3
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1656
Okunma

69 a BASMAK
Ne zor bunca yılı , her gün babanızın o küçük zevkine söverek tamamlamak. Ya çalacaktın çaktırmadan, ya da çalmayı öğretecektin, ders verir gibi usulca. Zaman, o eski zamanlar değil babacığım. Eline aldığında ud’unu; hem çalar hem söylerdin, " Bir göz aşinalığı var aramızda, sanki kırk yıllık dost gibiyiz biz ikimiz". Ne dost kaldı , ne de aşina bir yüz var çoktandır. Geçim derdi, yarın korkusu en önde. Gazete okumayan, haber dinlemeyen , yorum yapmayan mal sahiplerinin anlayışsızlığı, kutuplarda esen soğuk rüzgarın renkli ışıklara bezenmiş tozan kar tanelerince bıktırıcı. Aynalara baktığımda gitgide puştlaşan gözlerimi ,buldoğ köpeği gibi sarkan yüzümü, bembeyaz saçlarımı görmek bile yoruyor, iyice tekleyen kalbimi. Her gelen selam, her yavşak iltifat, her acıtıcı kinaye , yüz okka sarılıp nefis kokularıyla pişen et dönerden, kızarmış bir parçasını küreğin içine düşürmeye , koca bir göbeğin en dip köşesine tıkmaya hazır, zengin doyurmaya proğlamlanmış beyaz takkesinin yağlı kenarlarından utanmayan yılışık adamın sahte sesiyle " Buyurun , nefis ,nefis" diye çığırtması gibi . Sadece kızart be usta , sadece kızart ,altında ki o çiğ et, o yağlı kuyruk çıkmasın ,kokusu da çok güzel ,midesi sağlam, parası çok olana. Züğürtler, ne yapmalı Usta? Koklamayla, karın doyar mı Usta? Cepler bomboş Usta.
Bir çocuk görüyorum, o dev sandığı babasının yüzüne bakarak yürüyen. Önüne bakmıyor bile. Onu tutmuş ,o güçlü eller var nasılsa.Takılsa bir taşa ayağı, tutacak demir pençeler, sonra saçlarından okşayarak, öperek yumuşayacak pamuk eller ,şükreden bir yürek ...Öpülesi, koklanası .Bunları ben beceremedim be baba. Oysa öğretmiştin sen. Atmış sekiz yıl bitti. Kira ödenmedi, vergiler yatmadı, araba çok eskidi arıza çıkartıyor, evin ihtiyaçları, çocukların binbir dertleri de üzerine.Yine de 69 güzel bir çağrışım. Anlarsın .
Artık, sırtını ormana dayamış bir küçük ev, cins tavuklar, iki köpek, halı gibi çim bahçe ve gürültüden, insanlardan uzak Marmaris’te, köyde bir yaşam istiyorum. Hem de, seninle denediğimiz köyde Babacığım. Önce anamı kaybettim, sonra tam doğum günü pastamı keserken 22 Mayıs 2017 günü, can dostum Ömer Kaya’nın vefatini öğrendim Haşmet’ten. Sonra da dostum, Kemal Paraciklioğlu’nu kaybettim. Elime bu yüzden kalem ,kağıt alamıyorum. Bazen rüyalarıma giriyorsun da ,ertesi gün içim gülücüklerle doluyor. Bazen de duvarın dışında kalmış gibi hissediyorum kendimi. Çok zor bir atmış sekiz yıl geçirdim babacığım. Varlık ve yokluğun yanında ; ihanetler , kancıklıklar, göz yaşları da gördüm ,en yakın bahçelerde. Yaşadığım atmış sekiz yıl boyunca , mutlu olup ’Ohh’ dediğim atmış sekiz saati geçmez. Hayat bir ıstıraptır derdin, doğruymuş baba.
Yine başladı "İyi ki doğdun " teraneleri. Herşey ne kadar sıradan, ne kadar basit. İyi ki doğdun ha ! Artık bitmeli bence. Uzadıkça doğum günlerini kutlaya bilecek dostlar da azalıyor. Yoksa bir vuslat mı var kaybettiklerimizle ötelerde?
Neden insanlar bu kadar unutkan?
Ya vefa nerede, surlara varmadan solda ki son sokakta mı hala?
Atamın bardağı da çok afili durur camın içinde.
Leblebisiz pek de tadı olmuyor ,değil mi?
Ve kapının eşiğinde ki, mermer basamağa bakmadan geçme , bıçakla kertilen Edirne kaşarı gibi oyulup aşılmış, ibretlik günlere misal.
E.Yaşar Ovalı 22.05.2018