7
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1815
Okunma
Ne huysuz ihtiyar! Ne kaknem karı! Ne zulüm evlat!...
Güzel bir bahar cuması, okul formalarını bile üzerinen çıkarmadan evinin önünde top koşturan sekiz- dokuz yaşlarında üç çocuğun oyun oynama keyfini bakondan bağırıp bozan yaşlı adama kendi kendime "Huysuz" diye söylendiğimi hatırlarım... Huysuz ihtiyar! Huysuz! Peki ne demek huysuz?
Huysuz mantıken huyu olmayan demek. Yani iyi huyu olmayan. Sıfatsızı bol ülkemin, sıfatı bol lugatından bir kelime huysuz. Durumun hakedişinden fazla anlam taşıyan bir kelime. Fazlaca acımasız. Benim çocuk kovalayan komşumun oğlanlara azarı siliverdi iyi huylarını bu sözle. Gitti.
Yunancadan devşirme "Kaknem" e ne demeli? Vahi Öz filmde "Bediaaa. Neredesin kaknem karııı!" dediğinde, gülerek kabullenmezmiydik o geçimsiz, zayıf kadının sıfatını? Hem geçimsiz hem çirkin. Küfür gibi. Ama yıllarca herkes kullanmakta çekinmedi.
Ya "Zulüm Evlat" lafına ne demeli? Zulmeden, işkence çektiren çocuk olur mu? Uymadı değil mi? Biz zulmetmeyi büyüklerimizden öğreniriz çünkü. Çünkü büyüdükçe merhametimiz küçülür. Küçüldükçe sıfatlara düşkünlüğümüz büyür.
Bizi niteleyecek sıfatlara her zaman ihtiyaç duyarız. Cebi bol, cepkeni dar sıfatlarımız olur her zaman... Bazısını bile isteye satın alırız. Bazısını gece yarısını çöpe bırakırız. Yeni girilen arkadaş ortamında, yeni dönem sanal sohbet sayfalarında çokça kullanırız bu sıfatları. Etkilidir. Ama çok değil...."Ben çok duygusalım ama çok güçlüyüm. Ne çekiyorsam fazla vicdalılığımdan. Ay kesinlikle kin tutmam. Affediciyimdir..." Gülümsediniz mi? Tanıdık geldiğindendir.
Ancak üzerimize yapışmasın diye silkelenip durduğumuz sıfatlarla gezeriz aslında. Çoğuna itirazda en cevval avukatı geçeriz. Çünkü kötü sıfatların etki alanı da büyüktür biliriz. Düşünsenize biri size "uyuz" dedi. Uyuz ne demek? Bir hayvan hastalığı. Kaşım kaşım bir hastalık. Aman evlerden ırak. Siz bu sıfatı neden yediniz? Çünkü karşınızdakinin suyuna gitmediniz. "Huysuz" dedi bir öteki. Çünkü hesabınıza uymadı, onun yaptığına itiraz ettiniz. Gitti mi güme şimdi; iyi niyetiniz, samimiyetiniz, yardımseverliğiniz?.. Dışarıda yemek yemek istemediniz; hoop "cimri" oluverdiniz.Oysa sadece paranız yoktu. Rezil olmak istemediniz. Kum döküyordunuz ekseriyetle, kıvrandıkça "mızmız" damgası yediniz...
Bu sıfatlardan çoğuna maruz kalmak içten bile değil günlük hayatta. Bunu hepimiz biliriz. Bunu için bir oto-kontrol geliştiririz. Adı da afilidir bu sistemin: kendisine "Elalem ne der?" deriz. Deriz de, elalem sisteminin baş borazancı başı olmaktan da geri kalmayız hiçbirimiz. Bir çok konu gibi bu konuda da terazimizin kefelerini denk tutmada iyi değiliz. Yok, genelleme yapmadım. Ha şa! Çoğumuz diyecektim. Tabii ki siz istisnasınız.
İşin özü; bize az acıtıcı, etkisi dar, insancıl sıfatlar lazım. Fikren gelişmekte itiraz etmemek lazım. Aslında bin yıldır bilinen unutulmasın diye için açıp açıp okumak lazım arada. Yeni nesil ifadeyle "empati" lazım biraz. Çocuklara rahat vermeyen komşuya, dırdırıyla eşine kök soktüren hatuna, yaramazlıklarıyla ailesini, komşularını yoran çocuklara denecek ama üzerine çam tutkalı gibi yapışmayan sözler lazım.
Yoksa; her fırsatta şu sıfatına tükürdüğümüz dünyada, birbirimizin kırık kalplerinin parçalarının üzerinde yürümeye devam edeceğiz. Ve dünyanın yolları da bitecek sonunda, biz de insan cinsi olarak biteceğiz.