyorum.Berna haklı!
Ama çok saçma değil mi der demez kendime:
’yok, dur! bunu sakın düşünme’ diyorum..Allah korusun düşünce suçlusu da olmayalım sonra..Sorgulamak da suç hey yarabbim!
Korkmaya başlıyorum o an,korkuyorum çünkü koşmamanın adeta suç olduğunu Berna’dan öğrendiğimden beri telaş içindeyim ama bir türlü koşmak için hazır hissetmiyorum kendimi..Ve neden de yok,acaba bu koşanlar inandıkları şey için mi koşuyorlar yoksa sadece benim gibi yalnız kalıp son çare olarak koşmayı mı seçtiler?Önümden akın akın insanlar geçiyor ve hepsi koşuyor…
Arada tanıdık da çıkıyor hani, Selvinaz teyze’yi gördüm..Aman tanrım bu kilosuyla nasıl da koşuyor.Beni görünce sevindi,koşarken de konuşuyordu:
‘’Kız bize niye gelmiyon,unuttun bizi ha hayın.’’
‘’Yok teyze, unutur muyum hiç, bu arada siz niye koşuyorsunuz?
‘’Fırsat bulduğunda gel beraber koşalım, olur mu?’’ deyip koşmaya devam ediyor Selvinaz Teyze..
Yolun kenarında bir çeşme görüyorum,başımı suyun altında bir süre tutup kendime gelmeye çalışıyorum.Yüzümü de defalarca yıkıyorum..Anlamlı ve mantıklı yorum ya da sonuca daha net ulaşabilirim diye..İşe yaramıyor bu da,bulamıyorum..
Hâlâ herkes koşuyor..Koşmayan tek kişi benim.Koşanlar bana tuhaf bakıyor,ben de onların ne yaptığını anlayamadığım için boş boş gözlerle bakıyorum..Yüzlerine bakıyorum da öyle korkulacak bir durum yok gibi,bir kavga bir olay durumu değil bu, Herkes evet telaşlı gibi ama genel olarak koşanlara bakınca kimse bundan şikayetçi gibi görünmüyor…İyi de koşmanın bir nedeni olmaz mı? Bunun bir açıklaması yok mu?
Tam o sırada Levent Abi geçiyor önümden, eşi de gelinliğiyle,bunlar daha bir coşkulu koşuyor.Düğünlerini bırakıp koşuya katılmış bunlar da.
‘’Heeeyyy,siz de mi’’diyorum.
El sallıyorlar bana sen de gel diye..
Ülke tümden delirmiş olabilir mi;yok canım bu mümkün değil..Öyle olsa ben niye olmayayım aralarında..
Tek deli ben miyim yoksa?
Birden kafamda şimşek patlıyor: Kızım! Kızım!
O da koşuyor olabilir mi,o çok koşamaz hemen yorulur..Telaşla arıyorum öğretmenini..Artık alıştım mı bu duruma neden bilmiyorum ,öğretmeni telefonu açar açmaz:
‘’Hocam, koşuyor musunuz’’diyorum
‘’Evet,hocam saat 12.30 a kadar okulda koşacağız,o satten sonra kızınızı alıp istediğiniz yerde koşabilirsiniz’’diye cevap veriyor.
Saate bakıyorum 12.30’a yaklaşmış..
İşte o an sorgulamayı bırakıp ben de tüm bu insanlar gibi okula doğru koşmaya başlıyorum,Bir yandan inşallah öğrencilerimden kimseyle karşılaşmam diyorum, ola ki karşılaştık ‘’niye koşuyorsun hocam’’deseler ‘’bilmiyorum’’ demek gerçekten beni küçük düşürecek…’’Herkes koşunca ben de dahil oldum demek de saçma geliyor’’of bilmiyorum ki,sadece koşuyordum.
Ama kızım sorduğunda asıl o’na ne yanıt vereceğim?
Şöyle diyebilirim belki de:’’Bak kızım bazen hayatta cevabını bilemediğimiz ya da sorgulasak da cevap bulamadığımız zamanlarımız olabilir.Yani şimdiki durum gibi.Senin de olacaktır hayatında böyle anlar.’’Yav saçmalama diyorum kendime,bunu söylesem anlar mı ki küçücük çocuk,sanmam ama ona vereceğim daha mantıklı yanıt da yok ki...en azından şimdi için yok..
Kızımın okuluna yetişmek üzereydim,bir arkadaşımla daha karşılaştım:
‘’Koşmaktan fırsat bulduğunda bana uğra,okumanı istediğim şiirler var’’deyince ‘’Olur tabi neden olmasın, ben de yeni başladım işte,yani koşmaya, görüşürüz. ’’deyip ayrılıyorum yanından.Ne koşma ama tüm tanıdıklar koşuyoruz ne güzel...Bu arada Gülden Ablayla da karşılaştım.Kaç gündür arıyordum ulaşamıyordum bir türlü,acaba koşarken pasta siparişi versem ayıp olur mu diye düşündüm ama telefonu bozulmuştu,ulaşmak zor oluyor,evine gitsem suratsız eşi çıkıyor karşıma bazen,en iyisi bulmuşken isteyeyim.
‘’Gülden abla, nasılsın, tuzlu pastadan bir kilo istesem,yapar mısın acaba zahmet olmazsa?’’
‘’Tabi ki yaparım canım’’diyor,gülümseyerek..
İyi işte bu koşmanın faydası da varmış,yarına pastamız da hazır.
Hâlâ koşuyorum.Yoruluyorum,bırakmıyorum koşmayı,ayaklarım beni taşıyamıyor bir süre sonra,başım dönüyor ama ben hala koşuyorum.Gün batımında da koşuyorum,ne güzel diyorum ne güzel gün batımında koşmak bile...Nedensiz,anlamı ve sonu olmayan bir koşu olsa da..Kim için koştuğumu bilmiyorum ve ne için koştuğumu da..Sadece koşuyorum,herkes gibi…
Sonra bulanık bir fotoğraf oluşuyor gözümün önünde,hareket ediyor ama.’’Uyandı galiba’’diyor biri..Bunu duydum evet öyle dedi,yoksa…hayır olamaz uyurken de mi koşuyordum ben?Biliyorum uykulu halde mektup, yazı yazdığım çok olmuştur ama koşmak…yok canım bu mümkün olamaz.
’’Kendine geliyor,açılın,açılın,tamam nabzı normale döndü,soluk alıp veriyor artık’’denildiğini duyuyorum,gözlerimi açtığımda etrafımdaki kalabalığı fark ediyorum.Dikkatli bakınca koşmadıklarını görüyorum,ne ilginç bu defa koşmadıkları için şaşırıyorum.
Ben neredeyim demek yerine ‘’Siz neden koşmuyorsunuz’’diyorum.
O an eşimin yanımda durduğunu fark ediyorum..
Eşim:
‘’Lütfen düğüne kaldığınız yerden devam edin, eşim eğlence ortamlarına pek alışık değildir de,bu coşkunun dozu biraz sarstı galiba... sadece ufak bir baygınlıktı, geçti.’’diyor.
Oysa ben hâlâ koşuyordum...
İnsan nereye koşar ki?