- 538 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Başlık: Digor'da Aşk. ( Yaşanmış ) Türü Öykü Hikayesi. Yazı metninde yazılı olduğu gibidir.Yalanı yanlışı anlatanlara. Nokta!
Didor’da Aşk
( Yaşanmış)
Digor! Ah acı tatlı türlü anılarıyla unutumadığım,
meslekte ilk görev yerim olan Digor!
Hanı 17 Kasım 1977 de kura çekiyle alkış rekoru kırdığım
bir hafta boyunca o heyecanı yaşadığım, davetlerde bulunduğum renkli günler
Görevde ilk tutuklama kararıyla yaşadığım buruk heyecan
Makam odama yerleşmem ziyaretçiler trafiği
İlk cinayet olayı ve sonrası korktuğum anlar
İlk teftiş heyecanı , kitap dalına yazdığım ilk özlem şiiri
Şubat ’78 de ailece Kars’a tren yolculuğunda eşim ağlarken söylendiğim
“ Erzincana vardım ne güzel bağlar
Erzuzuruma vardım dumanlı dağlar
Elleri koynunda bir gelin ağlar!” anılarının yer aldığı bölümler vardı ya!
Keza görev süresince yaşamış olduğum daha nice anılardan kesitler yazmıştım ya!
İşte şimdi de Digorda yaşanmış olduğu anlatılan bir aşk öyküsünü anlatayım istiyorum.
Digor Karsın küçük sınır ilçelerimizdendir. Kuzeyden Ermenistan ile sınırımızı oluşturan Arpa Çayı ile Erzurum Aşkale tarafından giden Aras nehrinin buluşup birleştiği üçgen ağzı alanı içinde bulunur. Öyle ki; Digora bağlı halıkışlak köyü tam iki suyun birleştiği makas
ağzında bulunur.
Öyle bir yer öyle bir köy ki anlatmaya kelime bulamıyorum, kelime dağarcığım yetersiz
kalıyor dersem abartmış olmam.Şubatta meyve ağaçları çiçek açar mı açar.. Nerde açar bir
Akdeniz sahillerinde bir de Halıkışlak köyümüzde ve civarı su boylarında.
Karadağlar ailesinin mal mülk bölüşümü keşfindeyiz.
Daha çok sahil alanındaki bahçe ağırlıklı taşınmazların ölçümü biçimi yapıldı yazıldı çizildi imzalandı. Dosyalar kaldırıldı.
Yemek hazırlamışlar. Yesek mi yemesek mi!
Her iki taraf ve vekilleri. “Görev ayrı, misafirlik ayrı. Şimdi sadece Tanrı misafirisiniz.
Bu bizim geleneğimizdendir. Irmağın ötesinden biri gelmiş olsa da ikramda bulunuruz.Kabul etmezseniz hem geleneğimizi, hem soframızı, ekmeğimizi ...” diyor israr ediyorlardı.
Dedikleri doğruydu. Allah için söylüyorum Digorun tüm köylerinde bu hasleti görmüşüzdür.
“ Görev ayrı, bu ayrı... Soframızı ..” gerisi sofraya ekmeğe saygımdan okuyanın anlayışına bırakıyorum.
İşti Halıkışlak köyümüzde Karadağlar ailesinin yemeklerindeyiz. Yenenin içilenin söylenmesi ayıp olur ya!
Neyse!
Şunu da belirtmem anlatacağım aşk hikayasi için şart, gerekli.
Arpaçay’ın ötesi o zamanlar sovyetlere bağlı Ermenistan, bu yakası bizim Halıkışlak köyümüz
Çay bahar ayları taşar köyümüzün çayır bahçe bostanı basar.
Yaz aylarında su azalır çekilir orta yerde adacıklar oluşurmuş
Irmak üzerinden geçiş için demir ve kalaslardan bir köprü varmış. Köprünün o başında onların bu başında da bizim nöbetçi kulubelerimiz varmış.
Keşif sırasında görmüş bir çok anılar anlatmışlardı. Bu anılardan biri de bir aşk hikayesiydi. Haliyle merak uyandıran da buydu.
Merak bu ya sordum, anlattılar.
Çayın bu tarafında bağında bahçesinde çalışan bir delikanlımız
çayın karşı yakasında bulunan genç kız bakışırlar. Bakışmayla başlayan bu ilgi iki genç arasında bir tutkuya, bir sevdaya dönüşür. Öyle ki suyun çok oldğu zamanlar bizim delikanlı yüzer geçermiş sevgilisiyle buluşurmuş.Genç kızın belki ana annesi olacn yaşlı bir kadan
farkında olup hep göz yumar dahası gözcülük edermiş!..
Öyle günler olmuş ki bizimki ırmağın kenarında ayrılmaz olmuş.
Kız da fırsat buldukça işaretleşirlermiş Dahası yaz aylarında ırmağın içinde oluşan adacıklarda buluşur sarmaş dolaş seviştikleri de olurmuş.
İki sevdalıyı birleştirme yolunu ararlarken işaretle kızın bu tarafa geçmesini bildirirler. Kız yaşlı kadını söylmiş olmalı ki Yaşlı kadın “Olur!” Ama yakalarlarsa öldürürler işareti yapmış.
Ertesi gün, daha ertesi günler, kız görünmez olmuş:
Yaşlı kadın içerilere götürdüler işereti yapıp duruyormuşş!
Bizim delikanlı deli divaneye dönmüş iki de bir yüzer karşıya geçer gizli gizli bakınır aranır yıkık sefil dönermiş...
O ara askere alınmış: Bir kaç ay sonra kız karşı sahilde gönür, işaretlerle sorar dururmuş..
Bizimkiler de işaretle askere gittiğini bildirmişler.
Kız dayanamamış kendini nehrin azgın suyuna vurmuş...Cesedi bizim tarafa vurmuş.
Bizimkiler sessizce oracıkta defn etmiş üstüne de bir anıt taş dikmiş İkisinin adını taşa oyarak muratlarına erdirmişler..." demişlerdi. Gözlerim yaşarmıştı. Şimdiki gibi!
Doğrusuyla eğrisiyle mealen böyle anlatmışlardı.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.