- 816 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlığa Alıştıkça
Kül tablası misali kokuyor saçlarımın her bir tanesi
Nasıl bilmiyorsa saçlarımın her hangi bir teli pis koktuğunu
Hiç kimse de bilmeyecek, güleç yüzümün ardında ki kalbimin ruhsuzluğunu
Yanlızlığa alıştıkça kendini daha çok büyük görüyorsun diğer insanlardan, "kimilerine göre KİBİR olsa da" umursamıyorsun bir zaman sonra neyin ne olduğunu.
Yıkık dökük bir meyhanenin tembel ve miskin garsonu gibi, boş vermişlikle yaşamaya çalışırsın hayatını da, beceremezsin.
Bir zamanlar kutsallaştırdıkların aklına geldikçe kendini yok etmenin hakkını kullanmak istersin, tüm piskoloji doktorlarının itirazlarına rağmen.
Sonra kulağına fıslıdar sağ omuzunda ki melek "GÜNAH; yapma GÜNAH" diye, işte o zaman sadece parmak uçlarından çıkartırsın tüm hıncını
Kanatırcasına, parçalarcasına
Oturursun tüm erdemin ve gururunla, kalbinin kırıklıkları ile her saniyede biraz daha yaşlanmışlıkla
Dönüp dolaşıp hep aynı yere gelirsin sanki başka gidecek yer yokmuş gibi ve dünyanın sadece 15 metrekarelik odan kadar küçük olduğunu sanarcasına, daha da sıkılırsın hayatından.
Dinlediğin bir kaç hüzünlü melodinin kırık notalarında biraz daha his edis edersin kanının damarlarından nasıl çekildiğini.
Paslı çivilerle onları kuytu köşelere mıhlaak istesen de, geçmişin hayaletleri bırakmaz hiç bir zaman peşini.
Aynalara her baktığında yıkılmış ve mahf olmuş suretini gördükçe üzülsende, dışardan bir kale gibi dik durup tüm endamınla yürümeye kalkarsın
Kafa tutarsın tüm kabadayılara ve mafya bozuntularına
Küstahça kelimeler türetip, bu dünya ya bir paslı çiviyide ben çakacam dersin.
Oysa tüm çaban biran önce ölmektir ve kendine sadece mazeretler ararsın, yada kendi katillerini yaratırsın
Kimse ama hiç kimse içinde ki acıyı, yaşanmışlıkları ve cehennemi bilmez ve sana ne kadar komik olduğunu söylerler.
İşte o zaman tüm harfler susar, kelimelerin köküne kıranlar girer ve cümleler öksüz kalır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.