- 423 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Kur'an sonrasızlarla konuşmaz
Esad Coşan Hocaefendi merhumun bir Ramuzu’l-Ehadis dersinde şöyle bir sözünü (bilmana naklediyorum) işitmiştim: "İmanın gücü ahirete imandadır. O güçlendikçe diğerleri de güçlenir. O zayıfladıkça diğerleri de zayıflar." Geçenlerde, Kur’an okurken, mezkûr manayı çağrıştırır bir ifadeyi orada da görünce ister istemez bu sözleri tahattur ettim. Biraz da, çapım yettiğince, tefekkür ettim. Bencileyin ulaştığım marifeti aktarmadan önce bahsi geçen ayet-i kerimenin, ki İsrâ sûresinin 45. ayetidir, kısacık bir mealini de alıntılayalım: "Biz, Kur’an okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz."
Şöyle sordum kendime: "Neden Kur’an-ı Hakîm ’örtü’ meselesini ’ahirete inanmamaya’ bağlıyor?" Öyle ya. Kâfirler için daha birçok noktada imansızlıktan bahsedilebilir. ’Kadere inanmayanlar’ denilebilir. ’Meleklere inanmayanlar’ denilebilir. ’Peygamberliğe inanmayanlar’ denilebilir. Hatta, mesele yine Kur’an ayetleriyle ilgili olduğu için, ’Kitaplara inanmayanlar’ daha uygun bir seçimmiş(!) gibi görünebilir. Fakat hayır! Cenab-ı Hak bunlardan hiçbirisini tercih etmiyor. Hikmetli bir seçimle ’örtü’ ile ’ahirete inanmamayı’ birbirine bağlıyor. Ona inanmayanların Kur’an’la arasına örtü çekileceğini söylüyor.
Ben, bu sırrın, bugünün ’sekülerleşme/dünyevileşme’ tartışmalarına da ışık tutabileceğini düşünüyorum. Nasıl? Şöyle bir örnekle kalbimdekini kalplerinize yaklaştırmaya çalışacağım: Bir sınava hazırlandığınızı düşünün. Yahut da şu şekilde demeli: Bir sınav sürecine girdiğinizi düşünün. Hiçbir sınav girildiği zaman diliminden ibaret değildir. Onun bir hazırlık dönemi de vardır. Ders çalışılır, daha önce çıkmış sorular çözülür, çıkabilecekler araştırılır. Bazen birkaç yılı aşan bir sürede görülen eğitim birkaç saatlik sınav içindir. İnsan bu süreçte bedel öder. Daha zevkli/eğlenceli görünen pekçok şeyden vazgeçer. Daha zorlu şeylere katlanır.
Arkadaşlarıyla gezmeyi bırakır. Televizyon izlemeyi bırakır. Dikkatini derslerinden uzaklaştıracak işlerden uzaklaşır. Tastamam sınavına yoğunlaşır. Peki bütün bunları niçin yapar? Çünkü o sınavın ardından ulaşılacak daha uzun vadeli mutluluklar vardır. Belki o sınav kazanıldığında bir hayat kurtulacaktır. Gelecekte bugünden daha rahat edilecektir. Yani insan, nefis düzleminde, ileride gelebilecek daha güzel günler adına bugünün çilelerine katlanır. En azından bir ölçüde ’katlanılabilir’ görür. Gelecekte göreceği faydalara inandıkça, hatta bu faydaların miktarı arttıkça, ödediği bedeller de gözüne daha az görünür. Nasihatler tesir eder. Öğretilen bilgiler daha anlamlı gelir. Hatta bazen çilenin kendisi zevk verici olur. Çünkü geçicidir. Yani mürşidimin de dediği gibi: "Zeval-i elem lezzettir."
Ancak bir de şöyle bir sınava girdiğimizi düşünelim: Bize kazandıracağı hiçbirşey yok. Birincilikten doğacak iltifat da dahil. Katılanlara hiçbirşey vadedilmemiş. Hiçbir ödül sergilenmemiş. Hiçbirşey almayacaklar. Hiçbirşey kazanmayacaklar. Hatta biraz daha durumu korkunçlaştıralım: "Sınavdan hemen sonra cevap kağıtları alınacak ve kağıt kırpma makinesine atılacak!" diyelim. Öyle ki kimin/ne başarı elde ettiğini hiçkimse hatırlamayacak. Hiçkimse sorgulamayacak. Hiçkimse aldırmayacak. Böyle bir sınavın hazırlık süreci nasıl olur? Belki yine mürşidimin dediği gibi olur: "Zeval-i lezzet elemdir."
İnsanoğlu zamana her zaman aynı muameleyi yapmaz. Örneğin: Sonrasız bir önceliği ’sonralı bir öncelik’ gibi algılamaz. Sonra beklentisi/inanışı yitirildiği anda zahmet, bedel, katlanış, vazgeçme, beklenti, umma, direnme, sabretme, sebat etme, dayanma gibi birçok kavram kullanılamaz hale gelir. Hiçbirşey ötelenmez. Herşey acelenir. Hatta hepsinin özünde yatan ’ümit’ ölür.
Evet. Bu kesinlikle böyledir. ’Sonra’ ümidin canıdır. Sonrası olmayanın ümidi yoktur. Veyahut şöyle söylemeli: Ümidi tek boyutludur. Şu ana dair ümitleri vardır. Varlığına inandığı zaman dilimi her ne kadar ise ümidinin boyu da o kadardır. Ümitten alınan güç olmadığında da insan büyük oranda insaniyet çapından düşer. Hatta canavarlaşır.
The Colony filmini izleyenler Laurence Fishburne ve Kevin Zegers’ın insan doğası üzerine yaptıkları sohbeti hatırlayacaklardır. Fishburne yaşadığı kötü tecrübelere dayanarak der ki orada: "Umut olmayınca insan hayal bile edemeyeceğin kötülükler yapabilir." Film de zaten böylesi bir sürecin ardından ’kardeşlerinin etini yiyebilecek kadar’ yamyamlaşmış bir topluluğun öyküsünü anlatır. Geleceğe dair karamsarlıkları hayatta kalma hırslarıyla birleşince kem yanlarını ortaya çıkarmıştır. İnsanlık hayvanlaşmıştır.
İşte, ben de, hem Esad Coşan Hocaefendi merhumun sözünü hem de Kur’an’ın mezkûr ayetini bu pencereden bakarak anlıyorum. İnsan ötelere dair inancını yitirdiğinde orayla ilgili ümitlerini de yitiriyor. Bu ümitler sayesinde ayakta duran güzelliklerini de kaybediyor. Bir düğmenin kapatılmasıyla koca bir avizenin karanlıkta kalması gibi, ahirete iman olmadığında da, insanın ’sonrayla ayakta duran yanları’ karanlıkta kalıyor. Göz mesafeyi kestiremediğinde eller hırslanıyor. Nehirden çıkmaya çalışan körler gibi. Herkes tuttuğu şeyi aşağıya çekiyor. Çıkmaya çalıştığı yere düşmesine sebep oluyor. Bu kişi en yakını olma bile...
Ümidini yitirmişlerin anlayışları eksiktir. Kur’an ümidi arayanlarla konuşur. Kur’an ’sonranın anlam dünyasını’ yitirmemişlerle konuşur. Kur’an’ı anlamaya ve yaşamaya talip olan insanın güçlü bir sonra imanına sahip olması gerekir. Sonraya inanmayı bıraktığı anda duyduklarında sekülerleşir. İşittiklerini bükmeye başlar.
Dünyevileşmenin özündeki zehir de budur. Dünyevileşme, bize sınavın katlanılacak ve atlatılacak bir süreç değil, bizzat sonuna kadar en doyumlu/zevkli şekilde yaşanması gereken şey olduğunu söyler. Bu nedenle sekülerleşen insan hiçbirşey için "Sanki yedim!" demez. "Olmasa da olur!" diye düşünmez. Bencilleşir. Gözünde herkes rakipleşir. Kur’an’ın gönlüne diktiği tohumların açacağı bir sonralık bulamaz. Kur’an buyurur: "İnsan acelecidir." Kanaatimce: Ahirete inanmayan nefsin sloganı da şöyledir: "Bugün kazandırmayan anlamsızdır." Kur’an ise ezelden gelip ebede gider. Öyle ya! Zamanlar üstü bir kitap ’sonraya dahi iman etmemişlerle’ nasıl konuşur?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.