8
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
812
Okunma
Hadi Gelin Köyümüze Geri Dönelim
Gerek kendi köyümün veya herhangi bir köyün fotoğrafını görsem, Ferdi Tayfur’un seslendirdiği meşhur “Hadi gel köyümüze geri dönelim” isimli şarkısı gelir aklıma.
Yok hemşerim yok. Öyle kolay değildir köyüne geri dönmek. Köyünü bir bıraktın mı, dönüşü olmaz kolay kolay. Boşuna kendini avutma, kandırma boşuna kendini. Sen dönmek istesen de, eli hamur teknesi görmemiş hanımın istemez. Şehrin tozsuz, çamursuz sokaklarında pabuçları kirlenmeyen çocukların hiç istemezler. Köyde sıkılırlar, bunalırlar. Alışveriş isterler, mağazalar isterler. Hemşerim sen hiç heveslenme otur oturduğun yerde. Hayal kurmak bedavadır zaten. Köy hayaliyle kavrul, özlemini çek. Günü gelince de fani hayattan göç ettiğinde, belki kavuşursun köyüne.
Bir baba, çocuğunu köye götürmek ister. Köy hayatının ne kadar zor olduğunu, insanların fakir olduğunu göstermek ister. Birkaç gün çocuğuyla birlikte köyde yaşarlar ve babası köyü nasıl bulduğunu çocuğuna sorar. Çocukta, “babacığım, burada ki insanlar ne kadar zengin. Bizim şehirde balkondan bir türlü ayı, yıldızları göremiyoruz. Burada, yıldızlar, ay, samanyolu ne kadar güzel gözüküyor. İnsanlar üst üste evlerde değil de, bahçeli, toprakla iç içe, doğayla içli dışlı yaşıyorlar. Köydeki insanlar ne kadar şanslı” der. Hayatı, elektronik aletlerden, asfalt yollardan, vitrinlerden gören baba fazlasıyla bu duruma şaşırır tabii. Şehirdeki bütün şartlar, imkânlar köye taşınsa, köylerde şehir olur. Köyün bir anlamı kalmaz ki bu durumda.
Köylerden ilkokulların alınması, sağlık ocaklarının birer birer kapatılması, köydeki insanımızın geçim sıkıntısı şehre göçü hızlandırmıştır. Şehirlerde asgari ücret altında çalışan yığınların artması bu göçün mutluluk getirmediğinin göstergesi olmuştur adeta.
Son yıllarda köy derneklerinin çoğalması, köylerde şenliklerin yapılması bir nevi köye dönüşlerin sinyallerini vermektedir. Köye dönüşlerin isteyerek, severek olması en güzelidir. Allah muhafaza, büyük afetler sonrasında şehirlerde aç açıkta kalınca ki köye dönüşleri hiç kimse arzulamaz.
Globalleşen, mesafelerin gün geçtikçe kısaldığı, iletişimin yaygınlaştığı dünyamızda insan, kısa dönemlerde de olsa birçok yerde olabilmektedir. İnsan köyünde yaşamasa bile, sık sık köyüne gezmeye gidebilmelidir. Yapabilecekleriyle ve yaptıklarıyla köyüne azda olsa katkı verebilmelidir.
Maddi durumu iyi olan şehre göçmüş köylü kardeşlerimizin köye villa yaptırmaktan, köydeki tarla ve bahçelerini kalın duvarlarla çevirmekten daha mantıklı fikirler, projeler üretmeleri gerekmektedir.
Şehirde yediğimiz katkı maddeli, hormonlu yiyeceklerin zararları gün gibi ortada. Çocuklarımıza hormonsuz, doğada yetişen yiyeceklerle büyütmek herkesin ideali ama köylerimiz bir bir boşalırken ya da köyde tavuk, inek gibi hayvanları barındırmak artık zahmetli gelmeye başladığından, bu ideallerin gerçekleşmesi hiç de mümkün görünmüyor. Ondandır yeşillik görmeyen, otlamayan sağlıksız tavukların yumurtalarına, etlerine mahkûmuz. Gönül ister ki her şehrin yakın çevresinde köylerimiz canlı olsun. Devlet desteği ile bu köyler bir fiil bağlı olduğu şehrin sağlıklı gıda ihtiyacını tümüyle karşılasın. Bu bir devlet projesi olup ciddi anlamda önem verilirse inanın toplum olarak daha sağlıklı besleniriz.
Köyünü sevenler armudun sapı, elmanın çöpü demeden güzel şeyler yapmayı şiar edinmeli ve “ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil” düsturunu benimsemeli.
İlkay Coşkun
15.04.2015