- 1047 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşkın Hikayesi
I.
Ali aşık olmuştu. Simsiyah gecenin aydınlandığı bir sokak arasında hissetti bunu. Simsiyah bir gecede vuku bulduysa acı yüklüydü elbet vücudunu titreten aşkı. Birkaç dakika öncesine kadar oynadığı bir kumardan edinimleri aşkını körüklüyordu. Sevdiği kadının onu kıskandığını görmek için bir numara tertiplemişti ancak gerçekle karşılaşınca hiç farkına vardırmadan karşısındaki kadını önce gözlerini hızlı hamlelerle sağa ve sola kaydırdı. Şüphesiz bu hareketleri çok hızlı gerçekleştirdi ve buna kendisi dahi sonrasında şaşırdı. Bu ona düşünmesi için zaman kazandırmıştı. Devamında bunu hiç denememiş olduğuna inandırmayı denedi kendisini birkaç saniye. Ruhunun derinliklerindeki bu savaşımın tezahürleri mimiklerine vurduğunu hissettiği an karşısındakinin bu tavırlardan sıkıldığını düşündü. "İyi akşamlar dilerim" diyebilirdi bu dakikadan sonra artık. Aklına nötr bir dilek olarak yalnızca bu gelebildi.
Sokağı aydınlatan lambanın dibinde oturma ihtiyacı hissetti. Belki bu sayede senaryolardaki acıyı çekebilir ve mutlu sonla biten bir filmin hikayesini kendi hayatında da gerçekleştirebilirdi. Bir an olsun yalnızca buna inanmak istedi. Lambanın sarı ışığı bunun için çok müsaitti ne de olsa. Sokağın bitimini seyretti sıkılana değin. Canı hala çok yanıyordu. Esasında bu yangın onu gururlandırıyordu. Böylece tüm cesaretini ortaya koyarak haykıramadığı aşkını, ucuzca numaralar ile sevdiği kadının tavırlarında yakalayamadığı o sevgi belirtilerinin eksiklerini çektiği acı ile kapatacağına inanmıştı. Lambanın altında bunaldıkça biraz daha gururlanıyor, aşkı için nasıl da acı çektiğine kendi de şahit oldukça bu aşkı ne kadar da hak ettiğini kendisine bir daha hissettiriyordu.
II.
Ali aşıktı. Sevdiği kadının ona aşık olduğunu bilmek onu ziyadesiyle mutlu ediyordu. Hatta o denli mutlu oluyordu ki bir başka mutluluğu aramadığını düşünmeye başlamıştı. Her dakika karşısındakinin onu ne kadar çok sevdiğini bilmek, bunu hissetmek istiyordu. Şüphesiz ki kendisi de zamanında yine aşık olmuş, bolca acı çekmiş ve bu sayede de aşkı hak ettiğine inanmıştı. Şimdi bunu onu seven kadında görme vakti idi. Ali sevdiği kadında acı görmek istiyordu.
Güneş öyle güzel doğmuştu ki Ali’nin yarinin saçlarına, Ali, bu anın sonsuzluğuna inanmak istedi. Sadece bir an olsun zamanı durdurabileceğine inanmak için kırk yılını zindanlarda acı çekerek geçirmeye razı idi. Ne de olsa aşka biçilen kıymet çekilen acıdaydı. Ali bir an olsun gözlerini yarinin saçlarından kopardı ve hazırladığı tiyatronun ilk parçalarını oynamaya koyuldu. Bu tiyatronun yalnızca iki oyuncusu olacaktı: Ali ve yari. Hikaye hazırdı: Ali, sevdiği kadını kıskandıracak bir kaç detay verecek, ardından karşısındaki kadının üzüldüğünü gördükçe, bunun verdiği mutluluğun kuvvetiyle hikayeyi olduğunca kendi lehine uzatacaktı.
Gün yerini gecenin gizemli yıldızlarına terk ederken Ali muzaffer bir komutan edasıyla tan kızıllığını hayran hayran izliyordu. Günün sonunda galip gelen o idi. Yari hayatında hiç dökmediği kadar göz yaşı dökmüş, en sonunda Ali karşılaştığı üzere bu senaryoyu mutlu sonla bitirecek hamleyi yapmış, yarinin gözyaşlarını silip onunla barışmıştı. Tarifsiz bir mutluluk yaşıyordu. Ruhunu bu denli mutlu kılan, yarinin gün doğumundan gün batımına fütursuzca harcadığı gözyaşları idi şüphesiz.
III.
Ali aşıktı. Yari ile yine Dilburnu’nda her zaman oturdukları bankta buluşmuşlardı. Gün ışığının en etkili olduğu saatlere tekabül etse de bu buluşma o günün karanlığı Ali’yi, şafaksız uzun bir ömre hazırlıyordu. Ali’nin yari artık pes etmişti ve bu aşkı başladığı yerde noktalamak istiyordu. Bu yüzden Dilburnu’nu seçmişti. Ali buna inanamadı. Yarinin mutsuzluğa dayanamadığı duyduğunda hemen karşı atağa koyuldu. Artık onu hiç üzmeyecek idi. Buna yemin ediyordu ve ömrünün sonuna değin bu yemini kalbinde bir yara olarak taşıyacağından bahsediyordu. Onu mutlu edecek onlarca örneği hiç pes etmeden sıraladı: Kırlarda çiçek toplamak, asla puslu tavırlarda bulunmamak, danışılmadan alınmayacak kararlar...
Ali aşıktı. Mutluluğun ancak yari ile tekrardan birlikte olmasında buluyordu. Her gün yari ile barıştığı vakit onu nasıl mutlu edeceğinin hayalini kurmaktan bıkmıyordu. Dilburnu’na, her zaman buluştukları bankın önüne gitti. Bir çiftin orada tartıştığına tanıklık ediyordu. Bir kadın vardı ağlayan karşısında Ali’nin. Kadının yanında ise bir erkek oturuyordu. Kadın hiç çekinmeden, gözyaşları bir pınar edasıyla çağlarken sevdiği erkeğin tavırlarının ona çektirdiği müthiş acılardan bahsediyordu. Ağlamaktan karın kasları yorulup, boynunu önüne eğdiği vakit, erkeğin gülümsediğine şahit oldu Ali. Dünya başına yıkılıyordu adeta. Gördüklerine inanamaz oldu ve neredeyse küçük dilini yutacaktı. Bir erkek nasıl olur da sevdiği kadının bu denli göz yaşı döktüğünü seyreder de ardından mutlu bir tebessüm takınabilirdi!!!
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.