EKMEĞİNİ SİMİTTEN ÇIKARAN ADAM
EKMEĞİNİ SİMİTTEN ÇIKARAN ADAM
Ekmeğini taştan çıkarmak diye bir tabir vardır. Genellikle işi zor olan, geçinmek için fazla zahmete katlanan, nafakasını temin etmek için yılmadan usanmadan çalışanlar için kullanılır. Bu tür insanlar çok çalışıp az kazanırlar. Takdir edilen tarafı şudur ki kimseye muhtaç olmazlar, alın terleriyle hayatlarını idame ettirirler.
Bu deyim daha çok vasıfsız işçiler için kullanılır. Bunların sigortaları yoktur. Bütün gelirleri o günkü kazandıklarıdır.
Bu tür kişilerin en zoruna giden şey horlanmalarıdır. Horlanma her zaman sözle olmaz. Bir bakış, bir duruş onları horlamaya yeter. Mesela milyonlarca parayı bir çırpıda harcayıp, bir fakirin üç-beş kuruş zor eden malı için pazarlık yapanlar olur. En pahallı eşyaları kullanmak onlar için onur(!) meselesidir ancak akşama kadar bir bağ maydanozu satmak için çaba sarf eden birine “Bunlar solmuş, şu fiyata versen olmaz mı” gibi sözler söyleyenler olabilir.
İnsanın aklına yanlış şeyler gelmiyor değil. Acaba bu insanlar daha rahat geçinse ben bu ‘maydanozu’ başka yerden temin edemem mi sanıyorlar.
Eskiden fakirin hep fakir olması zenginin işine gelir gibi yarı ideolojik bir anlayış vardı o geldi aklıma.
Bu yüzden seyyar satıcılara hep takdirle bakmışımdır. Çünkü onlar aslında eli öpülecek kişilerdir. Çalmazlar, dolandırmazlar, kimseyi kandırmazlar ve geçinmeye çalışırlar.
…
Günlerden bir gündü.
Bir hastanenin önünde simit satan bir satıcı gün boyu elindeki simitleri satmak için bir noktada dururdu. Belli ki müesseseden izinliydi. Veya kimse ona bir şey demiyordu. Ne zaman o hastaneye uğrasam o simitçiyi orada görürdüm.
Bir gün yine yolum hastaneye düştü. Simitçi aynı yerde duruyordu. Hastanede çalışanlar öğle yemeğine çıkmışlardı. Yani çalışan insanların acıkma zamanı gelmişti. Simitçi de çalışıyordu ve o da insandı. Onun da vücudu açlığa belli süre dayanabilirdi. O halde o da beslenmeliydi.
Ancak diğerlerinden bir farkı vardı. Bu önemli bir farktı. Diğerleri işlerini kısa bir süre terk edip tekrar işlerine döneceklerdi. Herkesin yaptığı iş belliydi. İşyeri belliydi. Saati beliydi. Ücreti belliydi.
İşte bu kadar belirli şeylerin yanında bir belirsizlik vardı ki o da seyyar satıcının durumu.
O bulunduğu yeri terk edemezdi. O da öyle yaptı. Gelirken yanında getirdiği ekmeği katıksız yemeye başladı. Bir simit ile bir ekmek aynı fiyattaydı. İnsanlar bir simit ile doyamazlardı. Yani sattığı şeyi doyana kadar yemiş olsa ne kazanacaktı ki? O da işin ekonomik tarafını seçti. Bu seçim istekli bir seçim olamazdı. Çünkü o bir ev geçindiriyordu.
Simit satıcısını ekmek yerken uzaktan seyrettim. İçim bir tuhaf oldu. Bir halime baktım bir de ona. Ekmeği her ısırışında, ayakta ve hayatta kalma mücadelesi veriyor gibiydi. Çünkü o yaşadığı ve az da olsa kazandığı müddetçe ailesine de nafaka sağlayacaktı. Ben ise tok karnına ona üzülüyordum. Böyle üzülmek kolay.
Ey simitçi kardeş! Ey buna benzer iş yapan seyyar satıcılar! Siz kötü bir şey yapmıyorsunuz. Ancak toklar açın halinden anlamıyor.
Ey toklar!
Siz hiç aç ve işsiz kaldınız mı?
Mutlusunuz değil mi?
Biliyorum suç sadece tokların da değil. Ama işin içinde bir terslik var bunu da biliyorum.
YORUMLAR
Kader desem kaderden değil, şansızlık mı desem o da değil... Tamamen bu tür insanların, babalarından öğrendiği veya imkansızlıktan kaynaklanan bir durum sanırım. Duygusal olurlar, inandığı inancın gereğiyle yaşarlar. Ben bunları yıllardır gözlemliyorum ve bu tür işlere yakın işleri ben de yaptım.
Horlanmaya gelince, maalesef horlanıyorlar, kaba lakaplarla çağrılıyorlar ve bazen zaman haklarını da eksik veriyorlar:
-Kunduracı, bak ayna gibi olmazsa para vermem
-Bu simit bayat, parası da az olmalı... yoksa bunları çöpten mi buldun?
-Elmacı güzeli! elmalar hepsi çürük
fakat ayakkabı ayna gibi olsa da teşekkür etmezler, simitler taze olsa da eline sağlık demezler, elmalar hepsi diri ve bal da olsa kolay gelsin demezler
Parası çok olan mutlu gibi görünür ama huzursuzdur. işi devamlı olan işlidir ama hep şikayet ederler, velhasıl
az alan da çok alan da hep yakınır; tüm bu çıkarımlara dünya doğası diyelim ve uzatmadan duyarlı yüreğinize selam bırakıp çıkıyorum
teşekkürler hocam