Seçim Kılavuzu
"Bu vatan toprağın kara bağrında sıra dağlar gibi duranlarındır." mısrasıyla başlayan Şair Orhan Şaik Gökyay’ın, Bu Vatan Kimin adlı şiiri. O şiiri okuduğunuzda içiniz ürperir, bir tuhaf olursunuz. Bu vatan için kara toprağa girenleri görürsünüz şiirin içinde.
Bu vatan bizim olana kadar ne çileler çekilmiş olduğu gerçeğini unutuyoruz zaman zaman. "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" ya da " bu vatanı ben mi kurtaracağım" misâli, etliye sütlüye karışmayan topluluklar var milletimiz içinde.
*İlhan Selçuk "Her insan yaşamı boyunca kendi heykelini yontar!" demiş. Kendi heykeliniz ne durumdadır diye hiç düşündünüz mü şimdiye kadar?!
2019 yılında yapılması planlanan seçim tarihi 24 Haziran’a alındı. Herkes terazisini alsın, yönetimde olanların, muhalefette olanların artılarını eksilerini tartsın, sonra vicdanının gerçek sesine kulak versin ve vatandaşlık görevini yerine getirip gitsin oyunu kullansın. Vicdanınız sizin karar vermedeki tek kılavuzunuz.
Ayrıca Haziran ayı yaz mevsimi demek ki,
"Uzanmışım kumsalda
Güneş damlar içime
Kurumuş dudaklarımda
Unutulmuş bir beste
Yaşıyorum aheste "
t a t i l d e y i i i mm... diyenlere: yok öyle, tatildeyim, nasıl gidilir tekrar geriye o yol söylemleri. Bu cennet ülke bizim, öyle bedava yaşamak yok kardeşim. Oyunuzu her kime verecekseniz verin, ama mutlaka verin. Bir tek oy/ dan ne çıkar demeyin. En azından bu görevimizi tam yapalım. Her kişi bir oy/dan ne çıkar dediği takdirde binlerce oy kaybı çıkar ortaya.
***
Türkiye’de okullaşma ve okur – yazarlık oranının yüzde 96,5’lere ulaştığı ancak TÜİK verilerine göre de okuma- yazma bilmeyen 2 milyon 663 bin kişi olduğu açıklanmış medyada.Türkiye’de seçmen ilk kez hem Cumhurbaşkanı’nı hem de parlamentoyu aynı anda seçecek.
Zaten okumayan bir toplumuz, bir de bu durum söz konusu olunca, vatandaşların nasıl oy kullanacağı konusunda önceden dağıtılacak kılavuzlarla bilgilendirilmesi gerekir diye düşünüyorum. Bunu kâğıt müsrifliği olarak görmeyelim lütfen, çünkü seçim propagandalarındaki çevre kirliliği bize müsrifliğin âlâ manzarasını sunmaktadır.
***
Her insanın kendi içinde yaşattığı idealleri vardır. Bu ideallerin gerçekleşmesi için çaba gerekir. Oy vermek " futbol takımı tutar gibi " olmamalıdır. Ülkeyi ileriye taşıyacak, gelişmişliğe doğru yol aldıracak, ideallerimizi gerçekleştirebilecek fikirde kişi ya da kişileri düşünerek kullanın oyunuzu.
Bizden sonra, çocuklarımızın,torunlarımızın refah içinde yaşamaları için doğru kararı vermek gerekir. Tercihlerinizde partilerin vaat ve icraatlarının rolünü göz önünde bulundurun. Ne demişler, ne yapmışlardır? Söz ve icraatları ne kadar gerçekçidir? Halkın sorunlarının çözümüne ilişkin ne yapmış, ne yapmamışlardır ? Bugünkü ülke şartlarında ne yapabilirler?
Aydınlık yarınlarımız olsun dileğiyle....
Sevgiyle kalın
Hâdiye Kaptan
YORUMLAR
Gerek yazı gerekse yorumlar ilgimi çeken anlatımları önüme koymakta
Ona göre naçizane bir değerlendirme benimkisi de
Her şeyden önce, Türkler binlerce yıllık tecrübeleriyle devlet idare ederler. Bu yolda kişiler ancak vasıtadır. Bu gerçek devletin işi kalmaz sözüyle bürokraside, kamu idaresinde de aradığı karşılığı bulmaktadır.
Ayrıca ben gidersem/biz gidersek işler kalır demek, ardından gelenin maziyi sorgulayacağı endişesi değilse eğer, korku imparatorluğu inşa etmektir kanımca.
Kuşkusuz hükûmete ve sayın cumhurbaşkanımıza karşı değilim. Meziyetler ve hizmetler kendini gösterebilir. Ne var ki, özellikle seçim dönemlerinde dehşet bir propoganda ortamı oluşturulmakta. Bunda siyaset ve medyanın aktörlerinin büyük rolü bulunmakta. Ne yapıldıysa 2002'den bu yana inşa edildi havası estirilip, öncesinde neredeyse hiçbir şey yapılmadı yönünde esip gürlenmesi hazin. İlginçtir aynı düşünce rahmetli Menderes ve Özal'ı yer göğe koymaz zaman da geldi mi. Peki bu siyasiler ve dönemleri de 2002 öncesi değil mi? Hatta 1965-71 arası Adalet Partisi evresi de akla gelecektir. Ve dahi on bir yıllık harplerden yanmış yıkılmış vaziyette çıkılan ve bir imparatorluğun yıkıntıları üzerinde inşa edilen Mustafa Kemal Atatürk Türkiye'sinde hiç mi bir şey yapılmadı müspet yönde?
Geçen hafta bir programda televizyon kanalının muhabiri, vatandaşa mikrofon uzatıp nereye oy vermeyi düşündüğünü soruyor. CHP diyen bir hanıma hemen kontra bir sual. Tek parti döneminden iki icraat sayabilir misiniz? Oysa gerek tek partili gerekse çok partili dönem hükûmet icraatları dönemlerinin sanayi veya kalkınma planları dairesinde hedeflenenler/gerçekleştirilenler bağlamında değerlendirilir ki; Türkiye İktisat Tarihi kapsamında ele alınır. Dolayısıyla 2018 Türkiyesinde kişi yetmiş yıl öncesini izlemek zorunda mı oyunun bilinç düzeyini ispat düzleminde hani? Muhabir sanki AKP teşkilatından bir görevli gibi bir hırslanıyor. Kardeşim, sen sordun reyini, vatandaş iletti, bitti, nokta.
Seçimden sonra da oy veren oy vermeyen herkese teşekkür ediliyor. Demokrasimiz kazandı deniyor. Hani başka partilere oy vermek bir nevi vatana ihanetti? Seçimden sonra ortam gevşiyor, nasılsa kazandık, farklı oylara hüsnüniyet göstermekte başımızın gözümüzün sadakası olsun havası estiriliyor adeta.
Nihayet hocam
Siz seçimden önce yazmışsınız bu değerli yazınızı
Benimkisi "Geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye" makamında olsa da her dem rehberlik edebilecek kıvamda gördüğüm yazınıza eşlik etmekte beis görmedim
Kuşkusuz seçimleri ve sonuçlarını rabbim vatanımıza, milletimize, devletimize hayırlı kılsın dilerim
Tebrik ve teşekkürlerimle
Saygı ve selamlarımla...
levent taner tarafından 6/27/2018 1:23:05 PM zamanında düzenlenmiştir.
sizlere saygilarimi sunarim ilk önce cok güzel secim degerlendirmesi yapilmis,özet olarak ve net,kavgasiz gürültüsüz,hakaretsiz bilerek degerlendirme olunca ,insan takdir etmeden gecemiyor,ben de almanyada nürnberg sehrinde isci emeklisi 68 yasinda beyim,gün oldu sola gün oldu saga oyumu verdim ,ama sadece iki defa nasip oldu,bugün iktidarin degismesi gerektigine inaniyorum,degisince türkiye batar diyenlerden degilim,bilakis degistirmek gücümüze güc katacaktir inancina sahibim,öylesine hatalar yapildiki af etmek mümkün degil,hakkim helal olsun diyene rastlamadim,bir telefon konusmasi yaptin diye 2 senedir genccecik iki ögretmeni yok ettiler sildiler geziyorlar,günah degilm,saygilarimla.esen kaliniz.dertlestik sizin gibi modern iki insani bulunca ,
sahaf
"hiç kimse vazgeçilmez değildir" ve ölümlüdür her insan. Bunun bilincinde olsa idik şimdiye kadar çoktan değişmişti her şey. Ne varsa o koltuğa yapışan kalkmıyor bir daha. Bu ölümlü dünyada bu kadar hırs ve Yüce Rabbime şirk koşacak kadar ileri giderek söylenen laflar. Aymazlık olsa bunun adı, o da nereye kadar. Aklınız fikriniz yok mu kardeşim? Bir cahil adamın eli eteği öpülüyor, sonra kandırıldık. Bir insan kaç kere kandırılabilinir. Lades oyunu mu bu? "Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır"
Teşekkürler ediyorum ayırdığınız zamana.
Aydınlık olsun yarınlarımız
Sevgiyle kalın
Eyvallah sayın erbabı kalem, sayın şairim. Yazdığım yorum biraz uzun oldu ve bir parça da sanki yazınızın anlamından uzaklaşmışım gibi görünse de aslında bir noktaya değinmek istedim. İnsanlar birilerinden vazgeçerlerse sanki ülke batacakmış gibi davranıyorlar. Ölümüne peşine gittikleri kişilerin yanlış yapacağını kabul etmiyorlar. Allah sonumuzu hayr etsin inşallah. Neyse. Muhalif olan herkesin hain ilan edildiği bir dönemden geçerken benim gibi insanların çok konuştuğu!!! söyleniyor. Hiç bir zaman güçlü diye zalimin tarafında olmadım, olmayacağım.
Ayrıca beni renklendirmişsiniz😀 Sizin de hayatınızın renkleri hep böyle canlı, cıvıl cıvıl olması dileklerimle. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız, vesselam.
Halid Bin Velid; Büyük komutan, girdiği her savaştan zaferle çıkan, savaşları başarı ile bitiren, Allah’ın Kılıcı lakabını almış, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük komutanlarından biriyken ve zaferleri devam ediyorken dönemin halifesi Hz. Ömer tarafından başkomutanlık görevinden alınıyor ve sebep olarak deniyor ki;
- İnsanlar onu gözlerinde o kadar büyüttüler ki Allah’ı bırakıp başarıyı onun elde ettiğine inanacaklarından korktum.
Ve yine Hz. Ömer diyor ki;
- Onun elde ettiği başarıların,sadece onun cesaret ve kahramanlığından kaynaklanmadığını bu başarıları ona Allah’ın nasip ettiğini, Allah’tan geldiğini, komutanla alakasının Allah’ın dilemesiyle olduğunu, bütün insanların bilmeleri ve görmeleri gerektiği için böyle hareket ettim...
Çünkü o günlerde insanlar 'Eğer Halid Bin Velid varsa savaşı kesin kazanırız, o yoksa kaybederiz' diye düşünmeye başlamışlardı.
Hz. Ömer, Halid Bin Velid’e de diyor ki;
- İnsanlar kazanılan savaşları elde edilen zaferleri senden bilip, senin sayende olduğunu sanmaktalar. Korkarım ki bu onları şirk haline sokabilir, Olur ki sen de bu zaferleri ben kazanıyorum sanarak, kibre kapılabilir, bu zaferlerin Allah’tan geldiğini unutarak şirk haline düşebilirsin. Senin için de toplum için de hayırlı olan senin bu görevden alınmandır. (Nitekim yeni komutan Ebu Ubeyde b. Cerrah döneminde de İslam orduları çok önemli zaferler kazanmış, önemli fetihlerde bulunmuştur.)
İnsanların başarılarının altında kendi zekâları, cesaretleri, dehalarının payı olabilir ama gerçek odur ki bizler olanları kişilere mal ederek; o yaptı, o etti, o olmasaydı bu işler olmazdı, onun sayesinde bu ülke bu halde diyorsak, bizler Allah’ın dilemesini bir kenara koyarak “şirk batağına” batıyor olabiliriz.
Öte yandan; komutan, yönetici, lider ve benzeri pozisyonda olanlar da gerçekleşen hizmetleri kendilerine mal ederek her şeyi ben yaptım, ben ettim, ben olmasaydım sizler uçurumdaydınız, bizler sizi ayağa kaldırdık diyerek toplumun önüne çıkıyorlarsa onlar da Allah’ın iznini ve nasibini unuttukları veya dile getirmedikleri için şirk batağına batıyor olabilirler. Üstelik Allah zamanla bu kişilerin hayırlı hizmetlerde bulunmalarına da müsaade etmeyebilir.
Unutmamalıyız ki bütün makamlar, mevkiler, zenginlikler Allah’ın çeşitli sebepler dairesinde insanlara nasip ettiği dünyalıklardır ve çok ağır imtihanlardır. Ki bu makamları Allah insanlara lütfundan mükâfat olarak mı, kahrından azap olarak mı nasip etmiştir bilemeyiz. Eğer insanlar bu nasiple haksızlığa, hırsızlığa sebep olmadan hayırlara sebep olabiliyorlarsa bu durum lütuftur, yok birilerinin hakkını yiyerek, zulmederek kendilerine ve çevrelerine çıkar sağlamaya çalışıyorlar veya buna sebep oluyorlarsa bu durum ise kahırdır ve azap sebebidir.
YUKARIDAKİ NOT ALINTIDIR.
Geçenlerde Muharrem İnce, "Artık sağcı solcu yok, o defteri kapattık. Meydanlarda Nazım Hikmet'ten de şiir okuyacağız, Mehmet Akif Ersoy'dan da. Hepsi bu toprağın insanı. Artık sağcı, solcu değil, bir büyük uzlaşma, bir büyük şemsiye, bir büyük birlik, bir büyük dirlik olacak. Onun adı cumhuriyet. Çocuklarımız, geleceğimiz, derdimiz bu." diye konuştu.
İnce nin beyanı fikirlerimi özetliyor. Biraz uzun oldu. Kusura bakmayın. Memleketimizi sadece bir kesimin tekelinde olması gerektiği diktesi kanımıza dokunur hale geldi. Belli bir kısım dışında kalan herkesin hain ilan edildiği bir ülkede herkesi kucaklayacak birilerinin olması gerektiğine inanıyorum. Korkunun hakim olduğu bir ülke görmek istemiyorum. Allah memleketimizi korusun. İsrafla, haramla, hırsızlıkla, yolsuzlukla, korkutmakla hareket etmek isteyenlere fırsat vermesin.
Ülkemizin, çocuklarımızın geleceği adına kaleme aldığınız paylaşım için şükranlarımızı sunuyorum. Sizin gibi bilinçli, duyarlı insanlar var oldukça daha da güvenle bakacağız yarınlara. Saygılarımla. Sağlıcakla kalınız.
sahaf
gerek alıntı yazı, gerekse sizin yazdığınız düşünceleriniz içinde, ülkenin şu andaki modelinden bölümler sunar gibi.
Vatandaş olarak yapmamız gerekenin çok önemli olduğu bilincine varmalıyız. Ben de bana düşenin evvelâ bir fikir beyan etmek olduğu kanısına vararak yazıyı kaleme aldım.
Gerek yazıyı okumak, gerekse yorum yazmak için ayırdığınız değerli vaktinize çok teşekkürler ederim.
Umalım güzel yarınlara uyanalım.
Güzel yüreğin dert görmesin. Sevgi,selam,sağlıcakla kardeşim.