- 1234 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÇOCUKTUR NE YAPSA YERİDİR!
ANI HİKAYELERİMDEN ;
Yine bir gün annemin istediklerini almak için bir alt sokaktaki bakkala gitmiş, çıkarken de raftan bir gofret aşırıp dönmüştüm eve. Para üstünden bunun bedelini ödemediğimi anlayan annem çok kızmıştı haliyle. Daha okul çağında bile olmamama rağmen, kabahatimin farkındaydım bende, mahcup olmuştum. Annem para uzatıp;
- Derhal gidip gofretin parasını ödemeyi unuttuğumu söyleyip bakkaldan da özür dilememi isteyince, mümkün görünmemişti gözüme. Zaten utanmıştım, bir de bakkala gidip bunu ifşa etmek daha büyük utanç olacağı için omuzlarımı havaya kaldırıp indirerek ve de dudaklarımı şişirerek itirazımı ortaya koydum.
Fayda etmedi tabi. Annem;
- Öylemi küçük hanım dedi, düş önüme bakalım birlikte gidiyoruz şimdi..
Tövleler, yalvarmalar fayda etmedi. Az sonra bakkalda aldık soluğu. İçeri girdiğimizde;
- “Sabit efendi dedi annem, ne zaman eline liste vermesem eksik alıp geliyor bu kız. Bir paket de yağ istemiştim. Sonra bana döndü “Sen de iki gofret al istersen biri sana biri de kardeşine.”
Sevinçle raftan iki gofret kaptım, fakat annemle göz göze geldiğimde birini bırakmam gerektiğini hemen anladım. Zaten aramızda böyle sessiz bir anlaşma dili vardı. Ne zaman Annem veya babam gözlerini sağa sola devirerek baksa, kaşlar yukarı kalkıp, baş sağa sola işaret verse, tüm kardeşler ne demek istediklerini anında anlardık.
Mahalleye döndüğümüzde, bu konunun kapanmayacağını bildiğim için ben sokakta kalmak istedim
-Gel sen şimdi eve dedi annem, biraz konuşacağız, sokak kaçmıyor.
Çaresiz eve gittim peşi sıra. Aldı beni oturttu karşısına. Sonra izinsiz ve bedelini ödemeden aldığımız her şeyin bir yumru olarak vücudumuzun görünen bir yerinden çıkacağını, bunu gören herkesin de kişinin ne yaptığını anlayacağını söyledi. Oysa ben “bu ayıp, günah “gibi bir şeyler der diye bekliyordum. Çok korkmuştum.
Aradan epey zaman geçmişti annemle Sarıyer de oturan teyzesini ziyaret etmek için Sıraselviler caddesinden Taksime doğru yürüyorduk birlikte. Bu en sevdiğim akraba ziyaretlerinden biriydi benim için ve hoplaya zıplaya gidiyordum annemin yanında. O sırada bir adam belirdi önümüzde, ensesinde de bir yumru tam yumurta büyüklüğünde. Bunu görünce Billur durur mu? tabi hemen koşup sarıldım annemin eline.
-Anne! Anne!!! Dedim, baksana adamın kafasının altındaki şişliğe, o hırsızlık mı yapmış demek oluyor şimdi?
-Annem elimi sıkarak, fısıldadı “Evet ya!!! Bak gördün mü, dedi. Kim bilir ne almış izinsiz”
Gel de korkma! Kendi kendime büyük bir söz verdim o an bir daha asla böyle bir şey yapmam diye, bu örneği görünce.
Bilenleriniz vardır, yıllar önce Taksim meydanından kalkardı otobüsler bir çok yere. Sarıyer otobüsü de Atatürk büstünün hemen önünde ilk sırada yer alırdı. Bunu anlatırken, meydanın o eski güzel hali geldi gözlerimin önüne şimdi.
Neyse efendim, sıraya girdik ve otobüs geldiğinde yine sırayı takip ederek, günümüzdeki gibi itişip kakışmadan ki, ( o zamanlar insanlar birbirlerine hakikaten çok saygılı, nezaketli davranırdı) araca binip yerlerimize oturduk.
Otobüs hareket ettiğinde bir de ne göreyim dersiniz? O ensesinde koca şişlik olan adam iki koltuk önümüzde oturmuyor mu! Birden ayağa fırlayıp, heyecan için de ;
-Anne!!!!!!! Anne!!! Bak hırsız da binmiş otobüse diye bağırmaz mıyım! o da yetmezmiş gibi bir de adamı işaret ederek göstermez miyim elimle.
Büyük şanstır diyebilirim anneciğim o an bir kalp krizi geçirmediyse. O derece perişan olmuştu garibim.
-Kızım sus!!! Dedi. Ne bağırıyorsun ulu orta öyle, adamı saldırtacaksın şimi üzerimize, deyip oturttu beni yerime.
Neyse ki, başkaları pek anlamadı ne olup bittiğini. Kalçam da ufak bir cimdik sızısı oturdum popomun üzerine, Yine farkındaydım yanlışımın haliyle, sustum.
Az sonra baktım adam da yok olmuş, demek ki bir yerde inip gitmiş. Çocukluk işte çoktan bende unutmuş dalmıştım etrafı seyre.
Ah! Ah!!!! Büyüyoruz ama böyle ufak, büyük ne sıkıntılar veriyoruz ailemize. Hakları çok üzerimizde.
* * *
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.