- 591 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Başlık Döl Düşümü (koüyunlarda yavrulama= doğurma) Türü Anı Öyküsü yazı metninde olduğu gibidir.Nokta!
Döl Düşümü
Bilenlerin bildiği, bilmeyenlerin de öğrenmiş olacağı gibi Anadolu insanının geçim kaynağı
tarımdan çok malcılıktır. " mal canın yongasıdır!" demişiz. Malcılık değince de akla sığırdan çok
koyun gelir.
Koyunun doğurmasına ’ kuzlama’ yani doğurdu değil, kuzladı (= kuzuladı) dendiğini de çoğunun
köy kökenli olduklarını düşündüğüm okurlarım bilir.
" Şimdi nereden geldi aklına be mübarek diyecek olursanız!"
Canlarım, köyümü, yani köydeki ağabeyimi aradım. Hal hatırdan sonra, ineğin kuzladığını söyledi,
Yine bilgiçlik gibi algılanmasın da; inekler dokuz, koyunlar altı ayda doğururlar.
Neyse, uzatmadan:
Efendim bu ayda koyun ağılına gider en az üç- beş, bazen daha fazla kuzunun kimi ayakta, kimi ayakta durmaya çalışan, kimi anasını emmek için anasının memesine arayan kuzular... Yavrularının başında meleyen, yalayıp kurutmaya çalışan koyunlarla dolu ağıllı günler gözümün önünde canlandı.
Hem mevsimi olduğundan hem aklıma düşmüş yüreğimi sızlatmış iken yazayım dedim.
Yine bilenlerin bildiği gibi; koyunun insanımızın yaşamında yeri ve önemi öyle büyük ki
Bu nedenle koyunun yaşamına girdiğinden beri kimi merasim, kimi şenlik ve eğlence türünde
olan gelenekleşmiş rütüelleri oluşmuş ki bunlardan şimdilik Koç Katımı merasimini anlatayım istiyorum.
Koç Katımı
Anadolu coğrafyasında koç katımı Kasım ayıdır. (İlk hafta)
Her yıl Eylül ayından itibaren koçlar koyun sürüsünden ayırırız. Koyunlar kış ortasında
kuzlamasınlar diye. Öyle ya kış ortasında bir sürü kuzuya nasıl bakılsın!. Tecrübe bu çözümü bulmuş. Uzatmadan gelelim koç katımı merasimine. Evet bu yerel özel bir merasim niteliğindedir.
Kararlaştırılan gün ki, genellikle perşembe günü olur, sabah erkenden hazırlıklar başlar. Koçlar boyanır. desenli, süslü boyamalar. Kimin daha güzel olacak gizli haz duygularıyla özene bezene boya vurulur.
Herkes, her kadın kendi gücüne becerisine göre yemekler hazırlar. Tereyağlı bulgur pilavı başta olmak üzere koyurtmaç, ballı keşkek, helva bg ler.
Giysilerin en güzelleri elde ne varsa giyilir..
Kuşluk vakti sürülerin bulunduğu alana ki genellikle tuzlanın yani sürünün tuzlanacağı yerdir, oraya doğru yola çıkılır.
En önde yaşlı kadınlar, onların arkasında genç kadın gelin genç kızlar onların arkasında gençler delikanlılar.. ortalarında kınalı koçlar... Boyunlarında havlu, yün çorap elma ayva bg. ler le
keza koçların sırtlarına da dölleri yani kuzular dişi olsun diye küçük kız çocuklmarı bindirilir...
Diğer çocuklar konvoyun sağında solunda olurlar genellikle. Köyde düğün var ise davul zurna eşliğinde düğün alayı gibi sürülerin beklemekte olduğu merasim yerine varılır.
Çobanlar gerek koçların boynundaki hediyelerini gerek elden verilen hediyelerini öperek alırlar.
Yaşlı kadınların ellerini öperek hazırlamış oldukları yerde oturulur.
Koçlar sürülere her sürünün koçu kendi sürüsüne katılır
Koçlarla koyunlar haşır neşir olurlarken kalabalık da yerini almakta olur.
Oturmanın da bir adabı, düzeni disiplini vardır. her kes , her gurup ikaza azara gerek olmadan
yerini alır. Şöyle ki, yaşlı kadınlar başta yerlerini alır, köyden giden yaşlı amcalarla onlar,
elbet çobanlar onlarla bir arada.
Gençler ayrı çocuklar ayrı ayrı öbekleşirler. Genç kadınlar ve kızlar hizmetteler. Önce çocuklara verilir. Çocuklar dağılıp maya başlarlar. (Kendilerine göre oyun alemlerine.)
Sonra yaşlılara tepsilerle kaşık çalatal tertipli düzenli ikramları yapılır hizmetleri görülürken bir yandan da gençlerin servisi başlar.
Ziyafet faslı bittikten sonra davul zurna eşliyinde halay çekilir, semah dönülür...
Sürüler tuzlanmış olarak, suya inerken, toplanma başlar, kap kacak... sonra çevrenin temizliği!
Derken öylen sonu duruma göre ikindi vakti aynı düzen ve disiplinle köye dönüş başlar.
Ne yazık ki şimdilerde ne sürüler kaldı ne gelenekler.
Hiç olmazsa kitaplarda, kaynaklarda yazılı belge olarak kalmış olsun diyorum!
Bir Sarhoşla Bir Gece Söyleşmesi
Geceydi
hava soğuk, yer kar ve buzdu
ana cadde ışıklı ara sokak zifirdi
köşe başında dökük çöp bidonları
Üşüşmüş çekişen didişen kediler
’ Hey!’ dedi, biri , dondum
soğuktan değil korkudan elbet
Biri geliyordu sağa, sola yay çizerek
Yaklaştı, yaklaştı ’hey dedi yine!’
"Ne var! dedim.. daireden...!"
" Haaa! siz!.. tanıdınız mı, beni!"
Lal olmuşum dilim dönmez olmuş
" Bennn, ben var ya dedi ben (.......)
" Ha sen misin bildim, bildim!"
" Yarın dedi, benim de..."
" tamam dedim, tamammm!"
" Bu gece vakti... ...!yani!"
" ne sandın ya!"
sendeleye, sallana zifir sokağa saptı
kediler kaçıştı...
Yoluma devam ederken, kendi kendime;
"Hey! dedim bre hey!..
ben böyle gece yarılarına dek çalışmasam
okuyup yazmasam
gecenin halısını, kilimini
mehtap, mehtap
yıldız yıldız dukumasam
sen böyle
gece yarılarına değin içmezsin,bulut olup
yıldızların üstünde gezemezsin...
Yadırgamıyorum
zira sen bunun inceliğini sezemezsin...
Seze bildiğin gün
işte o gün
şişeyi dibe vurmazsın
basıp yerde bir karıncayı ezmezsin!"
Eski notlardan
Mavi Güvercine Kitabımdan Sf. 57 (ekleriyle)
Günce Yayınları
ISBN 975-7033-09-X
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.