- 489 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
KIBRIS BARIŞ HAREKATI.
KIBRIS BARIŞ HAREKATI
Kıbrıs’ta Geçici Türk Yönetiminin Kurulması:
1960 Anayasasının bazı hükümlerinin Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından iptal edilmesi ve Türk Kesimini dikkate almaması üzerine Türk Kesimi, yaptığı toplantıda kendi idarelerini kurmaya karar vermişlerdir.
Bu maksatla 28 Aralık 1967 tarihinde Ada’da “Geçici Türk Yönetimi” fiilen ilan edildi ve başkanlığına Doktor Fazıl Küçük, Başkan Yardımcılığına da Türkiye’de bulunan Rauf Denktaş getirildi . Bu Yönetim bağlı kalacağı 19 maddelik esasları da açıklamıştır.
Görüşmeler sonucu Enosis emellerinden vazgeçemeyen Rumların uzlaşmaz tutumu nedeniyle herhangi bir netice alınamamıştı. Bu devrede Makarios ile Yunan Cunta Yönetimi arasında görüş ayrılıkları çıkmaya başlamıştı.
Nihayetinde 15 Temmuz 1974 tarihinde darbe ile Makarios yönetimden uzaklaştırılınca Kıbrıs Türkleri, bir adım daha atarak “Geçici Türk Yönetimi” yerine 18 Temmuz 1974’te “Kıbrıs Türk Yönetimi” şeklini alacak yeni bir siyasi yapılanmaya gitti . Kıbrıs’ta kurulan bu yönetimler Kıbrıs Barış Harekatı’ndan sonra kurulacak “Kıbrıs Türk Federe Devleti”nin temellerini oluşturuyordu.
Kıbrıs’ta Hükümet Darbesi:
Kıbrıs’ın Enosis hayalleri dahilinde Yunanistan’a ilhakı için yapılan saldırılar ve katliamlara karşı Türk Mukavemet teşkilatı ile Garantör devletlerden biri olan Türkiye’nin kararlı tutumu karşısında gerçekleşemedi. Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhakının zorlaşmaya girmesiyle Atina’daki Cunta Yönetimi ile Kıbrıs Rum Lideri Makarios arsında görüş ayrılıkları başlamıştı.
Fikir ayrılığının asıl sebebi Yunan Cunta Yönetiminin Kıbrıs’ı, kısa sürede Yunanistan’a ilhak isteği karşısında Makarios’un uzun vadeli mücadele yolunu seçmesiydi. Böylece Makarios ile Yunan Cunta Hükümetinin arası açılmıştı.
15 Temmuz 1974 tarihinde Yunanlı Subaylar, Makarios’a karşı bir darbe yaptılar . Darbeden hemen sonra Makarios’un öldürüldüğü ilan edilmişse de Makarios darbenin yapılacağını bildiğinden önlemini alıp İngilizlere sığınarak kaçmayı başarabilmiştir.
Bu darbe ile azılı bir EOKA’cı ve EOKA’ nın kurucularından olan ve “İnsan Kasabı” olarak ta bilinen Nikos Sampson, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturarak “KIBRIS ELEN CUMHURİYETİ”ni ilan etti. Birleşmiş Milletler ve çoğu dünya ülkeleri kurulan bu hükümete tepki göstererek tanımadıklarını ilan ettiler.
I. Barış Harekatı:
Yunan Subaylarının Kıbrıs’ta yaptığı darbe Türkiye’de büyük heyecan yarattı. Başbakan Bülent Ecevit, gezisini yarıda kesip Ankara’ya geri döndü ve ordu alarma geçirildi. Kıbrıs’taki Türklerin tehlikede olduğu açıktı.
Çünkü yönetimi Nikos Sampson ele geçirmişti. Bu tehlike Makarios’un BM’lere verdiği bilgi ile doğrulanıyordu.
Türkiye zaman geçirmeden, Ada’daki tehlikeyi ortadan kaldırmak, barışı sağlamak ve Anayasal düzeni sağlamak için garantör ülkelerinden İngiltere’ye müşterek müdahale etme teklifinde bulundu.
Ecevit ayrıntıları görüşmek için 17 Temmuz 1974’te İngiltere’ye gitti. Ancak İngiltere’nin müdahaleye kesin karşı bir tavır sergilemesi üzerine Ecevit 19 Temmuz 1974’te geri döndü. “20 Temmuz 1974 günü, Kıbrıs Türk Bârış Harekâtını başlattı.
20-22 Temmuz 1974 tarihleri arasında, Türk Silahlı Kuvvetleri, Kıbrıs’ta küçük bir sahanın kontrolünü ele geçirmişlerdi. BM Güvenlik Konseyi’nin kararın uyarak, 22 Temmuz 1974 günü saat 17:00’de ateşkes olmuştu. Türk tarafı ateşkese riayet etmiş, fakat Rum-Yunan ikilisi, ağır silahlarla bir çok köyüne taarruz etmiş, köylerin bazılarını işgal ederek pek çok Türkü esir almışlardı. 20 Temmuz 1974 günü başlatılmış olan I.Kıbrıs Türk Barış Harekâtı’nın sonunda asgari tahribat ve zâyiatla kazanılmış olan bir zaferdir.
Kıbrıs Türk Barış Harekâtı iki önemli sonuç doğurdu:
• Bu harekat sonucunda Nikos Sampson’un yedi günlük saltanatı sona erdi yerine Glafkos Klerides geçti.
• İkinci sonuç, Temmuz 1974’te Yunan Cunta Hükümeti yerini Sivil Hükümet’e bıraktı. Sürgünde bulunan Konstantin Karamanlis Hükümeti kurmak için Yunanistan’a geri döndü.
I. Cenevre Konferansı:
Kıbrıs meselesinin çözümünü 15 Temmuz darbesinden sonra İngiltere tarafından istenmişti. Türkiye’nin yapmış olduğu Kıbrıs Türk Barış Harekatı’ndan sırasında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 20 Temmuz’da aldığı kararla Garantör devletlerin derhal görüşmelere başlanmasını, bölgede barışın sağlanması ve Kıbrıs’ta Anayasanın yeniden tesisini öngörüyordu.
“Garantör devletlerin temsilcileri 25 Temmuz 1974’de başlayan görüşmelerde meselenin çözümü ile ilgili hususlarda taraflar arasında büyük görüş ayrılıkları bulunmasından dolayı, görüşmeler zaman zaman kesilme tehlikesi ile karşılaşmış olmasına rağmen, sürdürülmüş ve 30 Temmuz 1974 günü Türkiye’nin taleplerinin büyük bir kısmının taraflarca kabul edilmesi neticesinde bir Protokol imzalanmıştır. Varılan anlaşmaya göre:
Bir güvenlik bölgesi kurulacaktır,
Yunan ve Rum askerleri tarafından işgal edilmiş bulunan bütün Türk bölgeleri derhal boşaltılacaktır,
Gözaltına alınan asker ve sivil personel serbest bırakılacak,
Kıbrıs’ta barışın sağlanması ve anayasaya uygun hükümetin yeniden kurulması
için görüşmelere devam edilecektir.Kıbrıs Cumhuriyeti’nde Kıbrıs Rum Toplumu ve Kıbrıs Türk Toplumu olmak üzere iki Otonom idarenin varolduğu not etmişlerdir. Bu husus mühim bir gelişmedir.
Çünkü müteakip idari gelişmelerin kaynağını teşkil etmiştir.”
II. Cenevre Konferansı:
Birinci Cenevre Konferansında sorunun çözümü için görüşmelerin devam edilmesi karara bağlanmıştı. Bu Protokol çerçevesinde taraflar 8 Ağustos’ta Cenevre’de tekrar toplanmıştır.
Rum-Yunan ikilisi, Birinci Cenevre Konferansı neticesinde imzalanmış Protokolde öngörülen hususları reddeden bir tutum içine girmiş ve taahhütleri gereği yerine getirmeleri gereken işleri yapmamış ve bilhassa ateşkese uymamış olmaları sebebiyle, menfi bir atmosfer içinde başlayan Konferans, daha başlangıçta başarısızlığa mahkum görünmüştür .
Türkiye Dışişleri Bakanı Turan Güneş, Konferansta özetle Kıbrıs’ın %38’ini kapsayacak federe bir Türk savundu. İngiltere ve Yunanistan Dışişleri Bakanları ise bunu kabule yanaşmayıp zaman kazanmak için çeşitli oyunlara başvurdular. Yunanistan Dışişleri Bakanı Mavros ile Rum Yönetimi Temsilcisi Klerides öneriyi hükümetleri ile temas edebileceklerini belirterek 32 saat süre istediler.
Yunan ve Rumların istediği bu sürenin askeri hazırlıklar için vakit kazanmayı öngördüğünü anlayan Turan Güneş’te 13 Ağustos akşamı Konferansı terk etti ve Ankara’ya “Ayşe’nin tatile çıkabileceğini” bildirdi.
II. Barış Harekatı:
Türk ve Yunan temsilcileri ile birlikte Kıbrıs Türk ve Rum temsilcilerinin de katıldığı Cenevre Görüşmeleri’nde herhangi bir netice alınamamıştı.
Çünkü; Rum tarafı 1. Cenevre Konferansı sonunda imzalanan Protokole uymadıkları gibi yeni katliamlara da girişmişlerdi. 2. Cenevre Konferansı başlarken Rum ve Yunan ikilisi uzlaşmaz bir tutum sergilemiş, çeşitli oyunlarla zaman kazanmak istiyorlardı. Bu durum karşısında Türkiye’nin müdahaleden başka bir seçeneği kalmamıştı.
14 Ağustos 1974 tarihinde geç saatlerde 2. Barış harekatını başlatmıştır.
Bir taraftan Magosa, diğer taraftan Lefke istikametinde ileri harekata başlamış bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri, 16 Ağustos’ta biten 3 günlük bir harekat neticesinde, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin emniyetine ve ekonomik ihtiyaçlarına cevap verecek sahayı içine alan bugünkü hudutlarını çizmiştir .
Üç günlük harekat sonucunda Türk Silahlı Kuvvetleri önceden hazırlanan plan çerçevesinde Magosa-Lefkoşe-Omorfo hattını tutmayı başararak 1. Barış Harekatında ele geçirilen 130 km2lik alan 2. Barış Harekatıyla 4000 km2’yi buldu .
Yunanistan’ın acil toplanma çağrısı üzerine toplanan Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin ateş-kes çağrısına taraflar 16 Ağustos saat 16:00’de uyarak harekatı durdurdular.
Kıbrıs Türk Barış Harekatının Sonuçları:
1) Ada’da Türk varlığı ve Türkiye’nin ulusal çıkarları korunmuştur.
2) Harekatla 1955-1974 yılları arasında Rum-Yunan ikilisinin baskı ve tehdidi altında yaşamakta olan Türk Halkı, kendine ait olan vatan topraklarına kavuşmuştur.
3) Yunanistan ve Rumların ENOSİS hayalleri, bu harekatla tarihe gömülmüştür.
Kıbrıs Barış Harekâtı
Bülent Ecevit döneminde gerçekleştirilen askeri harekattır. Ayşe Tatili Çıksın kodlamasıyla başlamış ve askerlerimiz Kıbrıs’a barış için girmiş, Dış dünyada bile ilgi görmüştür. Garanti antlaşmasına istinaden kıbrısa girmiştir. Harekatın etkisi büyük oldu ve yankıları hala sürmektedir.
20 Temmuz 1974 sabahı başlayan Birinci Barış Harekâtı, Türk birliklerinin Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine hava indirme, Yavuz plajına da çıkarma yapmasıyla başlamıştır. 21 Temmuzda Türk uçakları Rum mevzilerine karşı harekete geçmiş; 4’üncü Paraşüt Taburu ile birleşen Kıbrıs Türk Kuvvetleri, Lefkoşa Havalimanı ve Kaymaklı bölgesine taarruza başlamıştır.
Bu arada 2’nci ve 3’üncü Komando Taburları da Zeytinli istikametinde ilerlemişlerdir. 22 Temmuz günü 3’üncü Paraşüt Taburunun taarruzu sonucu, Deliktepe düşerken Türk birlikleri önce Girne’ye girmiş, daha sonra Lefkoşa’ya yönelmiştir. Böylece Girne-Lefkoşa hattı birleştirilmiştir.
Gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin çağrısı gerek Kıbrıs’taki çıkarmanın askerî durumu nedeniyle; Türkiye, 22 Temmuz günü saat 17.00’den itibaren harekâta son vermiştir. Ancak bu ilk Barış Harekâtı, Kıbrıs Türk toplumunun güvenliğinin sağlanabilmesi için yeterli olmaktan uzaktır. Lefkoşa-Girne yolunun denetim altına alınmasıyla, Lefkoşa’nın Türk kesiminin denizle bağlantısı sağlanmıştır. Bunun dışında kalan yerleşim bölgelerinde ise, başta Magosa olmak üzere çok sayıda Türk güvenlikten yoksun kalmış; Rum ve Yunan kuvvetlerinin merhametine bırakılmıştır.
Kıbrıs’ta ateşkes sağlanması ile birlikte Yunan Hükûmeti istifa etmiş, Karamanlis Fransa’dan Atina’ya dönerek ulusal birlik hükûmeti kurmuş, Kıbrıs’ta ise Sampson iktidardan çekilerek yerine eski Temsilciler Meclisi Başkanı Glafkos Klerides geçmiştir.
Harekatın Başlaması
20 Temmuz 1974 günü Türk birlikleri harekete geçti. Beşparmak Dağları bölgesine paraşüt ve helikopterlerle 2.000 komando indirildi. Girne’nin 10 km batısına denizden çıkarma yapıldı. Boğaz – Gönyeli – Lefkoşa üçgenini tutmakla görevli komandolar 7.000 kişilik Rum ve Yunan birlikleriyle çatışmaya girdi. Beşparmak Dağları’nda mevzilenen Rum ve Yunan birliklerinin beklenenden daha kalabalık oluşu ve beklenmeyen direnişi, çıkarma yapan birliklerin hava indirme birlikleriyle birleşerek çıkarma hedeflerine ulaşmalarını geciktirdi. Adada görevli Yunan alayı da ikiye ayrılmıştı. Bir bölümü Türk alayını vurmak için harekete geçerken, bir bölümü de havadan indirilen komandolarla çatışmaya girdi. Adada bulunan 650 kişilik Türk alayı da ilerleyerek Yunan birliğinin yolunu kesti. 1000 Kıbrıslı mücahit de Türk birliklerine yardımcı oldu. ABD’nin aracılığıyla Bakanlar kurulu 22 Temmuz’da ateşkes uygulamasına karar verdi. Ateşkesin başlamasına kadar çıkarma yoğunlaştırılarak sürdürüldü. Girne ve çevresi tümüyle denetim altına alındı. Adaya tanklar ve destek birlikleri ulaştırıldı.
Harekatın Nedenleri
1974′te Yunanistan’daki cunta yönetiminin, Kıbrıs’ta enosis yanlısı EOKA-B örgütüyle düzenlediği bir darbeyle Cumhurbaşkanı Makarios devrilip, EOKA liderlerinden Nikos Sampson devlet başkanlığına getirildi. Türkiye bu darbeyi, adanın Yunanistan’a katılması için bir girişim olarak değerlendirdi. Zürich ve Londra anlaşmalarına göre adadaki Türkler’i korumak için müdahale hakkının doğduğunu, üçüncü garantör devlet durumunda olan İngiltere’ye bildirdi. Londra’da yapılan görüşmelerde İngiltere, Türkiye’nin müdahale hakknı kullanmasına karşı çıktı. ABD’nin gönderdiği arabulucu Joseph Sisco da oyalama siyasetine başvurunca Kıbrıs’taki Türk varlığını korumak için adaya asker çıkarılması zorunlu göründü.
Savaşın Sonuçları
Kıbrıs Barış Harekatı ile Kıbrıslı Türklerin can güvenlikleri sağlanmış, Rumların Enosis hayali Akdeniz’in karanlık sularına gömülmüştür. Bu savaşta; 498 Türk askeri, 70 Kıbrıslı Mücahit ve 270 Kıbrıs Türk’ü şehit olmuştur. Türkiye bu harekatı ile kendi güvenliğini ve Kıbrıslı Türklerin güvenliğini tehlikeye atacak girişimlere hiçbir zaman seyirci kalmayacağını dünyaya fiilen kanıtlamış oluyordu.
13 Şubat 1975 de Kıbrıs Türk Federe Devlet’i, 15 Kasım 1983 de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ilan edildi. Kıbrıs’ta Türk ve Rumlar arasında yapılan tüm görüşmelerde, Rumların uzlaşmaz tutumları nedeniyle günümüze kadar bir sonuç alınamamıştır. Kıbrısla ilgili yürütülen görüşmeleri bu uğurda canlarını ortaya koyan gaziler olarak dikkatle izliyoruz. Toprağa düşen şehitlerimizin ve akıtılan kanların dikkate alınacağını umuyor; uğrunda şehit verdiğimiz, kan döktüğümüz toprakları da kutsal bir emanet olarak kabul ediyoruz. Savaşta kazanılan toprağın iadesi kabullenemez.
Türk silahlı Kuvvetleri’nin Kıbrıs’a yaptığı müdahale; sorunun sebebi değil, Rum-Yunan ikilisinin bugüne kadar adada uyguladıkları yanlış ve tahkirkar politikaların bir sonucudur.
Türkiye Açısından:
• Hiç şüphesiz 1974 Barış Harekatının Türkiye açısından en önemli sonucu, Türk halkının uluslararası anlaşmalara bağlılığını ve kendi güvenliği ile Kıbrıs Türk halkının güvenliğini tehlikeye atacak girişimlere hiçbir zaman seyirci kalmayacağını dünyaya fiilen kanıtlaması olmuştur.
• Türkiye, bunun yanında işgalci olmadığını; İngiltere’ye birlikte müdahale teklifinde bulunması ve Kıbrıs’ın bütününü alma fırsatı varken bunu yapmaması ile kanıtlamıştır.
• Diğer yandan Türkiye barış yanlısı bir ülke olduğunu fiilen kanıtlamış bulunmaktır. 1974 Barış Harekatından bu yana Kıbrıs’ta hiçbir ciddi olayın meydana gelmemesi, bu gerçeğin kanıtı değil mi?
• Türkiye, Barış Harekatı ile, 1963-1974 arası 11 yıl barış ve huzur yüzü görmeyen Kıbrıs’a barış, huzur, özgürlük ve demokrasi getiren bir ülke olmuştur.
• Barış Harekatının bir diğer sonucu da Türkiye’nin dost ve düşmanını daha iyi tanıması olmuştur.
• Barış Harekatından hemen sonra ABD tarafından Türkiye’ye karşı uygulanan silah ambargosu, Türkiye’nin kendi ulusal savunma sanayini kurması ve bu yöndeki çabalarını hızlandırması sonucunu doğurmuştur.
• Türkiye, ABD ambargosu ile çok haksız bir cezalandırmayla karşı karşıya kalmıştır. Bunun yanında Avrupa ülkeleri ile Sovyetler Birliği’nin de başlangıçta sessizce destekledikleri Barış Harekatına sonradan karşı çıkışları ve Rum liderliğinin yanında yer almaları, kendimize güvenmekten başka çıkar yol olmadığını kanıtlamıştır.
Yunanistan ve Kıbrıs Rum Liderliği Açısından:
• 1974 Türk Barış Harekatı ile herşeyden önce faşist bir Cunta İdaresi altında inleyen Yunanistan’a özgürlük gelmiştir.
• 1974 yılından itibaren Yunanistan’da demokrasiyi yok eden Yunan Cuntası devrilmiş demokrasi ve sivil yönetim yeniden kurulmuttur.
• Aynı şekilde Kıbrıs’ta da iş başına geçen faşist Sampson yönetimi devrilmiş, yerine sivil yönetim ve demokrasi kurulmuştur.
• 15 Temmuz’dan itibaren süren iç savaş sona ermiş, Yunanlı Subayların yönetimindeki katliam durdurulmuttur.
• Türk Barış Harekatının gerçekleşmemesi halinde, hazırlanan listelere göre binlerce solcu ve Makarios’cu kişinin katledileceği yine Rumlar tarafından açıklanmıştır.
• Dolayısı ile Türk Barış Harekatı yalnız Kıbrıs’a değil; Kıbrıs Rum toplumuna da barış huzur getirmiştir. Tüm şikayetlerine ve yaygaralarına karşın Rum toplumunun 1974 öncesinde 2000 dolar civarında olan milli gelirinin 8000 dolara yükselmesi bunun kanıtı değil mi?
20 Temmuz Barış Harekatının Sosyal, Kültürel ve Ekonomik Sonuçları
• 20 Temmuz Barış Harekatının sonucu olarak Kıbrıs Türk halkının bir bölgede toplanması; Türk halkına 11 yıl yaşadıkları insanlık dışı kuşatma altında geliştirme olanağı bulamadıkları ekonomilerini,sosyal ve kültürel yaşamlarını geliştirme olanaklarını yarattı.
• 1974 öncesi sıfır düzeyde olan üretim, 1974’den sonra canlandı. Tarım, hayvancılık, sanayi, turizm hizmetler sektörleri, 1974 öncesine göre büyük gelişme gösterdi. Haberleşme ve ulaşım alanında 1974 öncesinde düşünülmeyecek aşamalar yapıldı.
• 1974 Barış Harekatının doğurduğu özgür ortam, kişilerin her alanda yeteneklerini geliştirmelerini sağladı.
• Dış ticaret büyük gelişme gösterdi. Kıbrıs Türkleri bugün 70’den fazla ülke ile ticari ilişki kuran dışa açık bir halk durumuna geldi.
YORUMLAR
20 Temmuz doğumlu bir vatandaş olarak yazınızı çok beğendim. 92 yılında ilk ve son gittiğim ülke Kuzey Kıbrıs'dır ve kanlarla canlarla yazılan bir destandır Kıbrıs Barış Harekatı... Rumların alçaklıkları ortada savaştan sonra da ambargo başlamış olup daha sonra bu da milli silah sanayimizin geliştirilmesine vesile olmuştur. Bütün şehitlerimize Allah'dan rahmet diliyor sizi de kutluyorum böyle bir yazı için...
Teşekkür ederim...
O günleri, Beşparmak dağlarından gönderilen serî Asker mektuplarını bir komşuma okumakla ve
Nasip olup gidip gördüğüm, resimlediğim, mânevî olarak yaşadığım o duygularımla teşekkür ediyorum...
Şehidliğin, ziyaretçi defterinde kayıtlı imzalı yazım vardır(2016).
Sağlık dileğimle, Selâm ederim.
kadiryeter Kadir Yeter. 09.6.2018 Cumartesi. TRABZON.
w.edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=174534
Fehmi Tazegül'e