- 810 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
Bağırtı
Bir kadını öldürdüler. Kadının birini öldürdüler. Bir kadın daha öldürdüler.
İki kafes. Biri telden yapılma. Muhabbet kuşlarımın o. Öteki betonarme. O hem benim hem muhabbet kuşlarımın kafesi. Öyle alelade bir yer. Ya da hiç kimsenin yaşadığı yerlere benzemiyor. Çerden çöpten bir araya getirilmiş eşyalar, bazı antikalar.
Tütün içmesem ölürüm. Ama tütün içme öleceksin diyorlardı eskiden. Şimdi böyle söyleyen de kalmadı. Kulağımda bir uğultu, kulaklıklarım var bir de. İşte tam o sıradaydı evet. Müzik dinliyor muydum? Ya da sessizdi alabildiğine ortalık. Kimse hiçbir şey sormasın diye ve bilmiyorum demek için miydi telaşım?
Merdivenleri çıktılar önce. Üç kişiydiler ayak seslerinden anladım. Aslında dal çıtırtısını dahi duyarım. Metrelerce öteden ayırabilirim berikinin sesini ötekinden. Fakat sakın kimse duymasın bu kadar iyi duyduğumu. Yoksa sorarlar o üç kişiyi. Anlat derler nasıl kırdılar kapıyı? Nasıl çöktüler ümüğüne kadının? İçlerinden biri henüz on beşindeydi. Abi ben de yapacağım bırakın diye kahkahalarla bağırıyordu. Anlat kadın ne yapıyordu? Kadın etini mi satıyordu parayla? Parada mı anlaşamamışlardı anlat. Ya sen hiç yeltendin mi o kadınla yatmaya? Ellerini koydun mu o kadının yerine? Bağırtıyla ve yalnızca adını bildiğin o kadını hayal ederek erkekleştin mi? Keşke yan dairemde yaşasaydı ve bir delik olsaydı şu duvarda diye geçirdin mi içinden söyle. Şimdi kadını öldürenler katili oldular ya sen? Susmadın mı her dövülüşüne? Hani bazan yalvarıyorum o parayı bari bırak ta kızıma göndereyim dediğini duyuyordun ve kulaklıkları daha bir bastırıyordun kulaklarına?
Hayır işte hayır kimse sormamalı bana bunları. İfade tutanaklarına yazılmamalıyım. Utanıyorum diye bağırmalıyım ve sadece utanmalıyım. Ya devamını da anlat derlerse? Kapıya yüklenen iri yarı adamın kadına küfrederek içeri girmesini? İnce yapılı uzun boylu olanın kadını yere yatırıp üzerine çıkmasını? Hiçbir yeri boş kalmasın diye iri yarı olanın fermuarını indirip kadının dudakları arasına abanmasını? Ya on beşindeki oğlanın kadının saçlarını yolmasını sorarlarsa?
En sonunda sıra bana geldi deyip kadının kan içinde kalmış bedenine yumulan on beşindeki oğlan. Bir daha nasıl bakacaksınız güneşe? Polis bulamaza sizi korkmayın. Aramaz da çok. Çünkü kadın öyle alelade bir kadın. Üstelik fahişe dediklerinden. Polis bulamaz sizi. Ben de duymadım zaten hiçbir şeyi. Peki ya güneş? Ya ay? Ya içinize apansız giriveren o insanınız sizi bulursa?
On beşindeki de işini bitirip kemerini bağlıyor. Gülüşmeler kahkahalar bağırtılar. Kadının sesi duyulmuyor artık. Az önce yalvarıyordu. Yapmayın yeter diye yalvarıyordu. İnce yapılı uzun boylu olanı tamam dedi. Tamam gidiyoruz hadi toparlayın buraları. İri adam, yüzümüzü gördü dedi. Ardımızda bırakmayalım şu orospuyu. İnce yapılı uzun boylu olanı kükredi. Kim demiş ardımızda bırakacağımızı? Belindeki kasaturayı çıkardı. Dayadı kadının boğazına. Bir kaç saat önce boynunu beğene beğene aynaya bakmıştı kadın. Kırık bir aynaydı. Az önce ümüğüne çöktüklerinde de boğazına götürmüştü elini. Hayat boğazlamamış mıydı onu aslında zaten?
İri yarı olanla on beşindeki oğlan uzağa seğirttiler. Kan sıçramasındı üzerlerine. İnce yapılı uzun boylu olan bastırıyordu bıçağı kadının boğazına. Debeleniyordu kadın. Tavana duvarlara kan sıçramıştı. Eli yüzü kan içinde kalmıştı ince yapılı uzun boylu adamın. Söylenip bağırdı. Geber ulan orospu yeter.
Merdivenlerden inip gittiler sonra. Benim kulaklarımda bir uğultu ve kulaklıklarım vardı. Günler geçti kokuyordu kadının cesedi. Kim aramıştı belediyeyi? Kim haber vermişti bir kadını öldürdüler diye? Ardı ardına polis arabaları ambulanslar ve üniformalı adamlar kadınlar. Ellerinde fotograf makineleriyle kameralarla gazeteciler. Hepimiz oradaydık diyorum, duymuyorlar. Evlerin kapılarını yumrukluyor polisler. Açın diyorlar açın şu kapıları. Ulan burnunuzun dibinde bir kadın öldürülüyor da haberiniz yok öyle mi? Oysa karakol iki sokak aşağıda. Oysa biz hepimiz oradaydık.
Bir kadını öldürdüler. Kadının birini öldürdüler. Bir kadın öldürdüler işte. Ama sadece etini öldürdüler. Ruhu zaten ölmüştü çoktan. Hepimiz oradaydık. Kulaklarımızda bir uğultu, kulaklıklarımız vardı...