- 636 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
BOZO
BOZO
Bir minnak köpekçik. Kangal kırması olmalı. Dabıl dubul yürüyor. Sevimli mi sevimli. Sabah yürüyüşünden dönerken Hacımin (Hacı Emin)’in odasının önünde takıldı peşime. Bir keyif bir keyif. Dilini çıkarmış bir karış.”Hah! Hah! Hah!” soluyarak geldi peşim sıra.
Hemen süte ekmek doğrayıp koydum önüne. Yalap şap yutuverdi. Bahçede koşturuyor. Ben nereye gitsem ardımda. Arılığa vardım. Bizimki gölgem oldu yanımda. Arılıktan döndüm. Bu kaldı orda. Az sonra baktım feryat figan bir kaçışı var. Allah sizi inandırsın ardından kurşun yetişmez. Onunla birlikte birkaç arı da gidiyor. Köpekçik kaçıyor, arılar uçuşuyor üstünde. Bunun çenilemesi epey devam etti. Nihayetinde sakinleşti.
.
Biz böyle bir iki gün bununla haşir neşir olduk. Arayıp soran yok. Tam sahipleneceğiz bu çirkini. Muhtar Ferat binmiş motora köşe bucak aranıyor. Fatma’m görmüş:
-Hay’rola Ferat keşif meşif mi var? Bi şiy mi arıyon?
-He abla. Geçen Çakmak’tan bi enik getirdim. Gaybitdik de…Onu arıyom.
-O kopek yavrısı bizde Ferat. Bizde galsın şimdilik de Mersin’e gideken size virek.
-Olur abla.
.
İyi oldu, iyi. Elimiz sağlamlaştı. Şimdi bu çirkine bir ad lazım. Tam bu sıralar Mersin’den Hatice, Sencer, Kaan ve Seymen geldiler. Seymen bir sevindi ki sormayın. Hatice isim arayışına girdi. Birkaç isim önerdi. Ben bunlardan “Bozo”yu beğendim. Çirkinin adını “Bozo” koyduk.
.
Bozo deyince bir zamanlar Belörenli Hamza Çavış Oğulcuk’a geldi. Gara Osman arkadaşı. Onun odasında oturuyorlar. Oda kalabalık. Öğle sonrası. Mustafa Açıkgöz duymuş.Lakabı Işgıya(Eşkıya)’ydı rahmetlinin. Neden öyle derler bilmem. Dedi ki kendi kendine Işgıya:
-Gidiyim de Hamza Çavış’a hoş geldin idiyim.
Geldi. Ayakkabısını mabiyne çıkardı. Girdi odaya. Selam verdikten sonra. Hamza Çavış’a hitaben:
-Ha bozo…Ha bozo…Ha bozo…dedi. "Hamza Çavış" diyecek de diyemedi. Takılmış plak gibi tekrara devam etti. Bu sırada gülüşmeler... Gara Osman Işgıya’yı susturdu:
-Temam Işgıya ne diyecağani anladık. Gel hele otur sakinleş, dediyse de Işgıya gerisin geri çıktı odadan. Alı al, moru mor çekti gitti.
Boğazlıyan’dan kocaman bir kemik getirmiş çocuklar. Önüne koydular Bozo’nun. Kimseleri yaklaştırmadı. Sencer’in elini yaraladı yaramaz.
Bazen kaçıp gidiyor. Alıp getiriyoruz. Bir gün Muhtar Ferat’ın orda, bir gün bizde... Evimizin maskotu oldu. Artık arılığa pek yaklaşmıyor. Tavuklardan hiç korktuğu yok.
Şimdi bizim Bozo’nun keyfi yerinde. Bir sabah onu da alıp yürüyüşe götüreceğim. Bakalım performansı ne durumda?