- 652 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
-LİNÇ VE ÖTESİ-
İnsanlığın temel problemlerinden biri de linç olmaktadır. Nedir linç? Sözlüksel tanımlama şöyledir: "halktan bir topluluğun, bir suçluyu ya da kendilerine göre suç olan bir davranışta bulunmuş birini, yumruk, taş, sopa gibi araçlarla döve döve öldürmesi."
Kimyasına indiğimizde cehalet ve önyargıyla yoğrulmuş sosyo kültürel bir yapının yansıması, dışavurumu olup; kin, nefretle bilenmiş bir grup tarafından suçlu ya da suç işlediğine inanılan bir kişinin katledilmesi hadisesidir.
Kimi Amerikan filmlerine de konu olduğu üzere 19’uncu asır Amerikasında ırkçılıkla yoğrulmuş beyazların olay mahallinde yakaladıkları ya da görüldüğü söylenen bir siyahı cezalandırması, öldürmesi biçiminde kendini gösterdiği gibi Ortadoğu, Afrika veya kimi Asya ülkelerinde de töresel, siyasal veya dinsel gerekçelerle tatbik edilebilmektedir.
Emperyalist ülkelerin iktisaden kaynaklarını sömürdüğü memleketlerde ırkçı, mezhepsel ya da etnik nefreti körüklemek suretiyle suni durumlar meydana getirmesine bağlı cereyan eden bilinçli, öngörülmüş olaylar manzumesi olabildiği gibi ani bir durum, iftiraya bağlı olarak şekillenen öngörülmemiş olaylar halinde de meydana gelebilmektedir.
Her iki halde de korkunç neticeler doğurduğu kuşkusuzdur. Toplumsal bir işkenceye dönüşmek suretiyle insanın yaşam hakkını ortadan kaldırması, kitleleri hüzne sevk etmesi, manen yaralaması, adalet duygusunun sarsılması, inanç ve değerlere duyulan güven ve bağlılığı zedelemesi gibi menfi neticeler doğurması linçin korkunç olduğu kadar karanlık yüzünü önümüze koymaktadır.
Psikiyatrik açıdan da üzerinde önemle durulası ciddi bir insanlık sorunu olarakta karşımızdadır. Genel olarak özgürleşemeyen kapalı toplumsal yapıların bu tarz kıyıcı eylemlere yatkınlığından söz edilebilir. Bastırılmış cinsel problemlerin öz nefreti doğurduğu ölçüde diğer insanlara karşı saldırganlığı beslemesi her zaman mümkündür. Linç eden kitledeki bireyleri tek tek masaya yatırsak kimler yoktur ki içlerinde? Hayvanla ilişkiye giren veya girmiş mi, bir kız çocuğuna tecavüz eden veya etmeye müsait olan mı, telefon sapığı mı, en ufak bir kıyafet ya da duruş karşısında boşalan mı bulunmaz acaba? Sonrasında da ayy yaa kırmızı çizgim ha! Öyle mi?
Kendi yaşamının gücünü duyurmak için kendince gerekçelendirdiği biçimde yaşam yok etmek. Kimi zaman merhamet görmemiş insanların merhametsizliği biçiminde tanımlansa da sonuçları düşünüldüğünde gerçek kurbanı bırakıp akıldan yoksun kontrolsüz çıkış yapan, zalimliğinin farkında olmayan, olamayan katiller süresine mi üzülmeliyiz acaba?
İdam cezasına karşı olanların idam edilecek kişi bazında yaşam hakkının kutsiyetinden söz etmeleri durumuna, peki ya kurbanın yaşam hakkı ne olacak diye şüphesiz haklı olarak itiraz eden yığınların kişisel hezeyanların toplumsal bir cinnete dönüştüğü kendi başıbozuk hal ve hareketlerini nasıl değerlendirecekleri, nereye oturtacakları halen insanlığın temel merak konuları arasındadır.
Hiç kuşkusuz sosyo ekonomik gelişmişlik seviyesi kadar eğitim kültür alanındaki çalışmalar ve bunların olumlu neticesinin toplumsal düzlemde etkin kılınması, değer yargılarındaki olumsuzlukların rehabilite edilmesi çözüme dönük önem arz edecektir. İnsanı din, ırk, cinsiyet, vs. temelde kategorize etmek yerine insan ana çatısı üzerinde hassasiyetle durulması müspet sonuca gidilmesinde ciddi katkılar sağlayacaktır kanımca. Değerler alanında asırlara mal olmuş yozlaşmanın genlere sirayet ettiğini, adeta genetik bir koda dönüştüğünü düşünsenize. İnsan denen varlığın başkalarına duyduğu nefretin ardındaki öz nefret, insan olmanın onuruna sahip olamamasındaki eziklik, özgüven noksanlığı her dem ciddi bir problem olarak kendini gösterecektir.
Nihayet yaradan, yaradılan diyalektiğinde barışçıl bir dünya tesis edilmesi noktasında el ele, gönül gönüle, insan insana derken; bu hususları tesis etmek babında da maddi, manevi düzlemde doyumlu, öz değerlerinin farkında ve kendisini geliştiren insana ihtiyacımız bulunmakta...
L.T.
YORUMLAR
Şiddet, hiç kuşkusuz insan onurunu ayaklar altına almakta; dolayısıyla insan, hayvan canlı ayırmadan her varlığa karşı lanetlenmeli ve etkin önlemler alınmalıdır.
Şu kadar ki, günün anlam ve önemiyle de tümleşik olarak, kadınların fiziksel ve sosyoekonomik ögeler kapsamında daha zayıf ve korunmaya muhtaç oldukları düşünüldüğünde bu alandaki pozitif ayrımcılığı sonsuz destekliyorum.
Bu doğrultuda, 25 Kasım "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" bağlamında yeryüzünün her köşesinde kadınlara yönelik şiddeti şiddetle kınıyorum. ❤
Linç denince aklıma, toplumsal kinin dışa vurumu olarak geliyor. Linç etme, ülkelere ve yönetim biçimlerine göre değişkenlik göstermektedir. Bir toplum, birini ıslıkla, küfürle veya en acımaz olan yaralama öldürmeyle kinini boşaltır.
Toplum içinde en çok hırsızlara ve tecavüzcülere linç girişimi olur çünkü topluma göre bunlara verilen cezalar caydırıcı olmadığı gibi komiktir de oysa bir insanın, bir insanın özgürlüğünü kısmak, hakkını çalmak kul hakkına girdiği için cezası çok çok ağır olmalı.Adalet yetersizliği egemen toplumlarda linç olayları her zaman artış göstermektedir.
onları tetikleyecek sebepleri olabilir; aile sıkıntısı, aile, çevre baskısı vb. en önemlisi psikolojik faktörler ön plana çıkar bunun çaresini de devlet bulmalı tabi aileler en büyük tedavi sağlayıcılar olmalı (destek ve önemseme-ilgi)
Bir de yanlış kişiye veya sorunun ne olduğunu bilmeden linç etme vakaları da görülmektedir bu en tehlikeli bir yaptırımdır. suçsuz iken ölen olmak çok acımasızca bir şeydir.
yazdığınız gibi:
"Hiç kuşkusuz sosyo ekonomik gelişmişlik seviyesi kadar eğitim kültür alanındaki çalışmalar ve bunların olumlu neticesinin toplumsal düzlemde etkin kılınması, değer yargılarındaki olumsuzlukların rehabilite edilmesi çözüme dönük önem arz edecektir."
Çözüme en uygun olan da budur....
Maalesef, tam özdeğerlerimizi öğrenmeye başladık, kültür seviyemizi artırmış, bilinçleniyorduk ki bir sanal hükümdarlığı kuruldu; işte bu da bitirilmek üzere olan sorunları tam tersine artırmış bulunmaktadır.
sanal uyuşturucu özelikle gençleri, çocukları çok çabukça kendi tuzağına alıp adi suçlar(gasp, hırsızlık, tecavüz vb.) artırmasına sebep olmuştur.
bana göre en iyi çözüm çocukları ve gençleri sanal, sosyal medya ortamlarından uzaklaştırıp gerçek hayata, kitap okuma alışkanlıkları, gerçek sosyal ortamlar, tarihi yerleri görme gezilerle ve önemlisi sağlıklı, güvenilir bir eğitim sunarak bu olumsuzlukları aza indirebiliriz kanısındayım
Ayrıca, kadınların öldürülmesi toplumsal linçtir çünkü her ne kadar eş, baba, kardeş bunu yapsa da tetikleyen toplumdur! gücünü toplumun iftira, yalan-yanlış ve fesatçı insanlarından alırlar.
ülkemizin ve Müslüman ülkelerin kronik bir yarası olan linç konusunu irdeleme şansını verdiğiniz için Teşekkürler hocam
En derin saygılarımla
DemAN tarafından 4/20/2018 4:57:42 PM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Sizinki sitede rastladığım en etkili yorumlardan mesela
Yazıyı aşan yorumlardan biri hatta
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Saygı ve selamlarımla...
Bizlerde yazıyoruz. Ya da yazdığımızı sanıyoruz.
Yazı böyle olmalı işte. Şiirde böyle olmalı.
Okuyunca dalıp gitmeli. Düşünüp kalmalı insan.
Yüreğine, kalemine, bilgine sağlık can Dost..
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Değerli üstadım, Doğu toplumları, Batı'nın/Avrupa'nın Hristiyan bağnazlığına karşı geliştirdiği 'Aydınlanma' ile aklı önplana geçirdiği süreci doğru anlayabilseydi, sahip olduğu İslamiyet ile zaten kendisine nasip olmuş Aydınlanmayı idrak eder, özümserdi...
Fakat böyle olmadı...
Bu durumun tarihini birçok yönden irdelemek çok uzun iş...
İnsanlığın geldiği bu yerde ise söz konusu durumun trajikliği yansıyor dünyaya...
Yani, Farkhunda gerçek bir Müslüman olarak, Müslümanlıktan bihaber olanlar tarafından linç edildi...
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Siz bir karikatürle anlatırsınız bu konuyu, ağzımız açık kalır bizim, şahsen benim
Katılım ve katkınla şeref verdin
Saygı ve selamlarımla...
-"FARKHUNDA" MISINIZ?-
ey ilk taşı atan!
ey kıdemli günahkâr!
zalimler şâhısın kabul et
kes artık kes!
kim bilir kaçıncı kez
kıydın bir masumun canına da
insanlığın ot tıkadın çanına
kına yak be hey iblis!
sır değil bu
asırların imbiğinden süzülen nemesis
sana gerek kalmadı ki
ne engerekler var yeryüzünde
aynadaki aksin ancak senin
cehennemî yalnızlığında murdar olasın
ya sen mağdure
muskaya karşı çıktın sen ey güzel kadın
hangi muz kabuğuna bastın da bilemedin
öyleki, bir kere çıkmış adın
bak gördün mü?
ruhunu şeytana satmışsın ezelden
bak ki gör!
bir müfterinin sözü olur esas
anında histeriye tutulur kitleler
sıçrar bir anda kanserojen kitleler
şeriat mı?
yapma be molla!
at bir kaç kadeh şeri
bu nasıl bir dinsellik?
gerçekte
bastırılmış bir cinsellik, gerçekte
bir beden üzerinde
kaç beden boşalır prezervatifsiz?
ters döner mezarında
bir kerre daha Reich
faşizan duygular ki
rap rap rap
benliğin derinliklerinde uygun adım
şimdi tören adım marş!
dikkaaat!
tuttur ritmi, bozma sırayı şerefsiz!
id misin it misin belirsiz
beyler!
"farkhunda" mısınız bilmem de?
insan değilsiniz çünkü
eğer değilseniz farkında
L.T.
NOT: Afganistan'da yaşanan bir linç olayı üzerine daha önce paylaştığım şiirim...