HAKİKAT PENCERESİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Akacağı varsa; Doğrunun yolunu süslemedikçe kanın, ne manası var ay ışığında hakikati aramanın?
Aradığım kelimelerin ve kalıplarında ötesinde, sadece bana has olduğu kadar bu dünyaya zimmetli bir evren;
Hayallerim,
Duygularım,
Gerçekliklerim.
Ve bütün bunların özensizce alınıp tek bir kelimeye sığdırılması…
Bir arayış içerisindeyim;
“Ben kimim?”
Sadece ben değil herkes bunu sorgulamış;
Güneş,
Yıldızlar,
Ay…
Hepsi bu suale bir cevap aramış…
En çok kendimin içindeyim ve bir o kadar dışında. Eylemlerimin arkasındayım ama en çok da kendime güvenmem. Sürekli kendimden söz etsem de benliğim hakkında hiçbir fikrim yoktur.
Çünkü ben evrenim.
Kendimin de ötesinde sonsuz derinliğim.
Ve içimde her şeyi barındırırım.
Kimi zaman iyiyim, kimi zaman kötü. Ne de olsa etten bedene sıkıştırılmış ruhumun izdüşümüyüm. Milyarlarca insancıktan birisiyim! Öyleyse ben kimim? Kimliğim çizgilerimi belirleyen bedenim mi yoksa bana dünyanın bin bir rengini katan ruhum mu? Aristippos ruhumuz yokmuş gibi sadece bedenden söz etti; Zenon ise bedenimiz yokmuş gibi sadece ruhumuzdan. Oysa ki ikisi de hatalıydı.
Eğer hakikat kelimelere sığsaydı her biri kendi içinde yeni dünyalar oluştururdu. Şüphesiz şu ana dek hep dış dünyayı araştırdık, ismimizin önüne bir takım unvanlar koymak için çabaladık ve kaçınılmaz sonla beraber bütün benliğimiz silikleşti. Oysaki kendini tanıyan kişi bütün insanlığı tanımış demektir.
Ruhum bir yerde durabilseydi bir cevap bulmak daha kolay olabilirdi. Sürekli bir arayış ve oluş içerisindeyim. Duruşu değil geçişi anlatıyorum. Günden güne dakikadan dakikaya geçişi… Az sonra değişebilirim yalnız halim değil bütün benliğim.
Yüreğim sayfalarda,
Unutulmuş kelimelerin arasında,
Takıldığım yekpare bir anda
Sayfalar gözyaşlarıma mezar,
Ve benim mezarım bu dört duvar…
Merak ediyorum;
“Peşimi bırakmayan bu kara bulut beni nasıl daha güçlü yapacak?”
Yaşım on altı.
Beni üzen kırık oyuncaklarımın yerini kırık kalpler aldı. Karanlıkta güneşi, çıkmaz sokaklarda yolumu, kalpsiz insanlarda aşkı aradım. Kendi çizdiğim denizde boğuldum. Bir şeker gibi küçük şeyler beni mutlu etmez oldu, banyo yapmaktan kaçarken insanlardan kaçar oldum.
Yaşım on altı.
Ve ben sigaranın beraberinde acılarımı yakmayacağını öğrendim.
Beni yargılamamaları için duvarlardan, kendimle yüzleşmemek içinse aynalardan kaçtım. Çünkü aynalar nankördür: İlgi ister, temizlik ister ama asla sana istediğinizi vermez. İnsanlardan da kaçtım ama asla kendimden kaçamadım. Kara bulut bütün benliğimi kapladı öyle ki gözümün önündeki hayatı göremez oldum. Çünkü ben yaşamayı unuttum.
Aldığım her solukta dikenler ciğerimi parçalıyor. Lakin biliyorum ki orada bir gonca var. Ne kadar kan kussam da bir gün o gül tüm kaybolmuşlar için açacak. Çünkü bu kara bulut beni daha güçlü biri yapacak.
Bir gün güçlü biri olduğumda;
“Benim hayallerim,
Gençliğim
Ve gözümdeki ışık
Dünyayı daha aydınlık kılmaya vesile olacak mı?”
Bütün cehaletin ve asılsız gerçekliklerin ötesinde sanat ve felsefe ile sulanan, ışığını bilimden alan, toplumsal ahlak kurallarına duyarlılığı kadar kendi doğrularını başkalarına dayatmayan insanların oluşturduğu bir bahçe ekmek mümkün müdür? Sanırsam bunu öğrenmek şu an için mümkün değil.
Sorularım bir deniz olmuş
Ve ben boğuluyorum,
Onun derinliği
Koskoca zihinlere yuva olmuş benliği
İçerisinde boğuluyorum…
YORUMLAR
İnsan dalgalar aleminde yüzmektedir düşünce ışık ses deniz dalgası gibi deniz olamayacağına göre dalgaların keyfini çıkar
İnsan arayıştır değeri neyi aradığına bağlıdır
Kimim sordum perişan oldum soldum aşka doğdum
Bir ben var bende benden içeriyi arayınca yanaktaki ben olarak dışarı çıktım
Hakikatı arayış
Çağıldayan felsefi akımlarda aradım
Filozofların bitmez çilesini anladım
Aklın çıkmazlarında baş başa kalakaldım
Sanatları titizlikle zamanda kazıdım
Meşhur epeyce şair yazar ressam tanıdım
Coşup taşan duyguların seline kapıldım
Bulanlar arayanlarmış aradım durdum
Nihayetinde hakikatı gönülde buldum
İnsanlıkta reşitlerin safına katıldım
Esenlikler dileklerimle...