Ekmek, gazete, kitap
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Önce şiirlerden biri kanadı,kan kokusu mürekkep kokusuna karıştı
Okuduğu eserlerden duyduğu manilerden,payına düşen bir lokma ekmek
Bir yudum su...
Adam gazeteciden gazete,fırından taze mis kokulu francalalar aldı...
Ekmeği gazeteye sardı diğer eli doluydu...Ekmek çekiciydi,cilveliydi yaklaşıp gazetenin kulağına fısıldadı...
-Ne haber? Gazete mağrur,fakat dertli dertli-Ne olacak iyi değil gitsem şimdi doktora,kanserden tut bir sürü hastalık bulacak,iç kanama var diyecek.
Daha bir sürü dert, anlayacağın haberler he zaman ki gibi değişen bir şey yok, iyi değil yani gitgide kötüye gidiyor...
-Sen nasılsın nasıl gidiyor?
-Ne olacak her gün eksiliyorum çalıp duruyorlar iğne ipliğe döneceğim de, bak ama bunun haber değeri yok yazma aynı tas aynı hamam...
Yağmur yağıyordu duvarlar ağlıyordu...Yağmur, öyle şiddetliydi ki bütün afişler çıplak kalıp utançlarından yere inip sele kapılıp eridi gitti...
Toparlayıp birkaç sayfaya,sığdırmak ömrü...
Belleğinde öyküler,burnunda matbaadan yeni çıkmış kitap kokusu...
Bir an ormanları hatırladı adam; geyikleri,sincapları daldan dala sıçrayıp atlayan o sevimli maymunları...
Sonra yoluna devam etti,birleştirip şehrin iki yakasını...
Dönüp bakmadı da baksaydı görecekti,duvarlar hala ağlıyordu...
Hepsi ne içindi? bir lokma ekmek bir yudum su...
Hayatını, hayatında olanları olacakları,kurguları,birbirine harmanladı...
Üçyüz altmış beşle çarptı,yetmişi,toparlayıp birkaç sayfaya sığdırdı ömrü...
Islanıyorlardı yağan yağmurun altında,umutlarının kalan son gözyaşlarıydı...
Ekmek kokusu,kan kokusu,matbaadan yeni çıkmış kitap kokusu...
Bir lokma ekmek,
Hepsi hepsi bir yudum su...
Durup soluk aldı,etrafına bakındı.
Gele gele, bir deniz kenarında bulmuştu kendini.
Hayat devam ediyordu,deniz rüzgarla sevişiyordu,sular kabardı,kabardı...
Tekne yan yatmıştı,yakınlarda ne bir gemi ne bir sandal vardı...
Sulara gömüldü hayalleri,derken bir ada çıktı suyun üstüne, bir el, onu alıp adaya çekti...
Akşam olmuştu, gökte ay ve binlerce yıldız yanıp yanıp sönüyordu...Aklına ölümü geldi,yaktı tazecik ölüsünü,savurdu küllerini marmaraya, acıktığını hissetti...
Gazete rüzgarda uçup gitmişti de Allah’dan ekmek hala elindeydi derin bir soluk alıp,ekmeğin çıtır tarafından koca bir ısırık aldı...
Daha ölmemişti yaşıyordu...
İçini çekti, şimdi keşke orada olsaydım diye hayıflandı,karşımda,Kos adası...
Ve Begonviller de, bir an önce açsaydı diye düşündü...
Kışı da gözlerinin önünden ve yüreğinden kovup gidip balkonunda ki kanepede yeniden hayallere daldı...
23-Mart-2009/Bodrum
Yüksel Nimet Apel
Edebiyat defteri sayın yöneticisine ve ekibine "EKMEK GAZETE KİTAP" isimli deneme mahiyetindeki yazımı emek verip okuyup değerlendirdikleri için kalbi teşekkürlerimi sunuyorum
YORUMLAR
Güne gelen emeği içtenlikle kutlarım. Hayatın içinden bir yazıydı. Özellikle gazete ve ekmeğin arasında geçen diyalog çok dikkat çekiciydi ve öyle güzel özetliyordu ki günümüz durumunu.
Yine de hayal etmeden yaşayamıyor insan her şeye rağmen
İçindeki kışı öteleyip baharlara yer açmak istiyor.
Saygılarımla