- 847 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
İzlerimiz temiz kalmalıydı ardımızda...
Ölümün olduğu, açık ara galip geldigi ve son derece tek gerçek olduğu şu dünyada, çoğu şeyi ciddiye alamıyordum ben. Ne deli gibi çalışıp, paralar kazanma hevesine dusuyordum, nede insan için son derece tehlikeli bulduğum o karanlık hırsa bürünüyordum. Ben henüz hayatta olmalarına rağmen onlardan habersiz sevdiklerimin zaman zaman yasını tutan bir insanım. Böyle bir yürekle yaşayan oldukça kırılgan ve hassas olan kalbim nasıl dünya malına dünyalık olmaya adayabilirdiki kendini, ben adayamayan, misafir olduğunun son derece farkında olan bir insandım. Ne kimseye uymak, nede bir kimseye benzemek gibi derdim olmamıştı hayatta.Hep kendim olarak, kendim kalarak kabul ettim sonunda yenilgiler dahi çıksa karşıma. Tek derdim kafa ve kalp olarak gerçekten sağlıklı olarak düşünebilen, kendini ve ruhunu tam anlamıyla aşmaya çalışan insanları bulamamak, görememekti etrafımda. Dünyalık olan hiç bir şey, kendini sadece bu dünyaya odaklamış hiç bir kimse, mutluluk vermiyor yarenlik edemiyordu ruhuma. Bir süre sonra hep kopuyordu bağlar haliyle. Gerçekten bir an için bile durup, yaşamın anlamını, ve bu fani dünyaya gelme amacımızı sorgulamaya çalışmaktan ve kendimize doğru yollar edinmekten daha anlamlı ne olabilirdi şu hayatta. Gelip geçecekti işte yaşam, en azından izlerimiz temiz kalmalıydı ardımızda...
İnsanların beni içine çekmek istedikleri dünyayı benimseyemiyor, yeterince anlamlı bulamıyor, son derecede yabancı buluyordum nitekim ruhuma...
-Edibe Toğaç-