BE KARDEŞİM
BE KARDEŞİM
Kimi günler yaptığım gibi bugün de sokağa çıktım. Dolaşıp durdum bir süre avâre avâre... Sokaklar sağlı sollu kahveler kahveler... İçleri tıklım tıklım genç, orta yaşlı ve ağırlıklı yaşlılarla dolu masa masa... Dört kişi, altı yedi kişi...Dördü oyun oynuyor, üçü seyrediyor. Kaptırmışlar kendilerini taş ve kâğıt oyunlarına...
Hiçbirinin umurunda değil...Ne Hasdaldakiler, ne Silivridekiler... Nicedir kızıyorum bunlara....Aymadılar bir türlü. Bu yoz düzenin harcına su taşıdılar, taşıyorlar. Yetingendiler, yokluğu, yoksulluğu, yazgı diye belle-diler.
Onların aymayışlarının, gözlerindeki perdeyi yırtıp gerçekleri görmeyişlerinin suçunu aydınlara yüklerdim eskiden...Şimdilerde tam tersi... Halk düşmanı kesildim nerdeyse...
Suç kimin? Sorusu usumu tırtıklayınca Nazım Hikmet’in sesi çınlatıyor kulaklarımı...
"Koyun gibisin be kardeşim.
Gocuklu celep kaldırınca sopasını
Sürüye katılırsın hemen
Ve adeta mağrur koşarsın salhaneye...
Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer
Ve hâla şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
Kabahat senin
-demeye de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu senin kardeşim."
Ozan söylenecek son sözü de söylemiş. Bize diyecek bir şey kalmamış koyuncağızım. Şubat 2010
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.