- 824 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Hayat harçlığımız...deneme
Bu gün cebimize attık harçlığımızı, önce çocuk olduk diyelim doldurduk şekerlemeleri…sonra oyunlara başladık misketlerimiz aldık bir koşu evimizden…yenildik kaybettik oyunu üstelik şekerlemelerimizde bitti…gene uyumayı istedik uyanınca hayat harçlığımızı alıp sokağa merhaba diyecektik…
Merhaba dedik sokağa, bazen adreslerimiz değişti harçlığımız azaldı kimi günler hiç verilmedi, ama şekerlemelerinde tadı değişti…bir ortağımız oldu örneğin ona kardeş denildi bize ne alındıysa ona da verildi, kimi zaman bir elma bile dörde eşitlendi…
Öğreniyorduk yavaş yavaş hayat harçlığımızın nelere yetebildiğini, sonra arkadaşlarımızı aradık misket oynarken yenildiğimiz, bazen şekerlememiz olmadığında bizimle paylaşan gülümseyişleri…sokaklar evler değiştikçe onlarda değişti…zamanla soluk bir resim kaldı gönül duvarımızda…
Okul çağımız, bazen eksik yanlarımız oldu…defter kalem alınamadığı veli toplantılarında anne baba dediğimiz sevdiklerimizi aradık…en çokta yağmurlu günlerdeydi onları arayışımız…kimizin geldi, kimizin işten vakit bulup yetişemedi…o zaman eksik taşlar çıktı ortaya yaralanmalar başladı…
Hayat harçlığımız gün geçtikçe artacağına daha da azaldı, ortağımızda vardı kavga bile etsek neden olduğunu bilmeden koruma gereksinimi duymaya başladık ona karşı…ya büyüktük ya da küçük işine göre değişti konumumuz…
Aynalarda hallerimize şaşırdık bazen bıyıkları yeni telleyen bir delikanlıydık, bazen de göğüsleri daha filiz olan genç kız adayı…cinsiyetimizi tanımaya başlıyorduk…olan olmuştu istemesek de büyüyorduk hem heyecan hem de korku vardı…büyümek asıl büyümek ne demekti hala anlamaya çalıştığımız…
İçimizde açık kalan bir pencere varmış gibi gelirdi, biri içeri süzülecek her şey birden bire değişecekti…peri masalındaki kahramanlardan biri olacaktık belki…ya da eksik taşımızı yerine koyacak bir güvercin gelecekti…
Hayat harçlığımız cebimizde kalmış mıydı, bakmaya unuttuk aşkın ilk sergüzeşt hali uğradığında…uçuyorduk koşuyorduk o engebeli yolar dümdüzdü ayaklarımızda, hayat harçlığını kim takardı kafaya…
Bir baktık ki yalnız kalmışız, heyecanımız bitmişti ayaklarımızın altından sel geçiyordu hıçkırıyorduk yorgan yastık şahit olurdu dilleri olsa…
Sonra duaya başladık hangi lisandaysak hangi inançtaysak o dil kılavuz oldu başımıza…yollarımız hep farklı çıktı karşımıza gecenin sessizliğinde her şey olağanken, gündüz sokağında çekinme vardı ayaklarımızda…
Arkamızdan kimler geliyordu bilmedik, geri her döndüğümüzde cebimizden düşen şekerlemelerle karşılaştık tatlı bir tebessüm oldu kimimize, çünkü şekerlemesi tatlı olmayan hayat harçlığı da düşüyordu gizli bahçemize… neyi toplayacağımızı bilemeden yetişkin olmuştuk… acaba olmuş muyduk?
Okul çağımızda bitmişti, iyi kötü mesleğimiz olmuştu üstelik çoluk çocuk sahibi olanlarımız bile vardı…bize verilen hayat harçlığının faizini koyuyorduk ceblerine…onların ne aldıklarını bilemedik, kendi harçlığımız tık nefes kalmıştı da ondan…
Bizdeydi biliyorduk mutluluk, bizdeydi biliyorduk kahır çeşmesinden dolan sürahimiz…bardaklar doldukça kırılıyordu avuçlarımızda, kanıyorduk gizli gizli…hayat harçlığını hayallerimize kullanmamıştık hiç! Artık saçlarımız gül kokmuyordu, şekerlemeler bayatlamıştı cebimizde… geç kalmışlığımızın hüznünü taşırmıştık sayfalardan, en bahtiyar olduğumuz an ne zamandı hatırlamadık, komşu kapıdan gelen savaş gürültüsü içimizden geliyordu…paylaşımı öğretmişlerdi, ama neyi paylaşacağımız öğretilmedi…öğrenim sürecimiz bitti dediğimiz yerde başlıyordu asıl, işte onu yakalamayı istedik…
İstedik ki mutlu olalım, acı dudağımıza değmeden tatlıyı nasıl öğrenebilirdik…dalındaki tomurcuk açmadan meyve vermezdi ağacımız…erken davrandık ilaç kullandık bir an önce tadalım diye…
Dalındaki meyve olgunlaşınca düşerdi ağırlığında, biz hayat harçlığını kaybettiğimizde olgunlaşmıştık düştük…yine kendimiz olacaktık düştüğümüz yerde boy veren öğrenmiştik…sevinci eğlence kederi hüzün bahçesine ektik…ayrılıklarda hasreti, buluşmalarda güzelliği gözlerimize çizdik…biliyorum hayat harçlığımız sevgimizdi sevgiyle örülmüştü üstümüze giydiğimiz insan elbisesi…
Sevilmek değildi maharet, sevgiyi bedelsiz verebilmekti…hayat harçlığınızı arttırın severek, dinleyerek anlamak ve görmek için açarak gönül perdenizi…
(sokak kaçkını selamla taçlanır ve çoğalır cebindeki hayat harçlığı)
İlknur Köknar (sokak kaçkını)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.