- 416 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Zenginliğimizin Farkındayız Artık
Zenginliğimizin Farkındayız Artık
Millet olarak olumsuz bir yönümüz var. Kendimizi beğeniriz ama birçok konuda özellikle bulunduğumuz konumdan da pek memnun olmayız.
Diğer milletler ile sık sık kendimizi ve ülkemizi kıyaslarız. İmparatorluk kurmuş bir ecdadın torunlarıyız biz. İmparatorluk kurmak, belli bir kültür birikimi ve sağlam toplum yapısı gerektirir. Bilim gerektirir, askeri güç gerektirir. Ne mutlu ki altı yüz-yedi yüz yıl Osmanlı İmparatorluğuyla dünyaya hükmetmişiz. Her fani gibi imparatorluklarda zamanı gelir güç kaybeder ve yıkılırlar. Gücün en önemli faktörü insandır. Bu noktada Hz. Mevlana gibi Yunus gibi manevi önderlerin etkisini, gücünü hiçbir zaman göz ardı etmemek gerekir.
Türk milleti olarak zeki bir millet olduğumuz söylenir hep. Ayrıca İslamiyet’in verdiği güzel hasletler ışığında vakıf medeniyetini kurmuş bir milletiz. Yardımlaşmayı, paylaşmayı, “komşusu açken, kendisi tok olan bizden değildir” Hadis-i Şerifini özümsemiş bir milletiz. Cami önlerinde sadaka taşları geleneğini, ramazanlarda iftar sonrasında fakirlere ikram edilen diş kirası geleneğini oluşturmuş ve yaşatmış bir milletiz.
Savaş durumlarında tek vücut olan bir milletiz ama barış zamanlarında nedense toplum olarak birbirimizin kıymetini bilmeyiz. Bir araştırmaya göre, Türk milletinin çok kitap ve gazete okumadığı söyleniyor. Diğer bir araştırmaya göre ise bunun tam tersi. Şöyle ki; aynı kitabı yirmi-otuz kişinin dönüşümlü okuması, bir kahvede ki gazeteyi onlarca kişinin okuması, istatistiklerin çokta gerçeği yansıtmadığını gösteriyor. Bu duruma ekonomik, zekilik ve paylaşım anlamında baktığımızda milletimizin güzel hasletlerini görürüz.
Yurtdışından izne gelen gurbetçi dostlarımız, milletimizin artılarını ve eksilerini çok daha iyi görüyorlar. Gurbetçi bir ağabeyimiz anlatmıştı; “Avrupa’da tabiat güzelliği çok fazla. Uçakla gidiş-gelişlerde vatana ayak bastığımızda mis gibi güzel kokular karşılar bizi. Bunun sebebi memleketimizde okunan Kur’an-ı Kerim’in çok olması olabilir. Ayrıca topraklarımızda evliyaların, velilerin, Allah dostlarının çok olmasıdır” demişti. O vakit bu sözlerden çok etkilenmiştim ve bir nevi doğruluğuna inanmıştım. Şartlar ne olursa olsun batmıyoruz, tükenmiyoruz. Allah, bu manevi liderlerin, sevgili kullarının duaları hürmetine bizlere yardım ediyor, koruyor sanırım.
Piyango gişelerinde mikrofon uzatıldığında, insanlar hep başkalarına yardım etmeği düşündüğünü söyler. Ne kadar samimi olduklarını bilemem ama bu da milletimizin kendisi kadar başkalarını da düşündüğünün bir göstergesi değil midir sizce? Geçen yıllarda, Amerikalı ünlü görme engelli sanatçısına sordular. “kazandığınız paralarla engellilere yardım edecek misiniz” diye? Onun da çok manidar bir cevabı vardı. “Ben vergimi veriyorum, yardım etmek benim işim değil” demişti. Bu örnek, toplum kültürleri arasında çok farklar olduğunun sadece bir örneği. Bizim milletimiz sanmıyorum ki böyle bir cevap versin.
Bir hikâye anlatılır. Dünyanın en zengin adamlarından biri olan Bill Gates’in bilgisayar firmasında çalışan binin üzerinde bilgisayar mühendisinin yanında sayıları az da olsa Türk mühendis çalışanları da vardır. Mühendisler bilgisayar programını bitirdikten sonra çalışanlardan, program hatalarını bulmaları istenir. Programda hata bulanlara çok yüksek ücretler teklif ederler. Bizim Türk mühendisin, arkadaşlarına bir teklifi olur. “Bu programları biz yapıyoruz. Programı hatalı yapalım. Nasıl olsa hatayı düzeltiriz ve ikinci bir ücret alırız” der. Belki bu hikâyedir. Doğru olup olmadığını bilemiyorum ama hikâyeyi kötü bir zekâ örneği olarak verebiliriz. Avrupa’da yaşayan gurbetçi dostlarımızın karşılaştığı, bizlere ilettikleri olumlu veya olumsuz cereyan eden birçok zekâ örneklerini duyarız hepimiz.
Zenginliği olan, fakat zenginliğimizin yeni yeni farkına varan bir milletiz. Bir o kadar da kıymeti bilinmeyen varlıkların da sahibiyiz. Ne büyük nimettir ki durmadan akan ırmaklarımız var. Yer altı zenginliklerimize şimdilerde sahip çıkıyoruz. Örneğin, Kızılırmak’ın sahibi olsa Kızılırmak kirletilebilir mi? Ormanlarımızın ve birçok zenginliğimizin sahibi olsa, bu varlıklar zarar görür mü? Bu varlıklar devletin olduğunda sahipsiz gibi ama farkında değil miyiz ki devlet bizim. Bizim olan şey nasıl oluyor da sahipsiz? Hiç bunu düşündünüz mü? Ne acıdır ki zarar eden bu varlıklar bizlerden birilerinin ya da elin oğlunun elinde nasıl oluyor da kâra geçebiliyor? Oturup bunu da düşünelim lütfen. Buna da şükür. Bu şekilde de olsa halkımızın zenginleşmesi demektir. İş, aş demektir. Vatanımızın içinde çalışan, etrafındakilere işveren insanımızın evinin, toprağının, arabasının olması hepimizi mutlu etmelidir. Artık bu zenginliklere birçok insanımız kavuşmaya başladı. Zamanında yanlış politikalar yüzünden kendi zenginliklerimizi değerlendi-remediğimizden, insanlarımızı el âlemin topraklarına yolcu ettik. Onları Avrupalıların ayak işlerine mahkûm ettik. İlk iki kuşaktan sonrakiler oralarda söz sahibi olacakları işlere imza attılar. Bu da insanımızın zorluklar karşısında ki dayanıklılığının bir göstergesidir.
Zenginliğimizin farkında olup, çok daha akıllı ve azimli bir şekilde çalışmamız dileği ile.
İlkay Coşkun
01.04.2015
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.