"Bana Şans Dile..."
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Q, sandalyeye yanlamasına oturup başını duvara yasladı. Aylardan Ağustostu. Odaya sonuna kadar açık bir pencereden sımsıcak bir hava hücum ediyor, bu hava yüzünü tutuşturuyordu.Düşünüyor, düşündükçe bulunduğu sandalyeden daha başka bir mekana geçiriyordu. Fakat Kristin’ın sesi havada çelik levhalar deler gibi "we have it narrowed down, down down, down to the butcherknife, down down down down, down..." derken, ona sarılıp, aynı yere ve aynı ana tekrar dönmesini sağlıyordu.
Gözü güneşin odaya yansıttığı çapaçul gölgelerdeydi.Bir başkası hiç yokmuş gibi davranabilirdi. Ama Q için mürekkep balığının savurduğu izler gibiydi bu gölgeler. Kimisi hayret uyandırıcı, kimisi ağlanılası, kimisi kutsal bir lahit gibi. İşin ilginci ise bu gölgeler kim nasıl görürse ona dönüşebiliyordu.
Göz kapakları ağırlaştı. Odada hiç sigara içilmemesine rağmen odanın nefesi tütün gibi kokuyordu.Tam karşısında, duvarda asılı, büyük, görkemli, sakin bakışlı bir saat vardı. Sanki o saatin izlediği herkes mecburen greenwich’e kafa tutardı. Saatin işi, her an uyanık, her an tetikte olmaktı fakat zamanı kendince işlerdi. Q, elini kaldırıp saate işaret parmağı ile ateş eder gibi " Aldandınız Sayın Tiktak, tehlikeli yanlışları ve karışan hesapları göremediğiniz için. Bu yüzden siz, siz bana borçlusunuz" dedi.
Kafasını tekrar duvara yaslayıp: "Siz kafasına buyruk zavallı bir firarisiniz, tek varlığınız da yelkovan ve akrebiniz. Bozdunuz zembereği ve bir nehirdeymişim gibi sürüklendim, bu köklü başarı sizindir kutlarım" deyip alkışladı.
Alkışı Kristin’ın bir ipin incelerek kopuşu gibi " I wish to weep but sorrow is stupid" demesi böldü.
Kapı çaldı.
"Kimsiniz?"
"Tanımadınız mı ?" diye cevap verdi kapıdaki. Q, gözlerini kısarak tekrar baktı. Sesin sahibinin sevgiyle bakan hali çürümüş yosun gibi sardı Q’nun görüş yetisini.
"Benim Q" dedi kapıdaki.
"Hokkabaz şapkanızdan çok yıl önce çıkmıştım hani" dedi.Q sıkıca tuttuğu kapıyı usulca bırakırken, sanki bir uykudaymış da yeni uyanırcasına tanımadan baktı içeriye giren kişiye.
O ise çoktan içeri geçip pençere kenarındaki, yeşil kumaşla döşeli eski berjere oturdu. Ayak ayak üstüne atıp bir sigara yaktı. Q’nun hayretli bakışları arasında söze koyuldu.
"Evet, azizim. Bu işin çıkarı yoktur! Harakete geçmelisiniz, kurtulun artık !"
Q’nun suratı deminkinden daha şaşkınlaştı, daha asıldı. Bu işgüzara ve onun saçmasapan otoriter haline bir anlam veremedi.
"Düşünsenize, bir korkunun kendisi asıl korkudur, onun gerçekleşmesi demek o korkunun yok olması demektir? Değil midir? Kabarıp dört yanınızı kaplayan korkunuzu kendi ellerinizle yok etmek? İşte bu gerçek reçeteniz"
Q sayın Tiktak’a baktı bu andan kurtulmanın çaresini ondan bekler gibi ama o Greenwich’e itaatsizlik ile meşguldu yine.
"Bırakın, onu..." dedi saati işaret ederek.
"Ne diyorsunuz, kimsiniz siz? " dedi Q.
"Biliyorsunuz" diye gülümsedi.
Bu sırada ocaktaki düdüklü çaydanlık yılan gibi tısladı. Q özür dileyerek mutfağa yürüdü. İçeridekine hem büyük yakınlık hem de dehşetli bir korku hissetmişti.
Çekmeceyi açıp giysisinin koluna bir bıçak sakladı.
İçeri girdiğinde sayın Tiktak’ı yerde parçalanmış buldu.
"Bu ne cüret" dedi Q. "O neredeyse bin yıldır asılıydı, siz hangi curetle ve hakla bunu yapabildiniz?"
"Ne yani daha demin onu suçlayan siz değil miydiniz? Bunu siz yaptınız Q"
Biraz daha yaklaşıp saate baktı. Sonra tereddütsüz koluna sakladığı bıçağı çıkarıp onun karnına sapladı. O birdenbire düştüğü bu vaziyette sağır birinin savaşın ordasında kalması gibi baktı Q’ya. Belki gelen merminin yönünü seçememek şaşkınlığı ile anlamadan.
Karnından akan kırmızı kan havanın dokunuşu ile laciverte dönüştü . Q’nun ellerindeydi tamamı şimdi. Avucunun alt içi ile gözlerini sildi. Gözyaşının deminki yerini onun kanı aldı.
Saat beşti fakat Sayın Tiktak yattığı yerden her zamanki gibi kafasına göre üç kere çaldı.
O qué
YORUMLAR
Beni etkileyen çok güzel bir çalışmaydı, okuduğum polisiye romanlarından bir bölüm gibiydi. Sizi kutluyorum, tüm kalbimle.
O qué
Sevgiler
karanlık ve yalnız bir odadayım gölgem yok
gölgemi saati olmayan bir oda da bıraktım bir bardak çay içtim üzerine
sonra bir bardak daha
bir bardak daha derken
gölgemin sesini duydum çok acımasız ve yalnızdı. beni korkutmaya çalışıyordu hemde benimle. gülümsedim her zaman ki gibi yüzümde düdüğü olmayan bir demlik edası umurumda mıydı bilmiyorum. tek umurumda olan şey an. şuan bana verdiğin mistik his. çok hislendim Sinem hemde senin yüzünden. aklıma birden feridun geldi bak feridun ve şarkısı 'senin yüzünden' yazdıkça yazasım tutuyor bazen dur bi bardak daha çay koyayım kendime :) çay ? neyse çenem düştü yine. bilen bilir derler ya sende beni geveze bilme şimdi durup dururken . neyse çok dağıldım. yazını çok beğendim diye oldu bunlar. bak hala konuşuyorum. bıçak gibi kesmeliyim an'ı. kutlarım. sevgiler...
O qué
Ya sen hep çok konuş ben ne keyifle okurum anlamaya çalışırım :)
Güzel kafalar hep konuşsun hiç susmasın.
Öykü ne ki şu yorumun yanında :p Teşekkür ederim, çok.
Çaylı kal :d
saat öyle güzel bir başrol üstlenmiş ki, yani sevgili yazarımız onu merkez alarak ruh halini ve çevresini muhteşem bir tasvirle okura sunmuş..adeta bir filmden sahne gibiydi..yanlamasına oturup başını duvara yan yaslaması çok şey anlatıyordu..ve tabii gelen kişinin( kişi ya da değil) cüretkar ve kendinden emin tavrı.. öyle güzel huzursuz ediyor ve enerjiyi yükseltiyor ki..
ve tabii final muhteşemdi..
kafasına göre takılan ölümüyle bile özgürlüğünden feragat etmek istemeyen bir saatin vuruşları..
güne harika bir anlatım düşmüş..
sevgimle..
O qué
Teşekkür ederim güzel gönlüne.
Sevgimle hep.
Bahar Batıl
bayramımız kutlu mutlu olsun..sevgimle..;)
O qué
Teşekkür ederim çok.
Hep iyi, mutlu kal.
gölgeler gölgeleri vurur
gölgeler seni
bir şarkı çalar gölgelere doğru
lacivert olurum.
:)
canımm. ne güzelsin.
O qué
Tiktak ve kapıdaki sanki...
Q da öykünün kaybedeni olsun.
Ah be canım laco'm.
O qué
Unutmadan çok çok selam :)
O qué
Aman diyorum hena'm ne bileyim doğru moğrudur.
Teşekkür ederim yine önemseyip yorum yaptın sevindirdin.
Sevgimle hep.
hena
Ah Q que.
Çocukken boyası dökülmüş duvardaki gölgelerden ne kahramanlar ne hikayeler yaratırdım,şaşarsın.Kendi yarattığım kahramanlardan korkardım o ölçüde yani.
siyah beyaz fotoğraflardaki gölgeler ise hala ilgimi çok çeker.
Doğru demiştir anannen:))
Yapacak bir şey yok gibi ama bu saatten sonra:)
...
Yazıların hep değerli ve önemlidir Q que.
Sevgiyle