- 618 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Filler Saray Yapmış Gül Fidanına...
Sanmıyorum ki bizim her bir derde deva olacak bitkilere ağaçlara doğaya ve taş eksen buğday bitecek olan bu aziz toprakların bir benzerine bir başka coğrafyada rastlanabilsin…
Dolaysıyla yine bu toprakların yanık bağrından kopup gelmiş aşıklarına ezgilerine güldürürken düşündüren hiciv ustalarının eserlerine tanıklık etmiş bir başka şanslı toplum bulunabilsin…
Ancak şu da yadsınamaz bir gerçektir ki her anlamlı değerli ve önemli güzel şeyler aynı topluma bahşedilmiyor…
Tıpkı bu toplumun akıl ve ahlak yitimine uğramış olduğu biçare insanları gibi…
Daha dün “erken seçimden söz etmek bunu istemek o ülkenin cehaletini geri kalmışlığını gösterir” diyen ülkenin başının bu gün tam aksini söyleyip seçim tarihini vermesi hiç şaşırtıcı olmasa da yine güldürdü beni…
Dünya dünya olalı beri böylesine ağzı korkunç küfürlü ağır hakaretli beddualı inanılmaz edep dışı cümlelerle 16 yılını dolduran bir iktidar modeline de RASTLANMAMIŞTIR kuşkusuz!
Ben bunu düşünürken gönlüme öyle bir türkü düştü ki sözleri tam bir mizah şaheseridir bence…
Türkü Ana lakabıyla tanınan Zehra Bilir’i bilmeyeniniz varmıdır bilmem...
Elinde mendili ayağında süslü çarığı üstünde allı pulu milli kıyafeti ile yıllarca Türk Halk Müziğine sonsuz emekler verirken söylediği nice ilginç Türküleri ile gönlümüzde taht kuran Ermeni asıllı Arapkirli vakur ve çok değerli bir Usta idi…
Onun Manda Yuva Yapmış Söğüt Dalına türküsünün öyküsüne baktığımızda türkünün bu sözlerine yalnızca gülümsemek değil bilgi sahibi olup düşünmeye yönelmek gerektiğini görürüz…
"Eskiden Tosya halkı ticaret maksadı ile sürekli olarak saz dağını aşarak Çankırı tarafında ’Öteyüz’ denilen yöreye giderlermiş. Ekonomik ilişkilerinin yanında bu bölge ile sosyal ilişkilerde de gelişme görülür. Bu yüzden oyunda Karadeniz Bölgesi’nden ziyade İç Anadolu Bölgesi’nin etkisi görülür."
Rivayetimiz şöyle: "Aşığın biri Öteyüz’e giderken ’Fazlı’ isminde bir çobanla karşılaşır. Çoban orada sığır otlatmaktadır. Aşığı, elinde saz ile görmüştür. Kendisinin de yalnızlıktan canı sıkılmıştır. Aşığı yanına çağırır, kedisine bir şeyler çalmasını ister. Aşık ’pekala’ der, fakat aklına çalacak bir şey gelmez. Tam o esnada aşık, vatandaşın birisinin öküzleri ile beraber çift sürmeye gittiğini görür."
Bundan esinlenerek:
Sabahleyin erken çifte giderken,
Öküzüm torbadan düşmüş gördün mü?
Amanın Fazlım.
Daha sonra sığırların içerisindeki mandaya gözü takılır:
Manda yuva yapmış söğüt dalına,
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü?
Amanın Fazlım.
Dönüşte bir sohbet esnasında bu durumu dile getirir. Halk arasında hikaye şeklinde söylenir. Musiki Cemiyeti’nin kurulmasından sonra Hakkı Berber bu sözleri toplayarak bir araya getirir.
İsmail Okur (Nayıpoğlu) da "tiridine bandım" nakaratını ekleyerek bestesini yapar.
Mustafa Başefe (Akçak) ve arkadaşları da bunu oyuna dönüştürerek folklorumuza kazandırırlar. O günden bu güne çalınır, söylenir, oynanır.
***
Ersin Ekentok yorumu;
Açıklama 1: Manda serin yeri seven ve sürekli su içinde kalmaktan hoşlanan bir hayvandır. Dolayısıyla suyun çok olduğu yerde söğüt çok güzel yetişir ve serpilir. Söğüt ile manda arasında ortak yan sudur. Mandanın olduğu yerde söğüt de bol bulunur. Mandanın derisi kalın olduğu için sinek mandanın derisine diş geçiremez. Ama yavrusu için aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Manda yavrusunun derisi henüz çok taze ve ince olduğu için sinekler mandaya değilde yavrusuna hücum eder. Yani,
Manda yuva yapmış söğüt dalına
Yavrusunu sinek kapmış gördün mü
Açıklama 2: Bir kişi karşı cinsten birisine aşık olur. Ama tek taraflı bir sevgi bu. Halbuki karşıdakinin başka bir sevdiği vardır. Onunla evlenmek ister. Bir türlü onu ikna edemez ve yapar türküsünü. Öyle ya, ona göre sevgilisinin aşığı kaba saba manda gibi birisidir. Sevdiği ise söğüt dalı gibi ince ve narin.
Açıklama 3: Türkü yapıcı bir mizah yapmıştır. Çünkü, manda gibi ağır ve hantal bir hayvan kuş gibi çıkıp söğüt dalına yuva yapamaz. Sinek denilen o küçücük haşerat ise manda yavrusunu yiyemez.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.