- 558 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TEŞKİLAT-I MAHSUSA.
TEŞKİLAT-I MAHSUSA
Teşkilât-ı Mahsusa, İttihat ve Terakki Cemiyeti bünyesinde Enver Paşa’ya bağlı olarak kurulan gizli teşkilattır. İttihat ve Terakki’nin Türkçü ve İslamcı siyasi görüşleri doğrultusunda, yurt içi ve yurt dışında, karşı-istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast eylemlerinde bulunmuştur. Çeşitli tanık ifadelerine göre 1911’den itibaren etkin olmuş, 5 Ağustos 1914’te Harbiye Nezaretine bağlı resmi bir örgüte dönüştürülmüştür. 8 Ekim 1918’de İttihat ve Terakki hükümetinin iktidardan ayrılması ile birlikte Teşkilat-ı Mahsusa da resmen tasfiye edilmiştir.
Teşkilat-ı Mahsusa’nın Trablusgarp’ta İtalyanlara, Batı Trakya’da Bulgar ve Yunanlılara, Mısır ve Irak’ta İngilizlere karşı direniş örgütleme çalışmaları kısmen belgelenmiştir. Buna karşılık 1915 Ermeni Tehciri’nde Teşkilat-ı Mahsusa’nın oynadığı rol, sıklıkla dile getirildiği halde, ayrıntılarıyla ortaya konabilmiş değildir. Teşkilat-ı Mahsusa hakkında tek köklü araştırmanın yazarı olan PhilippStoddard’a göre, Teşkilat-ı Mahsusa Ermeni tehcirinde hiç bir rol oynamamıştır. GuenterLewyStoddard’la 2001 senesinde görüştüğünü ve Stoddard’ın hala aynı sonucu savunduğunu bildiriyor.[1]
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’da oluşturulan Kuvay-ı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk gruplarının önde gelen liderlerinin hemen hepsi Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olduğu bilinen kişilerdir. Buna rağmen Teşkilat-ı Mahsusa ile Milli Mücadele arasındaki örgütsel ilişki yeterince incelenmemiştir.Teşkilatın kurucusu Enver Paşa’dır. Başında ise Hüsamettin bey bulunmaktaydı.
Bilgi Kaynakları
Teşkilat-ı Mahsusa’ya ilişkin tek akademik çalışma, Dr. Philip Stoddard’ın 1963 tarihli doktora tezidir. [2] Teşkilat ileri gelenlerinden Eşref Kuşçubaşı (Kuşçubaşı Eşref) ve Hüsamettin Ertürk’ün anıları yayımlanmıştır. Rauf Orbay’ın anılarında da İran-Afganistan operasyonları hakkında biraz bilgi bulunur. Galip Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler (1960), yanlı olmakla birlikte değerli bir bilgi kaynağıdır.Hamza Erkan, Bir Avuç Kahraman (1946), Süleyman Askeri’nin Irak macerasına ilişkin geniş bilgi verir.
Teşkilat-ı Mahsusa arşivi elde değildir; 1918’de İttihat ve Terakki liderleri yurt dışına gitmeden önce imha edildiği ileri sürülür. Mütareke döneminde İstanbul’da yapılan Divan-ı Harb-i Örfi mahkemelerinde teşkilata ilişkin birçok iddia dile getirilmiş ve tanıklar dinlenmiştir. Divan-ı Harp tutanaklarının bir kısmı Taner Akçam tarafından yayımlanmıştır.[3]
Amaç ve Örgütlenme
Örgütün bir dönem başkanı olan Hüsamettin (Ertürk) Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluş amacını şöyle tanımlar:
"Bu teşkilatın gayesi, bir taraftan bütün İslamları bir bayrak altında toplamak, bu suretle Panislamizm’e vasıl olmaktır. Diğer taraftan da Türk ırkını siyasi bir birlik içinde bulundurmak, bu bakımdan da Pantürkizm’i hakikat sahasına sokmaktır. Enver paşa’nın bir yandan Emiri Efendi’nin İttihat ve Terakki programındaki panislamizminden, diğer taraftan da Ziya Gökalp’in pantürkizminden ilham aldığı muhakkaktır." [4]
Bu örgütün gizli kurucularından biri ismi hep gizli kalmış ve soyu koruma altına alınmıştır. soy ismi ve yaşadığı yer değiştirilmiştir. Soyundan gelen erkek çocukları gizli olarak eğitilerek şuanda bilinen MİT teşkilatına ya alınmış yada bu teşkilat tarafında korunmuştur. CIA’nın ulaşabildiği tek bilgi Sakarya’da Sapanca bölgesine yerleşmiş olduklarıdır. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu olan bu kişinin kimliğinin gizlenmesi kafalarda hep soru işareti yaratsa da milli mücadelenin ve bağımsızlığın kazanılmasında nasıl bir rol üslendiklerini açıkça göstermektedir.
Philip Stoddard’a göre,
"Teşkilatın iki para kaynağı vardı: Harbiye Nezareti’nin gizli bütçesinden verilen ödenekler ve Almanya’dan yapılan altın aktarımı. Alman altınları, Alman Askeri Misyonu tarafından düzenli olarak İstanbul’a getiriliyordu. Kaynakların tümünden Teşkilat’ın eline geçen toplam miktar 4 milyon altın civarındaydı." [5]
Stoddard’a göre Birinci Dünya Savaşı sırasında (1916’da) Teşkilat’ın kadrosu 30.000 kişiye ulaşmıştı.[6]
Etkinlikler
Teşkilat’ın adı, ilk kez 1911’de İtalyanların Trablusgarp ve Bingazi’ye (Libya) asker çıkarması üzerine duyuldu. Osmanlı Devleti savaşa doğrudan katılmama kararı aldığı için, bu ülkedeki direniş Teşkilat’ı Mahsusa tarafından yönetildi. Daha sonra Türk siyasetinde önemli roller oynayacak olan birçok kişi, örneğin Mustafa Kemal, Rauf (Orbay), Fethi (Okyar), Nuri (Cönker) bu dönemde Teşkilat ajanı olarak Libya’da bulundular. Ancak Libya direnişi başarısızlıkla sona erdi. Osmanlı Devleti Libya’da zaten sözde kalan haklarını kaybettiği gibi, savaş tazminatı olarak 12 Ada’yı İtalya’ya vermek zorunda kaldı.
Birinci Dünya Savaşı’nda İngilizlerin Basra’yı ele geçirmesi üzerine, Teşkilat liderlerinden Süleyman Askeri, Kürt ve Arap aşiretlerinden derlenmiş bir çeteyle İngilizlere karşı vur-kaç saldırıları düzenledi; Abadan’daki petrol tesislerini yaktı. Buna tepki olarak harekete geçen İngilizler, 12-14 Nisan 1915’te Türk ordusunu Şuaybe’de ağır bir yenilgiye uğrattılar. Süleyman Askeri intihar etti.
29 Nisan 1916’da Von der Goltz Paşa Komutasındaki Osmanlı 6. Ordusu’nun İngiliz birliklerini Kut’ülAmara’da yenilgiye uğratıp esir almalarından sonra, Nuri Paşa ve Rauf Bey yönetiminde bir Teşkilat-ı Mahsusa birliği savaşta tarafsız olan İran ve Afganistan’a girerek burada yerli kuvvetlerden oluşturacağı birliklerle İngilizleri arkadan vurmayı denedi. Mareşal Liman vonSanders’e göre bu macera, Irak’taki Türk yenilgisinin nedenlerinden biri oldu.[7]
Ermeni Tehciri’nde Teşkilat-ı Mahsusa
Ermeni soykırımı iddialarını savunan tarihçilere göre, bu gizli teşkilat iddia edilen soykırımı gerçekleştirmede kullanılan örgütmüş. İddialara göre, Talât Paşa hükümetinden sonra yeni hükümeti kuran Ahmet İzzet Paşa teşkilatın tüm belgelerini yok etme emri vermiş. Teşkilat-ı Mahsusa’nın iddia edilen soykırımı gerçekleştirmiş olan örgüt olduğu iddiası, Andonyan belgeleri ve 1919/1920 İstanbul savaş mahkemeleri yanında, soykırım tezini ispatta kullanılan başlıca iddialardan biri. GuenterLewy’nin verdiği bilgilere göre, Teşkilat-ı Mahsusa hakkındaki iddiaların belgelerde doğrudan dayanağı yok ancak bu iddialar, bu belgeleri okuduğunu belirtenlerin kuşkulu varsayımlarına dayanmaktadır. Lewy, soykırım tezinin savunucularından olan VahaknDadrian’ın, orijinal kaynakların imkân vermeyeceği varsayımlarda bulunduğunu bildiriyor.[8]
Stoddart’a göre, Teşkilat-ı Mahsusa, Ermenilerin sınır dışı edilmesinde herhangi bir rol oynamamıştır.[9]
Teşkilat’ın Kadrosu
14 Kasım - 23 Kasım 2005 tarihleri arasında Yeni Şafak gazetesinde Abdullah Muradoğlu tarafından Teşkilât-ı Mahsusa hakkında 10 bölümlük bir yazı dizisi yayınlanmıştır. Bu yazı dizisine göre Teşkilât-ı Mahsusa’da görev yapmış ünlü kişilerden bazıları şunlardır:
Mustafa Kemal Paşa, Enver Paşa, Binbaşı Süleyman Askeri, Mehmet Akif Ersoy, Eşref Kuşçubaşı, Teğmen Yakup Cemil, Dr. Bahattin Şakir, Mithat Şükrü Bleda, Ohrili Eyüb Sabri, Fuat Balkan, Teğmen Hilmi Musallimi, Said Nursi, İsmail Canbulat, Piyade Subayı Rasuhi Bey, Filibeli Hilmi Bey, Şerif Burgiba, Arabistan’da İbnür-Reşit, Nuri ve Halil Paşalar, Ali Fethi Okyar, Hacı Selim Sami, " Kel Ali " lakaplı Ali Çetinkaya, ilk tayyareci şehitlerden Sadık Bey, Çerkez Reşit Bey, Ahmet Fuat Bulca, Nuri Conker, Rauf Orbay
Fehmi TAZEGÜL
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.