- 747 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tolga öğretmenin resim hevesi
TOLGA ÖĞRETMENİN RESİM HEVESİ
Tolga öğretmen Türk Milli Eğitim sisteminde 30 yıl sosyal bilgiler öğretmenliği yaparak 4 yıl önce emekliye ayrılmıştır. Çok güzel bir çalışma hayatı geçiren Tolga öğretmen, emeklilik yılları için hiçbir planlama yapmamıştır. Tabi emeklilik sonrasının planlanması, büyük bir önem arz etmektedir. Hele bir de sigara, alkol yoksa, kahvehanelerde akşamlara kadar okey veya pişti alışkanlığı yoksa, atadan kalma çift - çubuk, ahır, sığır, davar veya dükkan da yoksa, vakitleri kaliteli bir şekilde geçirebilmek oldukça zorlaşıyordu.
Elbette her insanın kaç yıl yaşayacağını Cenab-ı Allah biliyor. Ancak 52 yaşındaki emekli bir öğretmen, muhtemelen 78 yaşına kadar yaşasa, 26 yıllık bir emeklilik ömrü nasıl geçirilecekti? Tabi her meşguliyet ne kadar kaliteli veya kalitesiz olursa olsun, kendi zamanını bir şekilde harcayacaktı.
Çok verimli ve etkin bir öğretmenlik hizmetinde bulunduğu için, özel bir hobi geliştirmeye zamanı olmamıştı Tolga öğretmenimizin. İşte şimdi tam zamanıydı. Kendisini oyalamak, Alzehimer ve demans hastalıklarını ötelemek için, zihnini ve beynini güçlü bir şekilde çalıştıracak, emekliliğine bir anlam katacak bir hobiye başlaması gerektiği kanısına vardı.
Ne yapabilirim diye düşünmeye başladı. Orta boy bir büyükşehirde yaşıyordu. Belediyenin açmış olduğu çeşitli branşlarda kurslar vardı. Bunlardan bir tanesini seçmesi gerekiyordu. Öğrenmemin yaşı olmadığını, hayat boyunca bildiklerimizin öğretmeni, bilmediklerimizin öğrencisi olduğumuzu çok iyi idrak eden bir hocamızdı Tolga öğretmen.
Herhangi bir müzik grubuna veya enstruman çalma hobisine pek gönlü yatmadı. Zira o konuda kendisini pek mahir görmüyordu. Pek moda olan resim kursunu tercih ederek, oturduğu ilçenin belediyesinin resim kursuna yazıldı.
Büyük bir hevesle kursa başladı. Kurs öğretmeni resim sanatları bölümünden mezun, ataması yapılamamış, ataması yapılıncaya kadar belediye kurslarında görev almış, 27 yaşlarında genç bir öğretmendi. 60 lı yaşlara merdiven dayamış bir emekli öğretmenin, 27 yaşlarında genç bir öğretmenin emrinde sıfırdan yeni bir sanat dalında mesafe kat edebilmek bir çok konudan epeyce zor olacaktı. Ama olsundu. Öğrenmenin yaşı yoktu, öğretmenin kalitesinde yaşın da pek fazla ehemmiyeti yoktu. Zira bazı genç öğretmenler emeklilikleri gelmiş çok tecrübeli öğretmenlerden daha fazla cevval ve ileri görüşlü olabiliyorlardı.
Tolga öğretmenin kursta ilk günüydü. Sınıf arkadaşları genellikle daha genç insanlardan oluşuyordu. Hemen hemen en yaşlıları Tolga öğretmendi. Sınıfta 25 kursiyer vardı. Tolga öğretmeni bir takım endişeler sarmıştı haklı olarak: Bu gençlere ayak uydurabilecek miydi? Atölyede bir çok profesyonel ürünü yağlı boya resimler vardı. Gençlerin arasında rezil olma riski de vardı. Bu yaştan sonra eller - parmaklar fırçaları hakkıyla kavrayıp tual üzerinde hakkıyla dans edebilecek miydi?
Gerçek bir okul gibi kursun da belirli saatleri ve disiplini vardı. Hocanın genç ve ideal olması da kursa ayrı bir ciddiyet kazandırıyordu. Halbuki emeklilikte insan biraz rolentide olmalı ve pek fazla sıkıya gelmemeliydi. Yani emeklilik hobisi bir fobi haline dönüşmemeliydi.
İlk gün tanışma ve resimle ilgili bazı teorik bilgilerin verilmesiyle geçti. Malzeme listesi verildi. Tolga öğretmen birazcık tırsmıştı: Haftanın beş iş günü, bir dünya malzeme için bayağı bir bütçe, gençler arasında geri kalma ihtimali, evde her tarafı boya ile batırıp hanımla papaz olma, emeklilikte keyif edeceğiz derken başa bela mı bulduk? türünden endişeler, Tolga öğretmeni haklı olarak derin bir telaş ve korkuya sürüklemişti.
Kursun bitmesine bir ay kalmıştı. Kurs öğretmeni gayet ciddi olarak kürsüye geçti ve kursiyerlere şöyle seslendi: “Arkadaşlar, bu güne kadar elimden gelen tüm gayretleri sizlerin iyi bir ressam olabilmeniz için sarf ettim. Bütün resim yapma tekniklerini öğrettim. Bazılarınız işi daha çabuk kavrarken, bazılarınızın kavraması hayli güç oldu. Dönem bitiminde belediyemiz nezdinde bir sergi açacağız. 15 gün süreniz var. Dileyen dilediği bir portreyi resim haline getirecek, haydi göreyim sizleri beni amirlerime karşı mahçup etmeyin”.
Tolga öğretmenin tatlı telaş ve endişeleri artık korkuya dönüşmeye başlamıştı. Ama pilavdan da dönenin kaşığı kırılsındı. Bu saatten sonra, dere geçerken at da değiştirilemezdi. Büyük bir heyecan, az bir korku ve endişe ile derhal tuale dökeceği fotoğrafı aramaya başladı.
Tolga öğretmen herkesin sevdiğinden daha çok ATATÜRK’ümüzü seviyordu. Onun mareşal rütbesiyle küheylanın üzerindeki efsane resmini buldu ve tuale dökmeye karar verdi. Aslında, vazodaki çiçekler, tabaktaki meyveler, karlı dağlardan akan derenin ormanlar ve ağaçlarla süslenmiş köy evi manzaraları daha popüler ve kolay yapılabilirdi. Ama serde ATATÜRK sevgisi ve kendini ispatlamak hedefi vardı.
Tolga öğretmen tam 15 gün çalıştı ve eserini tamamladı. Kendine göre iyi olmuştu ama… Kurs öğretmeni her gelen kursiyerin eserini toplayarak sergi salonuna yerleştirdi. Hiç kimse kimsenin resmini daha önce görmemişti. İlk defa sergi açılışında göreceklerdi.
İl protokolü açılışa davetli idi. Açılış konuşmalarından sonra protokol sergiye geçti. Kursiyerler de arkalarından sergiyi geziyordu. Tolga öğretmen çok heyecanlı ve endişeliydi. Atatürk’ümüzün en güzel resmini yapmıştı ama…
Sergi dolaşılması bittiğinde bir de ne görsün Tolga öğretmen: Kendi eseri maalesef sergide yer almamıştı. Heyecanla kurs öğretmenine yaklaştı, beti benzi attı, “ama hocam” diyebildi.
Kurs öğretmeni: “Tolga hocam senin eserini sergiye koymam Yüca Atamıza saygısızlık olurdu, çok özür dilerim” der.
Tolga öğretmen hayatının en zor ve grift dakikalarını yaşamaktadır. Kendi duyacağı kadarlık cılız bir sesle: “Neyineydi be adam kırkından sonra zurna çalmaya yeltenmek” diyerek, ağlamaklı bir şekilde evinin yolunu tuttu.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
24 Nisan 2018 Salı Saat: 9.00. Antalya
Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.