- 464 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BANGIR BANGIR
Demokrasinin bir gereği biliyorum, ama yine de sinirlerim tepeme çıkıyor. Özellikle ana caddede peş peşe geçen seçim arabalarından bahsediyorum. Genellikle bir minibüs, üstü partinin amblemleriyle donatılmış, bir de adayın adı veya resmi, buraya kadar bir sözüm yok da bundan sonrası sinir bozucu. Aracın üzerine yükledikleri kolonları en sonuna kadar açmışlar bangır bangır bağırıyorlar. İşte birinci sinir bozuculuk bu; gereksiz yüksek ses. İkinci ve daha da kötüsü: aracın içindeki hitap yoksunu ses.
Bakın bir propaganda yapıyorsunuz, biliyorum çok da para harcıyorsunuz. Ama ne olur gelişigüzel birini oturtmayın aracın içine. Sesi radyofonik, hitabı güzel birini bulun. Denizden geçip gölde boğulmak diye buna derler. Her araca birini bulamıyorsanız ses kayıt cihazlarından yararlanın. Diksiyonu güzel birine okutursunuz, sonra yayınlar durursunuz.
Konu açılmışken flama ve bayraklar da işin başka bir boyutu, öğrendiğim kadar geri dönüşüm olabilen malzemeler seçiliyormuş. Yine de fazla abartmasak, ne dersiniz? Ben senden fazla bayrak astım, benim bayrağım seninkini döver tavrını bir kenara bıraksak…
Propaganda zor iş, biliyorum. Keşke insanlarımız biraz daha duyarlı olsa, yapılan toplantılara katılım çok olsa, seçilecek adayı vatandaş kendi tanıma çabasında olsa. Ama böyle değil, o zaman aday kendini fark ettirmek zorunda. Böyle olunca da klasik yollar kullanılıyor.
Peki başka yollar yok mudur, insanlara adayın kendini tanıtacağı, planladığı icraatları anlatacağı başka yol yok mudur? Vardır elbette, bunun üzerinde kafa yoranlar çok. Geçtiğimiz dönemlerde bunu başaran oldu. Başardı ve kazandılar. Herhalde işin püf noktası da bu. Propaganda yapıyorum zannedenlerle, propaganda yapanlar.
Evlere telefon denendi, çok zor da olsa adayların ev ziyaretleri oldu, adayı tanıtmak için kapı kapı gezip, bire bir temas sağlandı. Küçük hediyeler –anahtarlık, takvim…- verildi. Siz de kafanızı yorun beyler, seçilecek olan ben değilim.
Hadi kolay gelsin.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.