- 1129 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
ASOSYALLEŞTİREN EDEBİYAT
İnsanız. Dolayısıyla toplumsal bir varlığız. Huzurlu yaşayabilmemiz için belli başlı sosyolojik ihtiyaçlarımızın giderilmesi gerekiyor: Birileriyle dertleşmek, sohbet etmek gibi… Evet. Belki çok sıradan bir şey lakin; insanın ekmek-su kadar ihtiyaç duyduğu bir gereksinim bu. İnsanlara; Bu işi en çok yapan insan kimdir?” diye sorulduğunda, verilen cevaplardan biri “Edebiyatçılardır.” olabilir. Çünkü edebiyatçılar gerçekten sosyal insanlardır. Ama aynı zamanda, bir o kadar da asosyaldirler. Hatta kimi zaman da onu asosyal yapan şey, edebiyatın ta kendisidir.
Edebiyat, kıskanç bir sevgiliye benzer. Kendisini deli gibi seven edebiyatçıyı her şeyden kıskanır. Edebiyatçı, âşık; edebiyat ise mâşuktur. Edebiyat, sürekli ilgi ve alâka bekleyen bir çocuktur aynı zamanda. İlgi ve alâka görmediğinde büyüyemez. Hiçbir şey yetmezmiş gibi bir de fedâkârlık umar edebiyatçıdan. Hem de fedâkarlığın en âlâsını… Zamanını ister insanın… Bazen, “.Çevrendeki her şeyi unut!” diye emir verir insana… Derken sizi kolları arasına alır ve siz farkında bile olmadan saatlerinizi çalıverir. İnsan artık esiri olmuştur edebiyatın. Belki bir şiir; belki bir polisiye roman, belki de bir düzyazı. İşin bundan sonrası kişiye göre farklılık gösterir. Herkes farklı bir meyvesini tadar edebiyatın. Yemiş olduğu meyvenin lezzetinden unutur içinde bulunduğu dünyayı ve saatler kovalar birbirini… Ve bir insan işte böyle asosyalleşir. Konuşmaz kimseyle… Eline bir kitap alır ve çekilir bir odaya… Hiçbir şekilde rahatsız edilmek istemez.
Edebiyatçı olmak edebiyatı tanımaktan geçer. Edebiyatçı bazen tanınmak ister. Edebiyatçıyı tanıtan da onun edebiyatıdır. Edebiyat da kendisini tanımayan insanı hiçbir şekilde tanımaz ve de tanıtmaz. Dolayısıyla der ki; “ Benim dünyamda beni tanımayanı hiç kimse tanıyamaz.” Sonuç olarak edebiyatçı da onu tanıyabilmek için bazen tanıdıklarını unutmaya razı olur.
Mustafâ KILIÇBAY
7.08.2008
Manavgat/ ANTALYA
YORUMLAR
kıymetli kardeşim çok güzel bir yazı meydana gelmiş. edebiyaçının iç dünyasını yansıtan latif ifadeler. bir seni severek takip eden biri olarak şunu belirtmek istiyorum, ukalalık veya çok bilmişlik olarak algılama lütfen. yazının başındaki toplumsal kelimesindeki -sal eki yerine türkçemizde olan bir ek kullansan daha iyi olur bence. onun yerine kullanabileceğin bir çok ek var. saygılar sunarım. acizane şair şiirimi burada seninle paylaşmak isterim.
ŞAİR
Şair,
Yalnız.
Arka sokaklar çeker ruhunu,
Kalabalık caddeleri sevsede.
Farklılığının farkında olmak acıtır içini,
Anlaşılmadığını farkettiği gözlerde.
Boşvermişlik olsaydı sinesinde,
Daha az üzülürdü insanlığa.
Parmakları kaçmazdı kalemden.
Sözcüklerle çizdiği resimde,
Hep gülen çocuklar,
Kavuşan sevgililer istesede,
Kendine yalan söyleyemez.
Kalem beyaz kağıda gittiğinde.
Şair,
Biraz tuhaf.
Ya bekleyiştir şiiri,
Ya ayrılığın sonu.
Dizeler sevgiliye,
Ya gider,
Ya gelir.
Ay tutulur sevgili yanındayken.
Dil kemikleşir.
Hasrettir şairi besleyen.
Şair,
İnanır.
İyi bilir,
Şiir olmadığını Kur’an’ın.
Her harfinde yakini artar.
Ölmeden ölür.
Her şiir,
Gönlün dilini çözer.
Gönülde bir volkan söndürür.
Huzura erer.
Allah’a mütmain gider.
Kemter
Muhterem ; şu an bilgisayar önündeyim.Odam da yalnızım. Elimde hekimoğlu nun bir kitabı. Kulak müzikte, hem okuyor , hem de arasıra kaytarıp burada yorum yazıyor ve eserleri okuyorum. Yazın çok güzeldi. Sen samimi bir insansın kardeşim. Ve samimiyetin kalbinden yüzüne taşmış. Selamlar.