- 800 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
SİBER DÜNYANIN AHLAK SORUNU
Günümüzde toplumsallığı bireyselleşmeye, geleneği sekülerleşmeye kurban vermeden ,elde edilmiş kazanımlarımızdan olmadan, ahlâki bir temelde birlikte yaşama imkânını sunabilecek koşulların oluşmasına ne kadar çok ihtiyacımız var.
Gündelik yaşamımızda durduğumuz ideolojik konumlanışımızın yansımasındaki ahlak anlayışımızı ortak değerlerlerle nasıl buluşturacağız?
Kendimizi belli bir görüşün, inancın,kuramın veya ekolun içerisine hapsederken, sınırlarımızı aşarak ortak bir duruşu nasıl sergileyeceğiz?
Doğrunun kendimiz ile var olduğunu zannetmek,eğriliğimizi mi yoksa zenginliğimizi mi ortaya koyuyor?
Kendisi ile mahkemelik olan ve ömrü davacı ya da davalı olarak,aklı mahkemelerde geçen bir anlayışın salt akla duyduğu sınırsız inanç yüzünden insanların ağır bedeller ödemek zorunda kaldığı, yüksek oranda psikotik ve nevrotik rahatsızlığa uğramış bireylerin oluşturduğu bir toplumsallıkla karşı karşıya mı gelmekteyiz?
Eşitlik, özgürlük ve adalet gibi değerlerin benimsetilmesinde inanç ve fikirlerin kendisini hakikatin temsilcisi olarak ilan etmesiyle her biri artık büyük bir mitosa dönüşmektedir. Modern düşüncenin kurucu özne olarak belirlediği insan, aklını kullanarak bütün bilinemezliklere,belirsizliklere son vereceği iddiasında bulunmaktadır. Sekülerizm, evrenin kozmolojik ontolojisini yeryüzündekilerin bilgisine sunacak kadar kendinde cesaret bulan bir yaklaşımla, üstesinden gelinemeyen ölümlülüğü bile aşarak onu üstesinden gelinebilen bir hastalık haline dönüştürmeye çalışmaktadır.
Modern bilim, doğanın gizemli yasalarını ortaya çıkararak bütün bilinmezliklere bir son vereceğini ve bunu da evrensel ilkeler ve modern hakikatler adına yaptığını iddia etmektedir.
Günümüzde çok hızlı bir değişim ve dönüşüme sahne olan dünyamızda ,gerek siyasi ve ideolojik gerekse ekonomik ve sosyolojik açıdan bir belirsizliğe doğru sürüklenirken, yerleşik düzenlerin aşınmaya, geleneksel değerlerin yıkılmaya başladığı ve aynı zamanda hiç kimsenin güvenliğinden emin olamadığı bir durumun yaşanmakta olduğudur.
İnsanlar benliklere, kültürel kimliklere ve yerel değerlere önem veren öğretilere sarılmalı ve onların peşine mi düşmelidir? Bütün insanlık için sesini yükseltecek ya da sesini yükselttiğinde insanlık tarafından dinlenecek ve itaat edilecek kadar yerel bir akım var mıdır?
Günümüz dünyasında, ilke olarak bütün yaşam biçimlerine izin verilip,hiçbir yaşam biçiminin, herhangi bir yaşam biçimini önemsiz kılmaması mümkün müdür?Farklılıkların baskı olmaktan çıkıp, eylem ve çözüm gerektiren bir sorun olarak yorumlanmadığı zaman, farklı yaşam biçimlerinin barış içinde birlikte yaşamaları, mümkün olabilir mi?
Küreselleşme olgusu,sadece politik ve ekonomik alanda değil bütün alanlarda etkisini göstermektedir.Sermayeyi,siyaseti,emeği yerelden koparmayı amaçlayan evrensel bir dönüşüm olgusu ahlaki değişimi dışında tutmaz.
Modern toplumların en önemli özelliği, haritada kalın çizgilerle çizilmiş olan bir ulus-devlet sınırına sahip olmalarıdır. İmparatorlukların yıkılması ardından verilen kanlı mücadeleler ve bu mücadeleler sonucunda kurulan bu devletler, kendi içinde yeni bir tarih, toplum, kültür ve ideoloji de oluşturmuştur. Kendi sınırları içinde yaşayan ve devlete vatandaşlık bağıyla bağlanmış olan herkes ulusal devletin ve onun modernlik projesinin güvencesi altında kabul edilir.Ulus devletlerin sınırlarını silmek isteyen küresel dinamikler, modern toplumları tehdit eden başlıca unsurlar olarak görülmektedir.Sahip oldukları mutlak iktisadi, askeri, kültürel ve siyasal egemenliklerle korunmaya çalışan bütün egemenlikler, teker teker, küreselleşen güçlerin baskısına direnmektedir.
Modern düşüncenin her şeyi akla indirgeyen anlayışının sorunlu olduğunu, bu açıdan insanlığın yeni bir etik anlayışa ihtiyaç duyduğunu, bunun asgari şartının da, ahlâki bir tutumdan kopmadan ama aynı zamanda farklılığı da ayrıştırıcı bir unsur olarak görmeden birlikte yaşamanın varoluş koşullarının oluşturulması gerekmektedir.
Yaşadığımız toplumda yerel farklı inanış ve fikirlere sahip olarak birbirimizle uğraşırken küreselleşmenin etkisinde yavaş yavaş kayıp mı oluyoruz? Dünyanın siber bir mekana evrildiği günümüzde,biz nereye evriliyoruz sorusunu sormak zorundayız var olabilmek için.
Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi,
İster puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel... MEVLANA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.