- 810 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
SEVDİCEĞİM MAVİ GÖK KUBBE...
Hoş bir yörünge yine göğün dokusunda saklı belki’lerini uyutan evrenden de alacaklı insan yüzlü vebalden seğirten nefret dolu mizacın yüz karası.
Gönül gözünde heybesi asılı olmalı oysa ve demlendikçe tekerlemeler, yine evreni hicveden deyişler ve derken bir minval daha sunmalı.
Zamansız bir telaşın ayak izi yine kırık dökük Kâbe misali her kırgınlığı içinde avutan ve büyüten mazlum.
Kanatlarıma sahip çıktım bu gece ve çaldım tahtını Hezarfen Çelebenin.
Uyuduğum şehrin ayaklarındayım belki de 15 Temmuz Şehitler Köprüsünün denize gömülü ayaklarında, bir iç çekiş peyda oluyor ne de olsa göğün dokusunda ve rahmetinde saklı içimde tutuklu aşkım ve kahramanım yine bilinmezin diline dolanmış şaşalı bir söylem aslımı haykırdığım ve tensiye ettiğim kini ve nefreti ve gölgemle bir barışık bir kavgalı… Varsın olsun: ne de olsa tüm derdimle iştigalim tümden gelen söylemlerin vasfına bakıyorum bir ve bir de söyleyene.
Kanıksadığım İlahi Adalet ve sevdiceğim mavi gök kubbe yine Tanrının gözlerine odaklandığım inancı ile aşkıma da şevkime de sahip çıkıp asılı kaldığım o merdivenlerde inip çıkıyorum üstelik boyumu aşan nefretini beşerin yok sayıp da yok sayılmadığımın bilincinde tefekkür yüklüyüm.
Hazan makamından çaldığım aşikâr… diyenlerin yalancısıyım ne de olsa yarın yeniden doğacağım.
Şimdi’me ihanet etmeden yarını tahayyül ediyorum ve annemin dizinde uyumakla iştigalim şaibeli söylemlerine insanoğlunun gafil yakalanmadığım kadar içimdeki sevgi ummanında bir satır arası yalnızlığına denk düştüğümü beyan etse de kimi kâfir.
Aşkımla yıkandığım bariz ve sunumunda İlahi Aşkın, yine yüreğimin pompaladığı lades babında kaçamak değil bilakis gerçek ve somut cümleler ve söylemler ve beni bana sunan insanoğlundan yana pek de dertlenmediğim.
Aslıma sadığım madem ve aşkıma sahip çıkıp boca ettiğim mürekkebi yüreğin hep mavi hep umut dolu.
Kimin ne dediği değil sadece Rabbimin buyurduğu: o da değil mi şaşalı duygular ve umut yüklü güncemizde aşka esir düşüp tüm evrenin de şahit olduğu ömürlük göçebe vasıflarımız ve günümüzü de yönümüzü de tayin ettiğimiz…
Şiirin gözlerindeyim.
Şairin de yüreğinde.
Aslında şiirin ta kendisiyim çünkü benim adım aşk.
Hep de öyle kirletilecek gibi de değil bilakis İlahi Gücün kudretine nail olduğum ve sevmeye doyamadığım ve de umutlarımı sağanak bildiğim yine delinen göğün de habercisi içimde açan çiçekler ve sevgi seli coşkum üstüne üstük üstüme vazife bildiğim kulluk görevim ve ifa ettiğim sevgi makamında yine teyit ettiğim: benim adım aşk.
Çünkü ben insanım.
Çünkü ben sevmeyi seçtim: ne zan sundum insanlara ne kabul ettim sunulan nefreti ve kini.
Kirim gidiveriyor çünkü elimde beyaz bir sabun var sadece ifşa ettiğim değil ifa ettiğim görevim çünkü ben insanım.
İhanet ettiğim, doğasında ölümün, bir rivayettir çünkü ölmeyi hep sevdim ben ve aşkla doğup aşkla gömülmeyi niyaz eyledim Rabbimden.
Görünen köyün ta kendisiyim.
Küçümen öykülerinde baş tacı ettiğim İlahi Aşkın sunumudur yine yazdıklarıma vesile ve hayatıma katık ettiğim.
Bayat bir hikâye tadında belki de adına hayat denen… ki iksiri ömrün aslında içimizdeki pınar.
Ve o dokunuşların hulasası adından rahmet ve sevgi damlayan.
Vasfımız ve özümüz ve titrimiz kısaca doğamızda saklı ve bedellerini ödeyen kim ise varsın bulsun Allah’ından ne de olsa ihanet etmeyi ilk günden yasakladı evren.
Şimdi şiirimi sonlandırabilirim çünkü istediğim kadar mutluyum ve kader izin verdiği ölçüde kusursuzum ne de olsa tövbelerimle arındığıma şahittir Yaratan.
Kusurlarımı örtmedim belki de çünkü mümin kardeşlerimden bekledim örtmelerini ama izin vermeyen Yaratan idi ne de olsa dokusunda saklı inancın ve vuku bulan da hep inancın doğrultusunda insan olduğumuz kadar da sınandığımız ve sırtımızı sıvazlayan hep sevdiğimiz insanlar ve din kardeşlerimiz.
Yürek ne makber ne de mahşer yeri bilakis kuytularda rahmet biriktiren ve evrene boca eden eşsiz bir mecra.
Şimdimi uyutuyorum çünkü yarınımdan umutluyum.
Bir dosta selam veriyorum ansızın çünkü sevmekten asla vazgeçmedim.
Kem gözlerden çeksem de kursağımda hep umut saklı ve uyuttuğum düşlerim değil sadece içimdeki nefsime sunduğum bir öngörü çünkü aşkın ve insanın doğasında var ön görü ve sağduyu ama asla bir önyargı değil.
Zamanın saptığı ve insanların aykırılaştığı diyarlardan geldik madem… o zaman bilelim içimizdeki utkuyu ve ufku ve asla şaibe olmasın ilişkilerimizde ne de ihanet edelim birbirimize her ne kadar nefsimiz emretse de biz güçlüyüz çünkü gücümüzü maneviyattan alıyoruz.
Şehrin dokusunda saklı bir tolerans tıpkı evrenden yansıyan ışığın insanlığa buyur ettiği o gönül köprüsü:
İsteyen geçer boylu boyunca isteyen rahmeti de aşkı da teper ve iteklerken birbirini, düşer kendi kazdığı kuyuya.
Uykuya çeyrek var ve sabaha da yıl.
Gecenin feri sönse de yüreğin ışıldağı sayesinde gök de aydınlık evren de ve Yaratıcıyı ihanet etmeyi kim ön gördüyse ve kim ise nefretini şanına layık gören uzak dursun bizden ve inananlardan.
Hayatı ve acıları sağaltan iyi niyetten ve sevgiden taviz vermeyen herkese selam olsun yine açan tomurcuğun sunumundaki o huzur ve göğün yangın yeri mateminden geride kalan yine ve yeniden aydınlık bir gök kuşağı hem renklerin hem maneviyatın dansı ve pırıltısı hatta gök gözlü şehri sığınak bildiğimiz geceyi her daim aydınlık kılıp ruhu ihya eden…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Var ol.
Selam olsun.