SAVRUL(MAK)!
Sabahattin Ali’nin hayatını sesli okudum evde. Sonra Ece Temelkuran’dan kısa bir kesit... Hangisi daha iç karartıcıydı, bilemedim. Her yerde yakarışlar var. Ama iyiye ama kötüye...
Kitapların sayfaları kenarda köşede akıverirken, yazın gelişine seviniyorum (sevinebiliyorum hala düşün yani).Savruluyorum aslında. Küçük farklar içimde, dışımda... Kanatlarım zarar görmüş parça parça.
Ben büyürken kanatlarım küçücük kaldı. Ne yaralarımı sarasım var, ne de ağrılarımı geçirmeye halim.
Hep olur mu böyle şeyler?
Şeyler işte...
Çirkin şeyler. Acıtan, duygudan yoksun... Oluyordur herhalde, bilemedim.
Bazen rüyamda hep aynı canavarı görüyorum. Ceset gibi... Nefes aldığını duymuyorum, hissetmiyorum ama hep var olduğunu biliyorum. Ellerinin büyüklüğünü unutamadığım, gözleri hep açık o canavarı...
Bembeyaz, yeni açmış, mis kokan papatyanın üstüne basıyor koşarken. Bastığı yere bakıyor önce. Anlamıyor. Avucunun içine alıp sahipleniyor önce. Ezilmiş, yaprakları solmuş papatyaya birdaha ve birdaha bakıyor.
Kocaman, güçlü elleriyle yapraklarını düzeltmeye çalışıyor, seviyor, okşuyor. Sonra papatyanın dalından kırılıp yere düşüşünü seyrediyor.
Öfkeleniyor önce. Hızlıca bir tekme savuruyor yere düşen solmuş çiçeğe.
Ardına bakmadan dönüp gidiyor...
Uyanıyorum.
Artık papatyaları sevmiyorum. Güzel kokuları, gülüşleri, samimiyeti, mutlu etmeyi seviyorum.
Kıssadan hisse...
İçinizde, derinlerde bir yerlerde kötülük besleyerek sevmeye çalıştığınız insanlardan uzaklaşın. Ne zaman, nerede, onlara nasıl zarar vereceğinizi bilemezsiniz. Nefret ve sevgiyi birbirinden ayırt etmeyi çocuklarınıza erken yaşlarda öğretin.
Nefret etmek de sevmek ve aşk kadar bağımlılık yapan bir duygudur çünkü. Ne yaparsanız yapın içinizdeki öfkeyi bir türlü doyuramazsınız. Nefsi açtır öfkenin. Sevmeye doyamadığınız insanlardan kopamadığınız gibi, nefret ettiklerinizle savaşmayı bırakmak da zordur.
Yeri gelmişken şiddet saltanat gibidir. Öldürün onu. Kanatları kırmayın. Dünya küçük, dar zamanla boğuşuyoruz. Nefes aldığınız süre boyunca iyi anılar bırakın geride. Gidişiniz nefret saçarak değil, çerçevede güzel anılar bırakarak olsun.
Evinizdeki kötü anıları toz alır gibi on saniyede yok edemiyorsunuz neticede. Yapışıyor üzerinize. Ne giydiğiniz kıyafete uyuyorsunuz ne de gittiğiniz yerlere. Güzellikleri, güzel duygular içinde fark ettirin. Yoksa gerisi lafügüzaf.
Bitiş çizgisini gördüğünüz anda sonsuza dek susmayı da bilin.
Hoşça kal Canavar!
Kahvem bitti, uykum geldi.
Hoş geceleriniz olsun...