- 750 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
SEN SÖYLE SEN İŞİT MİSALİ!
GIDA KONUSUNDA DA ÇOK ŞEY DEĞİŞTİ ÇOK!!!!
Yediğimizden, içtiğimizden artık hiç zevk alamıyoruz, ki bir çok şeyden fedakarlık yapılır ama yemek içmekten vazgeçilemez öyle değil mi?
Bazı şeyleri kabuklarıyla yemeğe bayılırdım eskiden.
Örneğin bir Amasya elması.Kütür kütürdür ve dişleyerek kopartmaya bayılırdım. Salatalık mesela; Güzelce yıkar ısıra ısıra tadına varırdım.
Marul, göbek salata aldığım da şimdilerde üst yapraklarında pestis var diye kopartıp atınca cücük kadar kalıyor elimde. Yıka, çalkala, şirkeye yatır aman bir kimyasal veya böcek kalmasın üzerinde diye.
Sürekli bir listeler çıkıyor, onu ye bunu aman yeme!!!!!!
Otları al karıştır, çay yap iç veya yemeklere salatalara kat ye!
Neyi ne kadar katayım bilemiyorum ki ben. Onlar da korkutuyor, ya fazla kullanırsam sorun yaratır mı? diye.
Hamur işlerinden çoktan vazgeçtik, kilo yapıyor arada bir olsa yeter diye. Şimdi duyduk ki prinçlerde zehirli olabilir zira Trakya suları dolmuş kimyasal atıklar ile.
Et derseniz o zaten çok pahalı. Bitirmişiz hayvancılığı tarımı ülkemizde. Etler ithal geliyor artık ve millet alıyor gram ile veya gidip kokluyor vitrinde.
Onu, bunu alamıyorum dendi mi derlerdi ki "Sende peynir ekmek ye!" O da zor beya! Peynir fiyatı yarışıyor etle. Ucuzunu da yediremezsin ki kaliteli peynirin tadını alışmış birine.
Sular temiz değil, yeşillikler koruma adına tarlada zehire bulanıp geliyor tezgahlara. Kabuklu meyveler kaplanıyor bal mumuyla, yazın kavun, karpuz içine ağır çeksin diye basılıyor su şırıngayla.
Deniz tuzunu unutuyordum neredeyse. O da sağlıklı değilmiş meğerse. Denizlere atılan plastik atıklar içine karıştığı ve birlikte kurutulup soframıza geldiği için.
Her şeyde bir hile hurda. E söyleyin nasıl bulacağız biz ağzımızın tadını bu durumda? Yesek zehirlenerek, yemezsek açlıktan öleceğiz.
Velhasıl hayatımız iki ucu kaka değnek misali, varın siz düşünün gari!!
:(
YORUMLAR
Evet, araya Trakya ağzı kelimelerle bezediğiniz yazı anlatım olarak çok başarılı. Öncelikle kutlarım güçlü anlatımınızın özgünlüğünü. Gelelim sadete, fazla değil daha üç-beş yıl önce ülkemiz dışarıdan tarım ürünü almayan ürettikleriyle yetinen bir ülkeydi. demek ki, biz beceremedik birçok şeyi. Demokrasi, insan hakları, ülkenin eğitim düzeyi yerlerde sürünüyor. Buna tarımı da ekledik. Ve de sağlıksız üretilen besin maddeleri belirttiğiniz gibi.
Oysa bu memleket güzel. Dilerim bilim ve akıl hakim olur benim güzel ülkemde her yapılacak çalışmada...
Emeğe ve sanata saygımla.
Sevgili Billur, hele ki buyuk sehirlerde yaşiyorsan hicbir seyin tadini bulamazsin. Tv. De goruyoruz, peynirde oynanan oyunlari, yesillikler zehir dolu. Sagliğimiz Allah'a emanet.
Simdilik peynirimi, zeytinimi, tursumu, makarnamı, salçamı, yoğurdumu kendim yapıyorum. Yapamayanların Allah yardimcısı olsun.
Yerinde bir konu, tebrik ederim. Sevgiler.
Billur T. Phelps
Ne güzel sevgili Emine, bunları kendinin yapıyor olması.
Artık insanlığın hiç çıkar yolu kalmadı. Baş aşağı inişteyiz bir çok bakımdan ne yazık ki :(
Yorumun için çok teşekkürler