- 1403 Okunma
- 4 Yorum
- 7 Beğeni
İçimdeki Ünlü Harflerin Darılışı
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Bir çöp tenekesi kadar kirlendiğini hissedersin bazen, hissetmekten çok bilirsin. İçindeki kusmaya çalışan organlarından bilirsin, dışındaki teninin ezilmişliği ve acısından bilirsin, tiksindiğine anlamlar bulmaya çalışırsın, bu daha da iğrenç bir durumdur, tıpkı zamanında anlam yüklediğin, sonra da anlamsız gelen harfler gibi, unutmazsın ama artık o harfin içi boşalır, sessizleşir, yabancılaşır.
Zamansızca, hiç olmaması gereken bir zamanda geçen sene giydiğin hırkanın içinde bulursun eski bir saç telini, eski bir hikâyeyi bulmuş gibi olursun, sarılmakla şaşırmak arasında bir yerde kalırsın, kıpırdayamazsın. Kıpırdasan da hiçbir şey değişmeyecektir, o saç teli bilmeyecektir kendi hikâyesini, kendi saç telin bile olsa, aynı renk, aynı ton bile olsa… Ruhsuzluğu bozmak için en pozitif şarkıları bulmaya çalışırsın, bulduğun seni ağlatmaktan başka bir işe yaramayan, özellikle geceleri dinlediğin birkaç kırık melodidir. Sessizliğini bozunca her şey iyi olacak zannedersin, televizyonda aradığın türde müziği bir türlü bulamazsın. Sonra yine tırnaklarının kenarındaki etlerden alırsın hıncını, yeni manikür yaptırmış olduğun hâlde, yine de koparacak bir şey bulursun, kalbindeki kırıklar gibi, kırılacak yeri kalmadığı hâlde, son kırığı da kutsallaştırıp, rafa kaldırdığın hâlde yine de kırılabilir ve sen yine onları toparlamaya çalışırsın.
Kırıklarınla, erdeminle ve gururunla aynı dünyanın içinde koşturup, durursun, hiç gidecek yerin yokmuş gibi hep aynı yere yeniden gelirsin, dünya biraz da bu yüzden yuvarlak değil midir? Sen hep aynı yere gel -katilin dönüp, dolaşıp, maktulünü öldürdüğü yere gelmesi gibi- tekrarları, aynı acıları, benzer kırıkları yaşa ve asla kaybolma diye değil mi?
Önce kanatıp, sonra cesaretine kadar içini boşaltıp, parçalayıp, harcarsın o çok sevdiğin harfleri çünkü artık hiçbir hikâye yazılmayacağını bilirsin o harflerden, artık hiçbir öyküye merhem olamayacağını bilirsin o kirli harflerin. Hiçbir hikâyede barınasım yok, hepimiz başkalarının karaladığı ya da sahiplenmediği hikâyelerin yalancısıyız. Kendimi yok etme hakkımı kullanmak istiyorum, acı çekerken özgürüz de, ölürken neden özgür olamıyoruz? Büyürken bir sürü sarsıntı geçirdim.
Herhangi bir dâhiliye doktoruna gidip, midendeki reflüden, sancıdan ya da göğsüne kadar tırmanan ve geceleri tırmalayan ağrılardan bahsedebilirsin, beyin cerrahına gidip, beyninde olan, olmayan şeylerden bahsedebilirsin, nöronlardan ya da sinir sistemindeki alt üst olmuş devrelerden yakınabilirsin. Onkoloji uzmanına gidip, kemoterapi sonrası geçirdiğin ataklardan, hücrelerinin sonuna kadar öldüğünden, hâlinin artık bittiğini de anlatabilirsin hatta tüm kas, kemik ve et ağrılarından bahsedebilirsin ama bir ruh doktoruna gittiğinde içinde olup, bitenleri anlatacak kelime bulamazsın sadece kapalı alanda kaldığındaki nefes darlığından, içinin büyüyüp, kendinin daralmasından, paniklerinden, yaşadığın üzüntülü şeylerden, psikolojinin gördüğü şiddetten bahsedebilirsin ve bunları yine sadece bedenindeki şikâyetlerinde anlatabilirsin, ruhunda olup, bitenlerin izahı yoktur, renklerine göre birkaç hap beğenirsin kendine, şimdilik sorununu çözdüğünü zannedip, gidersin…
İçinde biriken saçma bir hikâyeyi anlatamazsın, ölüp, dirildiğin harfleri, kalbinin duvarında yazanları gösteremezsin. Beynindeki zamansız noktaları, hayatındaki araları ve olur olmaz yerde yer etmiş virgülleri izah edemezsin. Sırtındaki kelimelerin ağırlığıyla her gün biraz daha çökerken ve her şey gibi bu ilaçlar da hayal kırıklığına uğrattığında aslında hiçbir şeyin çözümü olamayacağına ve kendi acının hakkını vererek sonsuz boşluğa gitmeyi arzularsın, yerini bilmediğin sızılardan kurtulmak için.
Hayatının anlamını bulduğun o yansıma, bir daha gelmeyecekmiş gibi, sonu da tüketmiş gibisin. Yansımayınca harflerin sesi tümden kesiliyor. Leş gibi ayrılıktan kurtulabilmek için, biraz daha paslı çivileri çıplak ayaklarınla geçmen gerekir, ne kadar kanarsa o derece temizlenecekmişsin gibi, sancılı bir yolda dans etmeye çalışıyoruz. Acıyı yıkayıp, sterilize etmeye çalışıyoruz. Hâlâ acının buruşturduğu yüzüme bakıp, bir anlam bulmaya çalışanlar var, oysa her şeyi tükettim, tüm anlamları, tüm aşkları ve ayrılıkları, kırık dökük bir hikâyeden ve sessiz harflerden başka bir şey kalmadı geriye. Olmayan gücüme inat cüretimle şarap gibi damıttığım o leziz acıyı kendim içemeyecek kadar azaldım. Çoğu zaman birkaç yıl önce uzakta manzaralı bir bahçeye gömülmüş gibiyim, eski yüzler görüyorum, tanımadığım hâlde eskimiş yüzler, kendi hastalıklı katiline son bir fırsat lütfedip, iyileştirmiş, artık anlamsızlığı sahiplenmiş, katilinin öldürmesine muhtaç. Hiç dokunamayacağım yıldızları özlediğim için, hiç gidemeyeceğim yerleri sevdiğim için muhtaç.
Başka bir surette gösterirken kendini, bunca aynı olman şart mıydı herkesle? Aynı sesi çıkarıp, başka görünen harflerden harflerden farkın yoktu senin. Küstahça yakaladığın ruhumu hunharca hırpalarken, diğer bizi üzen şeylerden farkın kalmış mıydı? Adın mıydı değişik? Soyadına kimsede olmayan bir harf mi yerleşmişti? Ruhuma yaklaşarak arınabileceğini zannederken, daha büyük bir hayal kırıklığına uğradık, biraz daha yabancılaştın, kirlettin, farksızlaştın. Şimdi bir unutma mevsimi daha geliyor içimden, içine her şeyi de katarak, yoksa yaşanmaz gibi geliyor, katlanılmaz. Unutarak mı iyi olacaktık? Başımı ikide bir yukarı kaldırmam sadece gözyaşlarımı saklamak için değildi, bir yerlerde birileri artık cezasını çeksin istiyordum yaptıklarının, nefes almaya çabalarken, verdiğim nefesin sonunda bunu diliyordum. Yavaşça herkese benzemeye başlarken, hızlıca kendinden uzaklaştın ve artık tanınmıyorsun, tanışılan o sen değilsin, sevilen, anlaşılan, anlam katılan, özlenen… Ağlamıyorum, saçmalıyorum artık, saçmaladıklarımı ovuyorum, övüyorum biraz da… Yoksa ağlamama anlamlı bir şeyler yüklenecek ve ben bunu taşıyamayacağım. Herkes temizleneceğine inanarak yaklaşıyor bir diğer ruha, sonrasında bu kir o ruha da bulaşırken, daha da kirleniyor ortalık, bulaşıcı virüsler gibiyiz, kimse kimseyi temizleyemiyor, kimsenin kimseyi anlayamadığı gibi.
Huzursuzluğuma yeni bir oda açıldı şimdi. Her şeyin dışında olmayı isterken, istemediğim şeylerin içinde kalakalıyorum. Yaşamak için çırpınırken kimse olmuyor yanında, ama ölmeyi dilediğinde, engel olmak için ellerinden geleni yapıyorlar, hakları var mıydı buna? Marifetliydin, beni yaşamak istemeyen bir şeye dönüştürüverdin. Haklıydın. Belki de yapmak zorundaydın, burası bana göre bir yer değildi. Biraz daha kalsam, daha fazla yaşamış olmayacaktım, acılar beni biraz daha derinleştirecekti. Oysa dibimi görmüştüm, gidecek yerim yoktu.
İki Mayıs İki Bin On Sekiz 16 00
Nevin Akbulut
Not: Yazımın güne seçilmesine çok sevindim, Değerli Seçki Kurulu’na teşekkür ve Sevgilerimle,
YORUMLAR
Mümkün mü geri durmak yine yürek hatimler indirirken asla taviz vermediğimiz yazma aşkı...
Yüreğinizi ve kaleminizi kutluyorum değerli yazarım.
Sevgilerimle.
Güne yakışan güneşin sihrine vakıfız madem o zaman ne duruyoruz?
Sadece yaşama sevincimize tutsak nidalarla örtülü evrenin ve mabedin de izdüşümü iken yazdığımız her kelime...
Kıpkırmızı
teşekkür ederim,
sevgilerimle,
Kıpkırmızı
içimizdeki ünlü harfler darılmakla ünlerine ün mü katmak isterler acaba?
ah şu kaprisli yanlarımız, kabına sığmaz halet-i ruhiyemiz
oysa maddenin gaz ya da sıvı hali kabın şeklini alır
iç dünyamızın eğilimleri kabın biçimini almaz bir türlü
kendilerini iri puntolar halinde resmetmek isterler
içeride büyür, sertleşir, katılaşır ve maddenin katı hali misali başlar kabına sığmamaya
o zaman bedeni de zorlar ruh
mükemmel bir iç dünya tasviri okudum da; halka halka genişleyen dairelerle benliği hale hale kuşatan ögelerin dile gelişi, kaleme dökülüşü
güne gelmesini umduğum yüreği, emeği, kalemi, kelamı kutlarım
bembeyaz bulutlar eksilmesin göğünüzden dilerim
saygı ve selamlarımla...
DEVRİM DENİZERİ
Her iki güzel özel ve değerli Edebiyatçımızı içtenlikle tebrik ediyor sonsuz sevgilerimi yolluyorum.
levent taner
o değilde okuma zorluğu bahsinize üzüldüm, geçmiş olsun
gözü ihmal etmeyin, hoş etmiyorsunuzdur ya, benimki de laf işte
her iki değerli hanımefendiye de saygı ve selamlarımla...
Kıpkırmızı
Sevgilerimle,
Kıpkırmızı
en içten Sevgilerimle, umarım tez zamanda da düzelir okuyamama probleminiz çünkü bizler biliyorum ki, en çok okuyarak var olabiliyoruz, sıkıntılarımızdan bu şekilde kurtulabiliyoruz...