- 1065 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TARİH TÜRKLERLE BAŞLAR
Bu yazının konusu, yüzlerce ve hatta binlerce kitabı dolduracak büyüklük ve önemdedir. Onun içindir ki, konu hakkında 1850 yıllarından sonra çok sayıda makale ve kitap yazılmış, sempozyumlar ve kongreler düzenlenmiştir. Muazzez İlmiye Çığ hanımefendi gibi, Sümerler ’in, Türklerin Bir Kolu olduğunu düşünerek, bu yazıyı ele aldım.
Aslında Sümerolog değilim. Bu yazıda Sümerler ile Türklerin gelenek ve görenekleri, mitolojileri, inançları, destanları ve dilleri gibi birçok özelliklerinin Türk gelenek ve görenekleri, mitolojileri, inançları, destanları ve dillerinin Türklerle ne kadar örtüşdüğünü göstermektir.
O nedenle, yazının başlığını da Samuel Noah Kramer’in ‘’Tarih Sümer’le Başlar’’ adlı kitabından esinlenerek koydum.
Mustafa Kemal Atatürk, Sümerlilerin tarih ve kültürünün, halkımıza tanıtılması ve onların varsa, Türklerle bağlantılarının bulunup kanıtlanması amacıyla, bunu yapacak uzmanların yetişmesi için Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Sümeroloji bölümünü açtırmıştı.
Ne yazık ki, bu güne kadar ne oradaki akademisyenlerden ne de onların yetiştirdiklerinden bu konularla ilgilenen olmadı. Hâlbuki Sümer-Türk araştırmaları merkezi kurulmalıydı. Bunun en anlamlı örneğini Macarlar yapmış, yalnızca kendi ülkelerinin değil Kuzey ve Güney Amerika’da ‘’Sümer-Macar Araştırma Merkezleri’’ kurmuşlardır.
Ülkemizde bu konu ile ilgilenen (Üzülerek ifade etmek gerekir ki) sadece Muazzez İlmiye Çığ ve Hatice Kızıl hanımefendiler vardır.
Malum, 1850 li yıllardan sonra Sümer yazıları ve dilleri çözülmeye başlayınca, bu dilin Ural-Altay dili grubunda olduğu, onların Orta Asya’dan göç etmiş olabilecekleri söyleniyordu ve daha sonra Türkçeye benzediğini de söyleyenler olacaktı.
Zira gerek Türkiye, gerek Türkmenistan, Azerbaycan ve İran’da yapılan Sümer Dili ile Türk Dili arasında yapılan karşılaştırmalarında pek çok aynı köken kelime bulundu.
Bu konuda ilk çalışmayı, 1915 yılında Alman bilim adamı Fritz Hommel yapmış, 200 Sümerce kelimeyi Türkçe kelimelerle karşılaştırmış ve ‘’Sümerce Türkçedir’’ adını verdiği makaleyi bir Alman profesörünün armağan kitabı için hazırlamış ancak, ikinci dünya savaşı ve ırkçılığın artması nedeniyle kitap yayınlanamamıştır.
İlk olarak, Prof. Dr. Vecihe Hatipoğlu 1976 yılında Sümer metinleri içinde geçen Gut/Kut kral adları üzerinde, Türkolog Von Gaben’le çalışarak onların birer Türk olduğunu kanıtlamış ve Uluslararası Türk Tarih Kongresine bir tebliğ sunmuştur.
Yazımızın başında, konunun yüzlerce ve hatta binlerce kitabı dolduracak büyüklükte olduğunu belirtmiştik.
Asıl yazmak istediğim konu, Sümer, Türk Destanları ve Nuh Tufanıydı.
Destanlar ve Nuh Tufanının tamamını anlatmaya kalkarsak bir makaleye sığdırmamız mümkün olmaz.
O nedenle, destanların sadece adını ve altı adet Nuh Tufanı ile ilgili mitolojiyi (Kısaca) yazmakla yetineceğim ama Sümer Yaratılış Efsanesini,
Sümerlerde; Anzu/İmdigut, İran’da Simurg (Sumurg), Araplarda Anka veya Zümrütüanka, Türklerde Hüma kuşunu da bilmek gerekir.
(İnşallah bir başka yazımızda)
Destanlar: 1) Enmerkar - Aratta Beyi, 2) Enmerkar – Ensuhkuşdanna, 3) Lugalbanda
Burada sadece Tevrat’ta ve Kur’an’daki tufan öykülerini anlatmakla yetineceğim ama Mezopotamya’daki tufanı, Utnapiştim tufan öyküsünü, Atrahasis tufan öyküsünü, Ziusudura tufan öykülerini de anlatmak isterdim ki, bu öyküler ya da mitolojiler arasında gün, zaman, sayı gibi birçok kavram arasında fark var. Şu konuda okuyucuların dikkatini çekmek isterim: Sümer denilince akla MÖ. 5000/6000 li yıllar akla gelir. Kur’an da bahsedilen ‘’Nuh Tufanı’’ Sümer tabletlerinde belirtilmiştir. Sümerlerin teknolojisini, ilim seviyesini çok iyi bilmek gerekir. Bu konuda Samuel Noah Kramer’in ‘’ Tarih Sümer’le Başlar’’ kitabını okumak lazım.
Tevrat’ta Tufan:
Sümer/Türk bağlantısını yansıtan ilginç bir öykü/efsane de tek tanrılı din kitaplarında anlatılan tufan öyküsüdür.
Bu öykü ilk olarak Musevilerin ve Hristiyanların din kitabı olan Tevrat’ta okuyoruz. Oradan özetleyecek olursak; Rab, insanları yaratıyor, fakat onlar çoğalmaya başlıyorlar, çoğaldıkça aralarında kötülük de artıyor. Buna kızan Rab, bir tufan yapıp insanları ve yeryüzünde ne var ne yoksa yok etmeye karar veriyor. Bu kararı yalnızca, tanrı korkusu bilen, tanrının isteklerini yerine getiren Noah/Nuh adlı birine bildiriyor ve verdiği ölçülere göre bir gemi yapmasını, içine ailesini, yakınlarını ve hayvanlardan birer çift almasını söylüyor. Nuh, söyleneni yapıyor. Ham, Sam, Yafes üç oğlu, karısı ve akrabaları ile hayvanlardan birer çift gemiye bindiriyor. Birdenbire bütün kaynaklardan sular fışkırıyor, göğün pencereleri açılıyor ve 40 gün 40 gece yağmur yağıyor. Her tarafı sular kaplıyor. Gemi dışında herşey su altında kalıyor. 150 gün gemiden çıkamıyorlar. Rab, birdenbire hatırlıyor gemidekileri. Yağmur kesiliyor, enginin kaynakları ve göğün pencereleri kapanıyor, sular azalıyor, gemi yedinci ay yedinci günde Ararat Dağı’nda karaya oturuyor.
Nuh önce kuzgunu gönderiyor, ancak konacak yer bulamayınca geri dönüyor. Arkadan güvercini gönderiyor o da konacak yer bulamayınca geriye geliyor. Üçüncü kez tekrar gönderilen güvercin gagasında bir zeytin dalı ile geri gelince, Nuh ve içindekiler gemiden çıkıyorlar. Nuh bir mezbah yaparak her temiz hayvandan, kuştan tütsü kurbanı yapıyor. Rab bu kokulardan çok memnun kalıyor ve yaptığına pişman oluyor. Bir daha böyle tufan yapmayacağını ‘’ yayımı buluta koydum, yerin üzerine bulut getirdiğim zaman yay da bulut da görülecektir’’ diyerek anlatıyor.
‘’Nuh, tufandan sonra 950 yıl yaşadı ve 950 yıl sonra öldü’’ diye yazıyor.
Buradan özetini verdiğimiz öyküde, Nuh’un gemide çıkması ile ilgili üç ayrı zaman var. İlkinde 61 gün, ikincisinde 150 gün, üçüncüsünde bir yıl sonra. Bu durum gösteriyor ki çeşitli zamanlarda çeşitli kimseler tarafından yazılan bu öykü, zaman farklılıkları üzerine düşünülmeden bir araya getirilmiş.
Kur’an’da Tufan:
Kur’an’da Tufan olayı çok yüzeysel yer alıyor. 7 sure içinde bulunan 20 ayette, daha çok Nuh’un inançsız olan halkını tek tanrıya inandırmak için yaptığı uğraşılar anlatılıyor. Bir kez tufandan söz ediliyor. Geminin nasıl yapıldığı, Tufan’ın ne kadar sürdüğü belli değil. 2 sure içinde, Allah’ın Nuh’a insanların çok günahkâr olduklarını, bildirdiği gibi bir gemi yapmasını söylediği uzunca anlatılıyor. Ama geminin nasıl yapılacağı belli değil. Gemi yapılıyor, Nuh her cins hayvandan birer çift ile ailesini ve insanları alıyor. Gemi, dağlar kadar büyük dalgalar arasında yüzüyor, sular çekiliyor ve gemi Cudi Dağı’na yanaşıyor. Kur’an’da yalnızca insanların tanrıyı tanımadıkları için cezalandırılması ön plana çıkarılmıştır. Gemiden insanların ve hayvanların nasıl çıktıkları belli değil. Nuh, 950 yıl halkının arasında yaşadıktan sonra ölüyor.
Bu konu, Türk İslam ve Arap Mitolojisinde, Mezopotamya ve Orta Doğu Mitolojisinde farklı bir biçimde anlatıldığı gibi, mutasavvıflar tarafından da farklı şekillerde yorumlanmıştır.
Bu yazıda amaç sorgulamak değil, mitolojilerdeki anlatım ve yorum farklarını belirtmektir. Tafsilatlı bilgi için Ord. Prof. Fuat Köprülü’nün ‘’ İslam’da İlk Mutasavvıflar’’ ve Annamaria Şhimmel’in ‘’ İslam Mitolojisi’’ni detaylı olarak incelemek ve hatta Arapçanın gramerini, filolojisini ve fonetiğini bilmek gerekir.
Kaynaklar:
İslam Mitolojisi : Annamaria Şhimmmel,
İslam’da İlk Mutasavvıflar : Ord. Prof. Fuat Köprülü
Sümerliler Türklerin Bir Koludur : Muazzez İlmiye Çığ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.